Ağustos 2024 Ashâb-ı Kirâm Ayşegül Yıldırım

İlmiyle Mümeyyiz Sahabî: Zeyd ibn Sabit

Sunucunun mikrofonu eline almasıyla koca salon bir anda sessizliğe büründü. Program başlayacaktı ve herkes çok heyecanlıydı. Çocuklarımızın bir yıl boyunca rehberlik faaliyetlerinde öğrendiklerinden kesitler sunulacaktı biraz sonra. Kur’ân tilaveti yapmak üzere yaklaşık altı yedi yaşlarında minik bir yavrumuzu sahneye davet etti sunucu. Mikrofonu eline alan yavrucağın heyecanı her hâlinden anlaşılıyordu. Sahneye korkulu gözlerle baktıktan sonra derin bir nefes aldı ve Bakara sûresinin “Amenerrasulü” olarak bildiğimiz son iki âyetini okumaya başladı. O kadar güzel bir ses tonuyla okuyordu ki salondakileri hem mest etmiş hem de gözyaşlarına boğmuştu.

Bu yaşta Kur’ân okumayı öğrenen, dinimizin gerektirdiklerini öğrenip uygulamaya çalışan bu çocukları görünce aklım, şu aralar okuduğum kitabın da tesiriyle Asr-ı Saadet dönemine gitti. Çocuk yaşta Müslüman olan sahabi efendilerimiz ve Efendimizin (sallallâhu aleyhi ve sellem) onlara verdiği değer canlandı hayalimde.

Mus’ab ibn Umeyr’in Medinelilere İslam’ı anlatmak üzere gönderilmesiyle, birçok genç İslam’la tanışmıştı. Bunların başında 18 yaşındaki Muaz ibn Cebel ve dokuz yaşındaki Zeyd ibn Sabit gelmekteydi. Çoğunluğu gençlerden oluşan Medineli Müslümanlara Efendimiz tam da onlara hitap edebilecek, zeki, bilgili, yumuşak huylu ve Kur’ân tilaveti çok güzel olan birini göndermişti ve bu tercih Allah’ın da izniyle kısa sürede meyvesini vermişti.

Zeyd ibn Sabit (radıyallâhu anh) çok küçük yaşta, babasını bir muharebede kaybetmişti. Çok zeki bir çocuktu. Hicretten önce, daha oyun çağında bir çocukken Müslüman olmuştu.

Efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm) Medine’ye hicret ettiğinde 11 yaşında olan Zeyd,[1] O’nu büyük bir coşku ile karşılamıştı. Hazreti Zeyd, Efendimiz’e takdim edildiğinde 17 sûreyi ezbere bildiği söylendi ve Efendimiz ondan okumasını istedi. O da Kâf sûresini okudu.[2] Allah Resûlü çok hoşnut olmuştu. Muhatabını çok iyi tanıyan ve ona göre yönlendiren Hazreti Peygamber, Zeyd’deki potansiyeli orada fark etmişti.

Allah Resûlü, Hazreti Ebû Eyyûb’un evine yerleştiğinde O’na ilk yemeği ikram eden Hazreti Zeyd ibn Sâbit‘ti. Annesi Nevvar, ekmek, tereyağı ve sütle yapılmış bir çanak tiridi, onunla Allah Resûlü’ne göndermişti. Hazreti Zeyd, “Bu çanağı annem gönderdi!” diyerek kendisine sunmuş; Allah Resûlü de “Allah, ömrünü bereketli kılsın!” buyurarak ona dua etmişti.[3]

Hazreti Zeyd, Bedir ve Uhud harplerinde orduya katılmak istemiş, ancak yaşı tutmadığı için Efendimiz tarafından geride kalanları korumakla görevlendirilmişti.[4] Bedir Harbi’nde esir düşenlere Hazreti Peygamber, her birinin 10 kişiye okuma yazmayı öğretmesi karşılığında serbest bırakılacaklarını vadetmişti. Hazreti Zeyd de bu vesile ile okuma yazma öğrenenlerdendi.[5]

Kısa sürede okuma yazmayı öğrenmişti Zeyd. Kur’ân’ı yazmaya da çok hevesliydi. Ondaki bu isteği gören Efendimiz, yaşının küçüklüğüne bakmadan onu vahiy katiplerinin arasına almıştı.[6] Zeyd ibn Sabit, vahiy katipliğinin yanı sıra, hükümdarlara ve bazı kabile reislerine gönderilecek mektupları ve anlaşmaları da yazardı.

Efendimiz (aleyhissalâtü vesselam) gençleri yaptıkları güzel işlerde takdir ve teşvik ederdi. Potansiyel gördüğü gençleri de yakınında tutarak rahle-i tedrisinde eğitirdi.

Efendimizin talebi üzerine, İbranice ve Süryaniceyi öğrenmiştir. İbraniceyi iki hafta gibi kısa bir sürede öğrendiğini ifade etmektedir. Hazreti Zeyd’den önce hazreti Peygamber, İbranice yazışmalar için Yahudilerden yardım istemekteydi, ama devlet işleri ile ilgili yazışmalara onların vâkıf olması Efendimizi rahatsız etmekteydi. Bu yüzden Zeyd’i dil öğrenmeye teşvik etmişti.[7]  İlerleyen süreçte Hazreti Zeyd, bu iki dile ilave olarak Farsça, Grekçe, Kıptîce ve Habeşçe de öğrenmiş ve bu dillerde gelen mektupları, Allah Resûlü’ne tercüme etmişti.[8]

Hendek Savaşı’nda Hazreti Zeyd 15 yaşındaydı ve nihayet ona da bir görev düşmüştü. Henüz hendek kazamıyordu, ama çıkan toprakları taşıyarak mücahitlere yardımcı oluyordu. Onun bu gayretini gören Resûlullah, “Ne güzel çocuk!” buyurarak taltif etmişti.[9] Hendek kazma işi bittikten sonra Peygamberimiz, Abdullah ibn Ömer ile Zeyd ibn Sâbit’in savaşa katılmalarına müsaade edecekti.

Allah Resûlü vefat ettiğinde Hazreti Zeyd 21 yaşındaydı. Efendimiz arkasında, İslam’a hizmet eden, çok donanımlı ve bilgili bir sahabî bırakmıştı. Onun İslam’a en büyük hizmetlerinden biri, Hazreti Ebu Bekir döneminde Kur’ân’ı mushaf hâline getirmiş olması ve Hazreti Osman (radıyallâhu anh) döneminde altı nüsha hâlinde çoğaltarak İslam’ın yayıldığı farklı diyarlara göndermesi olmuştur.[10]

Yemâme savaşı ve diğer bazı harplerde şehit düşen hafız sahabilerin sayısı artmaya başlayınca bu durum Hazreti Ömer (radıyallâhu anh) efendimizi tedirgin etmeye başlamıştı. Kur’ân’ın unutulabileceğinden endişe duyuyordu ve bir araya toplanıp mushaf hâline getirilme fikrine zor da olsa Hazreti Ebu Bekir efendimizi ikna etmişti. Kur’ân’ı Kerîm’i mushaf haline getirmek üzere bir komisyon kuruldu ve bu komisyonun başına Zeyd ibn Sabit atandı.[11]

Bu vazifenin zorluğuna işaretle Hazreti Zeyd; “Allah’a yemin ederim ki, bana bir dağı taşımayı teklif etselerdi, Kur’ân’ı toplama işinden daha ağır gelmezdi!”[12] demiştir.

Dört halife döneminde, devlet işlerinde en güvenilir kişi olarak her zaman onların yanında yer almıştır. Halife şehirde olmadığı zaman onun yerine vekalet etmiştir.

Hazreti Zeyd sadece ilimde şöhret kazanmakla kalmamış, güzel ahlakın da timsali olmuştu. Aynı zamanda Resûlullah’a olan sevgisiyle de tanınmıştı. Resûlullah’a muhabbeti o derece fazlaydı ki her gün sabah namazında onun yanına gider, onun hizmetinde hazır bulunurdu.[13]

O, Allah Resûlü’nün tam yerinde ve zamanında yaptığı dokunuşlarla ilimde en yüksek bir payeye ulaşmış ve Hazreti Ömer’in, “İnsanların ona ihtiyacı var!” diyerek ifade ettiği nadide ve abide bir şahsiyet olmuştu.[14]

Bütün hayatı İslam’a hizmetle geçen Zeyd ibn Sâbit, Hicrî 45 yılında beka âlemine irtihal etti. Vefatı İslam âleminde büyük bir teessür uyandırdı. İbn Ömer (radıyallâhu anh), “Bugün insanların en âlimi öldü!” derken, İbn Abbas (radıyallâhu anh) da birçok âlimin ilmiyle toprağa gömüldüğünü söylüyor ve Hazreti Zeyd’in kabrine işaretle, “İşte, ilmin gömülmesi böyledir.” diyordu.[15]

Alkış sesleriyle kendime geldiğimde Kur’ân tilavetini bitiren yavrumuz mikrofonu sunucuya teslim ediyordu. Daha dün okurken, bizim çocuklarımız da böyle Allah ve Resûlü’nün sevgisiyle büyüyebilseler ve onun davasına hizmet edebilseler diye düşünürken, bugün karşılaştığım manzara ve duygu seli beni gelecek için ümitlendirmişti. Anlaşılan o ki bizler ancak gençlerimizin elinden tutup onlara yol gösterebilir, önlerinde ufuk açabilirsek geleceğimiz de aydınlık olacak inşallah.

Dipnotlar

[1] İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe 424; Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâi 4/67; Târîhu’l-İslâm 2/408.

[2] İbn-i Hacer, İsâbe 510; Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâi 4/72.

[3] İbn-i Sa’d, Tabakât 1/173, www.peygamberyolu.com/efendimizin-sas-yetistirdigi-prototip-bir-genc-zeyd-ibn-i-sabit-ra, Yücel Men.

[4] İbn-i Sa’d, Tabakât 5/217.

[5] İbn-i Sa’d, Tabakât 2/16.

[6] İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe 424; Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâi 4/67; Tarîhu’l-İslâm 2/408.

[7] İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe 424, 425.

[8] Mes’ûdî, et-Tenbîh ve’l-İşrâf 246.

[9]  İbn-i Sa’d, el-İsâbe, 1 / 551.

[10] Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân, 2.

[11] islamansiklopedisi.org.tr/zeyd-b-sabit.

[12] Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân, 2

[13] Ahmed bin Hanbel, Müsned, 5/182; sorularlaislamiyet.com/kaynak/zeyd-bin-sabit-ra

[14] İbn-i Sa’d, Tabakât 5/219, 220; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe 425; İbn-i Hacer, İsâbe 510; Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâi 4/72.

[15] İbn-i Sa’d, Tabakât 2/344.