Büyüklerimizle Röportajlar (Yazılı)


       Ömer Atilla Ergi

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Ömer Atilla Ergi, 61 yaşındayım. 1974’ten beri Avustralya’da yaşıyorum. 1989’da Türkiye’ye döndüm, önce Sızıntı dergisinde makale yazdım, sonra The Fountain dergisinin editörlüğünü yaptım. Bu derginin ilk üç sayısının yayımlanmasına katkıda bulunmak nasip olmuştu. Beş yıl sonra tekrar Avustralya’ya döndüm. Lisans seviyesinde fizik okudum. İslamî İlimler dalında master ve “İslam Teolojisinde Fethullah Gülen’in Kader ve İrade” anlayışı üzerine doktoramı yaptım. Şu an Avustralya’nın Charles Sturt Üniversitesinde öğretim üyesiyim. Yedi kitap çalışmam yayımlandı, 14 kitabın tashihi ve İngilizceye çevrilmesinde de katılarım oldu.

Hizmet Hareketi’nde yayıncılığın yeri ve öneminden bahseder misiniz?

İnsanoğlu ilim ve eğitim sayesinde tekâmül ve tekemmül etmek için yaratılmıştır. Dolayısıyla yaratılışın gayesini anlamanın en önemli yolu ilimdir. İlim çok büyük bir nimettir ve kuvvettir.

Atalarımız, “Kalem kılıçtan keskindir.” demişlerdir. Tarihte nice kılıç sallamış insanlar vardır ki unutulup gitmiştir, fakat tabiri caizse, kalem sallayanlar, aradan binlerce yıl geçse de unutulmuyor, eserleriyle anılıyorlar.

İnsanlar bu eserlerden faydalandıkça, hayır defterleri açık kalıyor ve sevap işlemeye devam ediyorlar. Özellikle, Bediüzzaman’ın ifade ettiği gibi, medenilerine galebe ikna yoluyla olduğu için İslam öğretilerini bilimsel veriler ve mantık ile destekleyerek yayıncılık yapmak günümüzde elzem hale gelmiştir. Hizmet büyükleri bu gerçeğe çok öncelerden vâkıf oldukları için yayıncılığa çok önem vermişlerdir.

Dolayısıyla Hizmet Hareketi; yıllardır medya alanında her zaman varlığını hissettirmiştir.

Zaten Hizmet Hareketi’nin en önemli odak noktası olan ilim ve eğitim; düşünmeyi, sorgulamayı, kritik etmeyi ve yazı yazmayı gerektirir. Bu sebeple Hizmet’te yayıncılığın yeri bir başkadır.

Marifetullah ve muhabbetullaha vesile olacak bir yayıncılık nasıl yapılabilir?

Sanırım burada en önemli şey, Rabbimizin bizi yaratmasındaki maksadını, hatırımızdan çıkarmamız gerektiği gerçeğidir. Yayıncılığa âdeta bir ibadet keyfiyetinde yaklaşıp temel maksadımızın O’nu tanımak ve tanıtmak olduğunu unutmamak lazım. Kur’ân-ı Kerim’den anladığımız şu ki Allah (celle celâluhu) Hazreti Âdem’e isimleri öğreterek, meleklere onun farklı bir yaratılışı olduğunu gösterdi. Yani, “âdem” derken biz insanı anlıyoruz ve insanın marifet için yaratıldığını görüyoruz. Asıl marifet ise marifetullahtır, yani O’nu tanımaktır. Marifetullaha ulaşmanın yolu üçtür: Kur’ân-ı Kerim, Hazreti Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve kâinat kitabıdır. Buna göre, neşrettiğimiz dergiler, kitaplar, makaleler ve yazılar bu üç hakikat üzerine odaklanıyorsa, marifetullah yolunda yayıncılık yapmış oluyoruz diyebiliriz. Dolayısıyla bir makale yazarken, “Acaba ben bu yazıda Rabbimi anlatabiliyor muyum?” mülahazası içinde uykularımız kaçıyorsa, doğru istikamette hareket ettiğimizi söyleyebiliriz. İşte böyle bir aşk ve şevk ile yayıncılık yapanlar, Allah’ın izni ve keremiyle muhabettullaha da ulaşırlar. İnsan tanımadığı birini sevemez, sevdiğini söylese de bu folklorik bir ifadeden öteye geçemez. Demek ki Rabbimizi sevmek, O’nu tanımak ve tanıtmaktan geçiyor. Genç Çağlayan’ın bu misyonu başarıyla üstleneceğine inanıyorum.

Genç Çağlayan hakkındaki kanaatinizi öğrenebilir miyiz?

Genç Çağlayan’dan yeni haberim oldu ve gerçekten çok sevindim. Özellikle bu güzide derginin genç kardeşlerimiz tarafından yayımlanması beni ziyadesiyle memnun etti. Şunu bir defa daha anladım ki atılan tohumlar yeşermiş ve yeni nesil artık bayrağı eline almış durumda. Acizene kanaatim, Genç Çağlayan gibi yayınlar geleceğin nesillerine iman hakikatlerini,

onların anlayacağı bir dille, yani zamanın diliyle anlatmada daha başarılı olacaklar. Genç Çağlayan’a canıgönülden başarılar diliyorum ve yayınlarınızı takip edeceğime ve paylaşacağıma şimdiden söz veriyorum.

Okurlarımıza vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?

Estağfirullah, belki sadece şunu söyleyebilirim: Bu önemli yayını sadece okumak ve takip etmekle kalmayalım, bu hakikatleri, onlara susamış gönüllere de ulaştıralım, paylaşalım ve alınan sevaplara ortak olalım inşallah.

(19 Ocak 2023)



        Hakan Yeşilova

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

The Fountain dergimizde editörüm. 90’lı yılların ortalarından itibaren eğitim ve kültür yayınlarında tercümanlık, redaktörlük, yurtdışı tanıtım gibi yayıncılık dünyasının değişik kademelerinde bulundum. Üniversitede mütercim-tercümanlık, ardından kamu yönetimi alanında master yaptım. ABD’de yaşıyorum.

Hizmet Hareketi’nde yayıncılığın yeri ve öneminden bahseder misiniz?

Hizmet, bir fikri olan, bir mesajı olan, dünyaya diyecekleri olan bir hareket. Geçici bir hevesle, belli menfaatlerle bir araya gelmiş üç beş insanın bir fantezisi değil. Ağızdan ağıza, nesilden nesile geçen bir İskandinav mitolojisi ya da Asya destanı değil; yazılı bir metin olarak elimizde. Merkezinde “kitap”ın, yani ilk emri “bak, gör, işit” değil, “oku” olan Allah kelamı Kur’ân-ı Kerim’in olduğu devasa bir ilmî miras var. Gayet makul, mutedil, herkese gönlünü açmış bir anlayış, bir fikirler armonisi.

Hizmet, bu fikirler armonisini dünyayla paylaşmanın yollarını arayan, bu istikamette dinamik bir misyonu olan ve buna göre aksiyon hamleleri geliştirmiş bir hareket. Eğer dünyaya diyeceğiniz bir şeyler varsa aksiyonunuzun merkezine koyacağınız hamlelerin başında yayıncılık geliyor; günümüz dünyasında alabildiğine genişlemiş imkânları ve çeşitlenmiş vasıtalarıyla birlikte yayıncılık. Çünkü Bediüzzaman’ın yaklaşımıyla “medenileri ikna” eksenli bir münasebet kuracaksak, bunun yolu fikirlerinizi ortaya koymaktan, panayırlarda, meşherlerde sergilemenizden ve gücünüzün yettiği her formatta temin edilebilir hâle getirmenizden geçiyor.

Bütün mecralarda olmanın yollarına bakılması gerekiyor elbette, ancak yazının gücünü hiçbir zaman geri plana itmemek gerektiğini düşünüyorum. Çünkü yazılı dil daha zordur, ama diğer bütün vasıtalardan daha rafine bir yoldur. İnsan yazarken kelimelerini daha özenle seçer, birkaç kere kontrol eder, sözlüğe bakar, belki başkasının yorumlarını alır, redakte ettirir. Böylelikle irticalî hatalara, sürç-i lisana düşmemiş olur.

Bu neşriyatın hedef okur kitlesi iki gruptur. Birincisi, bu fikirleri dimağlarında birer tohum gibi ekecek olan Hizmet’e gönül vermiş kitlelerdir. Çünkü gerekli beslemesi yapılmayan fikirler, idealler zaman içerisinde bakımı yapılmayan çiçekler gibi solmaya yüz tutar. Ayrıca bu fikirleri başkalarına ulaştırma durumundaki Hizmet gönüllülerinin önce kendilerinin iyice özümsemesi, taze ve meyvedar tutması gerekir ki başkalarına naklederken samimi ve müessir olsunlar. İkinci okur kitlesi ise bilhassa diğer dillerde neşredilen dergi ve kitaplarımız ekseninde değerlendirirsek, bütün dünya milletleridir, en başta da yaşadığımız ülkelerdeki komşularımız, meslektaşlarımız ve arkadaşlarımızdır.

Marifetullah ve muhabbetullaha vesile olacak bir yayıncılık nasıl yapılabilir?

Marifetullaha ve muhabbetullaha vesile olmak zaten Hizmet neşriyatının maksadı ve farklılığı. Sanat için sanat ya da bilim için bilim değildir yani. Elbette ki estetik duruş, doğru bilgi ve bilimsel tespitler çok önemli. Ama bunlar varlık ve hayata dair ancak “nasıl” sorusunun cevabını arıyor bizim için; sebep-sonuç ilişkisi içerisinde bir yerlere kadar götürüyor, ama trenin vagonlarında bırakıyor zihnimizi. Lokomotife taşıyamadığı için de “niçin” sorusuna tatminkâr bir cevap bulamıyoruz. Hayatın anlamını ve maksadını kavrama, ancak varlık ve olayların perde arkasına hikmetli bir bakışla mümkündür. Çağlayan gibi mecmularımız, zihinleri alabildiğine meşgul, dikkatleri alabildiğine dağınık çağımızın insanına marifetullah ufkunu yakalama hedefiyle muhteva sunuyor. Okuru kâinat kitabı içerisinde keyifli bir yolculuk yaptırarak bütün varlığa tesadüfen ortaya çıkmış birer mahluk olarak değil, her biri çok kıymetli birer sanat eseri olarak bakan bir perspektif sunuyor. Bu tefekkür yolculuğunun bir makamı da muhabbetullah oluyor ki bu sanat eserlerini ve onların biricik Yaratıcısını sevmeyi ve böylelikle hayattan lezzet almayı netice veriyor.

Genç Çağlayan hakkındaki kanaatinizi öğrenebilir miyiz?

Günümüz gençlerinin imtihanı başka çağlara göre çok farklı. Dikkatlerini dağıtacak, odaklanmalarına engel olacak çok fazla unsur var. Birçok akranınız bambaşka heves ve hayallerin peşinde gençliklerini heba ederken Genç Çağlayan ekibi olarak sizlerin böyle güzel bir gayret içerisinde olmanız, Sızıntı’yla başlayan kültür mirasımızı devralarak bu bayrak yarışını sürdürmeniz, dünyamız adına çok ümit verici.

Okurlarımıza vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?

İçinde bulunduğumuz dönemde okurlarımızın neredeyse tamamı büyük bir imtihana dûçâr oldu. Kimi canıyla, kimi malıyla, kimi de sevdikleriyle, kimimiz de bütün bir ülke ve milletimizle imtihan olduk. Ancak şartlar ne olursa okumak ve yazmak, Hizmet Hareketi’nin fikir ve aksiyonunun temellerini oluşturur. Sahip olduğumuz değerler çok kıymetli ve bunları bütün insanlığa duyurmak boynumuzun borcu. Cenab-ı Hakk’ın inayetiyle varlığımızı sürdürebilmemiz her hâl ve şartta okumakla, en başta da kendi kaynaklarımızı okumakla mümkün.

(22 Ocak 2023)



          Sinan Koşak

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Erzurum’da, mütevazı bir ailede dünyaya geldim. Lise yıllarımda tanıştığım Hizmet vesilesiyle ODTÜ Fizik Öğretmenliği Bölümünde tahsil imkânım oldu. Mezuniyetimiz akabinde Romanya’da uluslararası sistemde eğitim yapan kolejimizde öğretmenlik, idarecilik ve geçen 23 yıl içinde, eğitim alanında değişik görevlerde istihdam olunduk. Şu an okullarımızda eğitim danışmanlığı ve fizik öğretmenliği vazifelerimiz var. Evliyim ve genç bir kızım var. Kendisi Hollanda’da hukuk öğrencisi.

Hizmet Hareketi’nde yayıncılığın yeri ve öneminden bahseder misiniz?

Her fikir hareketine bazı temel eserler öncülük eder ve yol gösterir. Hizmet Hareketi’nin vizyonunu, misyonunu, temel felsefesini, değerlerini, insana ve kainata bakış açısını anlatan eserler hepimizin malumudur. Bu eserler kimi zaman bir kitap ve dergi, kimi zaman da bir dijital yayın olarak bütün insanlığa ulaşma hedefiyle, değişik renk ve desenlerde karşımıza çıkar; her biri muhtaç sinelere ab-ı hayat olur. Bu hazine içerisinde, hiç kesintiye uğramadan devam etmesi, en zor şartlarda bile istifadeye sunulmaya çalışılması, aklın ve kalbin izdivacından doğacak hakikat endeksli kolektif bir gayretin ürünü olması hasebiyle Sızıntı/Çağlayan ekolünün çok özel bir yeri ve etkisi vardır. Bütün bu yayınlar, ruhumuzu tehdit eden hastalıklara karşı koruyucu bir aşı gibi bizlerde Allah’ın izniyle bağışıklık sağlayacak ve hem dünyamızda hem de ahirette selamete vesile olacaktır.

Marifetullah ve muhabbetullaha vesile olacak bir yayıncılık nasıl yapılabilir?

Allah’ı bilme, O’nu tanıma, bakılan her şeyde O’nun tecellilerini görme ve kâinata tevhit dürbünüyle bakma ve dolayısıyla O’nu sevme, O’nun da bizleri sevmesine ve rızasına vesile olma misyonlu bir yayıncılık, ancak O’nun bilinmesini ve sevilmesini gaye-i hayal yaparak, yine sadece O’nun izni ve inayetiyle yapılabilir. Yayıncılık adına bizlere “yaptırılan” her işte O’nun ilim, irade ve kudret tecellilerini okumak; her şeyi O’ndan bilmek ve neticeyi O’na bırakmakla gerçekleşebilir. Beklentisiz olma ve kendini bu kutsî işte vazifeli bir memur bilme, işin esası olmakla beraber; zamanı okuma, şartlara ve muhataba göre stratejiler üretme niyet ve talebi de bu yolda sebeplere riayetin ve Allah’a saygının gereğidir diye düşünüyorum.

Genç Çağlayan hakkındaki kanaatinizi öğrenebilir miyiz?

Giriş kısmında da belirttiğim gibi, Genç Çağlayan’ı zamanın ihtiyaçlarına göre tanzim edilmiş, ulvî hedefleri olan ve ismi gibi genç gönüllülerle yetiştirilen bir talebe, bir okul gibi görüyorum. Yaptırılan işlerin, şimdilerde çok farkında olmasak da ilerde çok güzel meyveler vereceğini ve bu konuda atılan her adımın hem yerde hem de göklerde çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Çok ağır imtihanlardan geçtiğimiz şu günlerde, kışın sonuna doğru kardan başını çıkaran kardelenler gibi, şartlar ne olursa olsun güneşe merhaba diyerek hizmet etmeye çalışan sizleri tebrik ediyor, emeği geçen herkese dua ediyorum.

Okurlarımıza vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?

Herkesi Çağlayan ve yayın ailesinde anlatılmaya çalışılan fikirleri, kendine has örnekleri ve hayata bakış açısını okuyarak, yazarak, paylaşarak, müzakere ederek hem kendini yenilemeye hem de okuduklarımızı hayata hayat kılmaya davet ediyorum. Zira önemli olan bu ilmin ve fikirlerin, düşünce dünyamızdaki ve muamelelerimizdeki akisleridir. Cenab-ı Allah, okumayı, okuduğumuzu içselleştirmeyi ve ruhumuzda duyduğumuz bu güzellikleri paylaşabilmeyi nasip eylesin.

(22 Ocak 2023)



           Kerim Balcı

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Bendeniz Kerim Balcı. 20 yılı aşkın bir süre gazetecilik ve yayın organı yöneticiliği yaptım. Şimdilerde bir taraftan İngiltere’deki London Advocacy adlı kurum bünyesinde insan hakları mücadelesini örgütlemeye ve kalıcılaştırmaya çalışıyor, diğer taraftan da ABD’deki Respect Graduate School bünyesindeki Risale ve Hizmet Araştırmaları Merkezinin koordinatörlüğünü yürütüyorum. 2016 sonrasında herkes gibi ben de kendime yeni bir meslek edinme düşüncesiyle hukuk yüksek lisansı yaptım. Ömrüm yeterse avukat olarak insan hakları davalarına müdahil olmak istiyorum. Beni 1990’ların sonunda tanımış olan okur kitlemin nazarında Kudüs ve İsrail uzmanıyım sanıyorum. Kudüs’ün Osmanlı ve modern dönem fotoğraflarına eşlik eden iki kitabım yayımlandı. 2000’li yıllarda ise İslam Dünyası’nın fikrî açmazlarına yöneldim ve fakat henüz elle tutulur bir çözüm üretemedim.

Hizmet Hareketi’nde yayıncılığın yeri ve öneminden bahseder misiniz?

Bu sorunun Hizmet’e has bir cevabı yok. Yeryüzünü imar etmekle vazifeli İslam ümmeti için yayıncılık, yaygın eğitim çabasının ve hikmet arayışının bir parçasıdır. Bu açıdan talim ve terbiye uçları semaya dayanan kutsî vazifeler olduğu gibi, yayıncılık da kutsî bir vazifedir. İlk gelen vahiy “Oku!” emriyle başlıyorsa, biraz sonra da kalemle yazmayı kullarına öğretenin Allah olduğu da ifade ediliyor. Yazma, tabiri caizse, ilk ustası Allah olan bir ameliyedir. Yazı, medeniyet inşa edemeyen göçebe kültürden şehirli kültüre geçişin, bir medeniyet inşasının olmazsa olmazıdır. Bir İslam Medeniyeti varsa bu yazı sayesindedir. Bediüzzaman’ın ifade ettiği üzere, asırlar birbirleriyle konuşabiliyor, fikirler fikirlere, fenler fenlere eklenebiliyorsa bu yazı sayesindedir. Bugün geleceğin İslam Rönesansı’nı tetikleyecek ilk kıvılcımları çakmaya çalışan Hizmet insanlarının yazmayı, yazının kalitesini artırmayı, kaliteli yazıyı yaymayı ihmal etmesi kabul edilemez.

Marifetullah ve muhabbetullaha vesile olacak bir yayıncılık nasıl yapılabilir?

Sorulması çok önemli, sorulmuş olması çok güzel bir soru bu. Ama benim vereceğim en doğru cevap, “Bilmiyorum!” olur. Biliyordum. Benim kuşağımın marifetullah ufkunu yakalaması için okuması gereken içeriği biliyor, bu içeriğin nasıl sunulması gerektiğini de iyi kötü sezebiliyordum. Bu, Zaman gazetesinde, Sızıntı ve Yeni Ümit gibi dergilerde yapıldı da. Ama artık benim kuşağımın asrında yaşamıyoruz. Bu sorunun cevabını soran gençlerin vereceklerini ümit ediyorum. Mazruf değişmez elbette, ama zarf değişmek zorunda. Z Kuşağının ilgi aralığının bu kadar daraldığı, görsel iletişimin, temel iletişim mekanizmasına dönüştüğü bir zamanda, benim kuşağımın okuduğu kitapların okunmaz olduğunu, ilgi çekmediğini, çok uzun, çok ağdalı bulunduklarını görebiliyorum. Eskiler, sözün estetiğini, muhatabın seviyesine ve makamın gereğine uygunluğu olarak tanımlarlardı. Bana çok güzel gelen sözler, benim çocuklarıma cazip gelmiyorsa eğer, artık Hazreti Ali’ye atfedilen “Çocuklarınıza babalarınızın size öğrettiklerini öğretmeyin. Onlar başka bir devir için yaratıldılar.” hikmetli sözünü dinlemenin zamanıdır zannederim.

Genç Çağlayan hakkındaki kanaatinizi öğrenebilir miyiz?

Tam da bir önceki soruya cevap arayışı olarak tanımlayacağım Genç Çağlayan’ı. Genç Çağlayan’daki yazıları ancak bu mülakata davet edildiğimde okuduğumu saklamayacağım. Okuduğumda, gençlerle alakalı benim yaş grubumda oldukça yaygın olan ümitsizliğin anlamsızlığını gördüm ve sevindim. Benim kuşağım Hizmet mefkûresinin kendi omuzlarında kaldığını ve yeni kuşakların bu kutlu yüke omuz vermediklerini zannediyor. Genç Çağlayan; amcalara, halalara, ağabey ve ablalara, “Az biraz çekilin, bizim de diyeceklerimiz var!” diyor âdeta. Elbette tecrübenin, yaşanmışlıkların ve hatıraların bir değeri vardır. Ama bunlarla bir yere kadar yürür dava. Genç kalemlerin “Biz varız!” demesi Mesihî bir nefes gibi, hayat veriyor. Elbette Genç Çağlayan’ın önünde daha uzun bir yol var. Ama bazı gençlerin yola çıkmış olduklarını görmek güzel…

Okurlarımıza vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?

Artık yayın organlarının okur ve yazarlarına sadece “okurlarımız” olarak hitap etme dönemi bitti. İnteraktivitenin, yayının etki gücünde asıl belirleyici olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Her okur bir yazar aynı zamanda. Okur ve yazarlarınızı, rollerinin çift yönlülüğünü hayata geçirmeye, okurken yazma niyetli okumaya, yazarken kendi yazdığına yabancılaşarak yeniden ve yeniden okumaya davet ediyorum. İnsanlık tarihinde bildiğimiz bütün medeniyet hamleleri üç asır sürmüştür. Kötü bir adamın güzel bir sözünü hatırlatacağım: Medeniyet büyük oranda ulaştırma araçlarından ibarettir. Antik Çin Medeniyetinden Modern Batı Medeniyetine kadar bütün medeniyet şahlanışlarında insanoğlunun hızı aynıydı. İlk defa olağanüstü bir hızla hareket eden, olağanüstü bir hızla etkileşen bir kuşak, yeni bir medeniyet inşa ediyor. Bu medeniyetin inşası üç asır sürmeyecek. 30 yıl sonra dünyanın çehresinin bambaşka bir dünya olduğunu göreceğiz. İnsanlık tarihinde ilk defa insana yapılan yatırımın neticesini aynı kuşağın görebileceği bir çağda yaşıyoruz. Bu fırsatı kaçırmayın…

(23 Ocak 2023)



        Zekeriya Çiçek

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Ben Zekeriya Çiçek. 1963 yılında, Kırıkkale’de doğdum. Beş yıl Kırgızistan’da olmak üzere, 35 yıl özel öğretim kurumlarında biyoloji öğretmenliği ve okul müdürlüğü yaptım. 2016 yılında ülkemizde yaşanan menfur hadise ve irtikap edilen zulümler sonrası iki yıldan uzun bir süre ben de çok sayıda arkadaşımız gibi cezaevinde esir tutuldum. Yedi buçuk yıl hüküm giydim ve uzun tutukluluk sebebiyle serbest bırakıldım. Yargıtay cezayı onayınca ben de Meriç  nehrinden Avrupa’ya cebri hicret ettim. Hâlen hem çalışıyor hem de yeni öğrendiğim dili geliştirmeye gayret ediyorum. Bir biyolog olmama rağmen küçüklüğümden bu yana şiir ve ilmî makaleler yazmaya devam ediyorum.

Hizmet Hareketi’nde yayıncılığın yeri ve öneminden bahseder misiniz?

Hizmet Hareketi’ndeki yayıncılığın, annelerimizin veya eşlerimizin, ev halkı için hazırladığı enfes yemeklere benzerlik gösterdiğine inanıyorum. O birbirinden güzel yemekler, insan bedeni için ne kadar gerekli değil mi? İşte insanın ruhî beslenmesi de bu yayınlarımızla oluyor. Bediüzzaman Hazretleri, “Âlim-i mürşid koyun olmalı, kuş olmamalı.” diyor. Çünkü koyun kuzusuna arındırılmış süt verir. Kuş ise yavrusuna kusmuk verir. Bizim yayınlarımız, çileli ve ızdıraplı sineler tarafından yazılıyor, neşrediliyor. Hizmetimize ait eserlerin kaynağında hakiki mürşit olarak Kur’ân-ı Kerim ve hadisler vardır. Gönül rahatlığınca okuyup okutabiliriz. Yayınlarımız, geleceğin büyükleri olan günümüz gençleri için ilim, irfan ve ahlak atmosferinde hazırlanan birbirinden harika eserlerdir. Gelecekte toplumda söz sahibi olacak gençler, bu manevî gıdalarla beslenenler olacaktır.

Marifetullah ve muhabbetullaha vesile olacak bir yayıncılık nasıl yapılabilir?

Marifetullah demek, Allah bilgisi demektir. Yirminci Mektup’un başında Üstad Hazretleri

sırasıyla iman-ı billah, marifetullah ve muhabbetullahtan bahsediyor. Çünkü bunlar olmadan insanın gerçek anlamda ruhanî zevke ulaşması imkansızdır. Gerçek mutluluk sadece Allah’a iman ile mümkündür. İnsan bildiğini sever, sevdiğine saygı gösterir. İnsan bilmediğine de her zaman düşmanlık besler. İman; insanı insan, belki sultan eder. İnsanın hayvaniyetten ve cismaniyetten sıyrılması, tahkikî imanla ve kalb ve ruh ufkunda Allah sevgisine ulaşmasıyla mümkün olabilir.

Şu an Çağlayan ve Genç Çağlayan bunu gerçekleştiriyor. Bizim insanımızın problemi okumamaktır. Bunun için yayınlarımızın istikrarlı devamı zorunlu olmakla beraber, şahsî gayretlerle hazırlanan içeriklerin de sosyal medyada desteklenmesinde fayda vardır.

Genç Çağlayan hakkındaki kanaatinizi öğrenebilir miyiz?

Genç Çağlayan için ciddi bir emek sarf edildiği muhakkak. Yayın hayatına yeni başladı diyecek kadar da fide hâlinde. Meyve vermek belli bir süreç gerektirir. Genç Çağlayan’daki mesajlar etkileyici ve hoş.

Okurlarımıza vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?

Dünya hayatındaki gençliğin ebedî olmadığını hatırlatırım.

Özellikle ana dillerini çok iyi kullanmalarını, yaşadıkları ülkenin diline hâkim olmalarını öneririm.

Dinimizi en güzel biçimde yaşayan ve yaşatmak için ömrünü bu işe adayan büyüklerimizi rehber edinmelerini tavsiye ederim. Özellikle muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin, içinde deryalar barındıran Pırlanta Serisi’ne vâkıf olmaları çok mühimdir. Bir de Hocamızın eski cami vaazlarını mutlaka dinlemelerini tavsiye ederim.

Kur’ân’ı güzel ve kusursuz okumalarını, tefsirler yardımıyla derinleşmelerini ve özellikle ibadetlerinde kusur yapmamaya özen göstermelerini öneririm.

Rehberlik faaliyetlerinde aktif olmak, canlı kalmaya vesiledir. Unutmayalım, ağaçlar gibi insanlar da canlı kaldıkça meyve verirler.

Öğrendikleri faydalı şeyleri ve Allah sevgisini başkalarıyla paylaşmanın, toprağa atılan tohumlar gibi, bir gün dünyamızı çiçek bahçesine dönüştüreceğini unutmasınlar.

Başarılarınızın artarak devamını diliyorum efendim.

(2 Şubat 2023)



         Yıldırım İlhan

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Türkiye’deyken kitap editörlüğü yapmaktaydım. Şu anda Kuzey Amerika’da ikamet etmekteyim.

Hizmet Hareketi’nde yayıncılığın yeri ve öneminden bahseder misiniz?

Sadece okuduğu tek bir yazı ile hayatları değişen pek çok insan gördüm. Bir yazı yayınlıyorsunuz ve bir yerlerde birilerinin hayatına yön veriyor. Bu yüzden her türlü neşriyat çok önemlidir.

Bediüzzaman, Küçük Sözler’in başlarında “Bak!” ve “Dinle!” der. Kişi her zaman kalbiyle görmeli ve ruhuyla muhatap olup dinlemelidir. Yani önce yazmayı değil, görmeyi ve dinlemeyi öğrenmelidir. “Yazmak bir sonuçtur.” der Saint-Exupéry. Görmediği hiçbir şeyi yazmayan Bediüzzaman’ın Risaleleri müşahede ufkunda yazması gibi.. Yazılan Sözler bilgi değil, şuhuttur.

Kelimeler kalbe yerleştirilir ve ruhta bakıma alınırsa, ancak kalblere ve ruhlara tesir edebilir.

Bediüzzaman’ın talebelerine yazdığı mektupların başlarında, “aziz, sıddık, sebatkar ve fedakâr” gibi sıfatlar vardır. Medeniyetin gömdüğü bu kavramları serlevha yapması, belki de Risalelerin sadece okunulacak bir kitap değil, yaşanılacak bir kitap olduğunu ihtar etmesi içindir. Bu sebeplede bu sıfatların en başına “aziz” kelimesini koyması manidardır. Çünkü yaşanılası bir kitap olmamayı, hakikatin izzeti kabul etmez. Ayrıca yazdığı mektupları bu kavramlarla taçlandırması sadece ilmin öğretilmesine değil, ilmin ahlakına da bir davettir. Ahlak pusulasının şaşmaması adına bu sıfatları çok önemli buluyorum.

Dindar ve ahlaksızların yaşadığı bir çağda yaşıyoruz ve din adına büyük suçlar işleniyor. Böyle bir zamanda “Allah” demek, “din” demek, insanları Allah’tan dinden uzaklaştırır mı diye endişelerim var. Allah’tan bahsetmeden içimizdeki Allah arzusunu doğuran ve kalblerde Allah kelamına muhatap olabilme şartlarını sağlayabilecek mecazî anlatımlar denenebilir.​ Bugünün Fransa’sında Fransız gençler tarafından en çok dinlenen vaiz ve rahip Stan Rougier, Küçük Prens ile Tanrı’yı bulduğunu söyler. (Küçük Prens’te “Tanrı” kelimesi hiç geçmemesine rağmen!) Saint-Exupéry, Küçük Prens sayesinde, daha doğrusu fıtrat diliyle, kutsal kitaplarda gömülü olan tohumları uyandırmayı başarır. Eseri, bugün dünyada Kur’ân ve İncil’den sonra en çok okunan kitaptır. Küçük Prens’in bütün dünya dillerine hatta lehçelere çevrilmesinin ve bütün zamanların çocuklarına ulaşmasının ardındaki sır, fıtrî bir dil oluşturmasıdır.

Marifetullah ve muhabbetullaha vesile olacak bir yayıncılık nasıl yapılabilir?

Takdim tehir önemli. İlk emrin tevhit, son nehyin riba olması gibi. Önce marifet sonra muhabbet. Allah’ı sevmek Allah’ı bilmekle birlikte gelir. Daha öncesinde ise fıtratın en yüce neticesi ve yaratılışın en yüksek gayesi iman-ı billah. Yani önce fıtrattan başlanılması gerektiğini düşünüyorum. Modern hayat, fıtrattan sapmış durumdadır ve fıtrattan sapma da Allah’tan uzaklaşmanın bir göstergesidir. Çünkü Allah’a en yakın olduğumuz yer, fıtratına en yakın olduğumuz yerdir. Fıtrata dönüş, aynı zamanda Allah’a dönüştür.

Yaratılışın ise aşk ile çok şiddetli bir alakası vardır. Güzellik, aşkı kolaylaştırır. Güzeller Güzeli Zât, Kendini sevdirmek için Kendine gidilen yolları da güzel kılmıştır. Varlığın her alanına aşk mektupları göndermiştir. Güzel bir renk, güzel bir koku, güzel bir tat, O’nun sevgisiyle kuşatıldığımızı hatırlatır. Bediüzzaman dağlarda yalnız yaşayarak dağlarla nehirleri, kelimeler olarak kullanıp rüzgardan ve yağmurdan bir dil geliştirerek her yerde Hazreti Cemil’i görmemizi sağlamıştır. Allah’tan başka hiçbir şeyden emir almaksızın uçan bir kuş, beyaz bulutların süzüldüğü berrak gökyüzü, denizin rengi, bahar renkleri ile süslenmiş ağaçlar, sevimli bir kedi, akan suların sesi… O’na ait olan şeyler O’na bir yakınlık hissi verip O’na karşı sevgi uyandırabilir. Kanaatimce güzelliği görmeye, bunun için de Allah’ın imzasının örtülmediği şeyleri seyretmeye ihtiyacımız var.

Hazreti Cemil’in bilinmesi ise gizem ve merak duygusunu uyandıran şeyler ile mümkündür. O kutsî bir hadiste şöyle buyurur: “Ben gizli bir hazineydim, bilinmeyi murat ettim.” Maalesef çoğu insan, YouTube yayıncılarını ve dizileri takip ediyor, ama Gizli Olanların En Gizlisi ve Güzeller Güzeli Allah’ı merak etmiyor, ilgilenmiyor ve dünyadan göçüp gidiyor…

Genç Çağlayan hakkındaki kanaatinizi öğrenebilir miyiz?

Dürüst olmak gerekirse ciddi denemelerime rağmen hiçbir zaman optimist bir insan olamadım. Neredeyse yedi yıldır çok az şeye heyecan duydum. Yetişkinlerin dünyasında herhangi bir umut ışığı göremediğim için de onlara veda ettim. Yaşadığımız zamanlar zor, ancak bu kadar çok zorluğun ortasında genç insanların parlayan zarafetleri ve nezafetleri bir umut ışığı olarak göründü benim dünyama. Üstelik sürgünde olmalarına rağmen. Geleceğe dair bir şey söylemek çok değerli, ama daha değerli olan “geleceğe dair bir şey söylemekten ziyade geleceği mümkün kılmak.” Çağlayan gençlerin kendileri kir tutmadığı gibi, aktıkları yerleri de temizleyeceklerine dair kuvvetli bir ümidim var.

Okurlarımıza vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?

İki şey paylaşabilirim. Birincisi, niceliğin egemen olduğu bir dünyada “eksiltmek”. Diğeri ise menhus bir hayat felsefesinin herşeyi makyajladığı bir zamanda “sadeleştirmek”.

Çok sık duyduğumuz bir söz, ama zamanı geldiğinde ağırlığını daha fazla hissettiriyor. “Ömür sermayesi pek azdır; lüzumlu işler pek çoktur.” (Bediüzzaman). Eskiden insanlar bilgisizlikten ya da bilgiye ulaşamadıklarından cahilliğe mârûz bırakılırlardı. Günümüzde ise çok fazla lüzumsuz bilgi ile asıl bilinmesi gereken bilgi bilinemiyor. Bilgi, gereksiz bilgi ile manipüle ediliyor. Şunu söylemek istiyorum; marifet eksiltmektir, fazlalık ise noksanlıktır. Çok okuyan az tefekkür eder. Az da olsa nitelikli eserler okumak, okuduğunu anlamaya çalışmak, hissetmek, derinleşmek ve derince yaşamak, çok fazla okumaktan daha hızlı yol aldırabilir. Risale-i Nur gibi, Kalbin Zümrüt Tepeleri gibi eserleri bin defa okumak bin farklı kitap okumak demektir.

Marifet eksiltmekte, ihtişam sadeliktedir. Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin en sevdiğim vecizelerinden biri şudur: “Mümin bakışını ziyan etmez”. Çünkü ziyan edilen her bakış, bakışın kirlenmesidir. Gereksiz bir düşünce, zihnin kirlenmesidir. Gereksiz bir his, duygunun kirlenmesidir. Rastgele hayatını sürdürme ise yazgının kirlenmesidir. Sonuç olarak gereksiz olan her şey kirliliktir.

(5 Şubat 2023)



         Harun Tokak

1955 yılında, Uşak’ın Kırka köyünde doğdu. İlköğrenimini bu köyde tamamladı. İmam Hatip Lisesini Uşak’ta okudu. 1979’da İzmir Yüksek İslam Enstitüsünden mezun oldu. Anadolu’nun değişik şehirlerinde öğretmenlik yaptı. Anadolu’da çalıştığı yıllarda mahallî gazetelerde köşe yazıları yazdı, televizyonlarda programlar yaptı. Bazı yerel gazete ve televizyonların kurulmasına öncülük etti. Başta eğitim olmak üzere değişik alanlarda faaliyet gösteren pek çok sivil toplum kuruluşunda inisiyatif aldı. MEB’de eğitim uzmanlığı ve başbakanlıkta müşavirlik yaptı. 1997–2008 yılları arasında Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanlığını yürüttü. Aydınların bilgi ve birikimlerini paylaştığı Abant Toplantıları’na öncülük etti.

Avrasya’nın seçkin aydınları ile Diyalog Avrasya Platformunun kurulmasına öncülük etti. Samanyolu Haber sitesinde pazar günleri güncel hikâyeler yazmakta, hizmetten.com’da Mehmet Yıldız’la birlikte “Dünden Bugüne Kutup Yıldızları” programını yapmaktadır.
Yayınlanmış eserleri: Önden Giden Atlılar, Yoldakiler, Işık Süvarileri, Bir Rüya Gibi Geçti Ömür, Kime Emanet, Suya Düşen Kan, Ben Kudüs, Ben Mekke, Ben Medine.

Hizmet Hareketi’nde yayıncılığın yeri ve öneminden bahseder misiniz?

Bir hareketin başlaması, büyümesi, çekirdekten çınara yürümesi, o hareket mensuplarının beslenmesi ile doğru orantılıdır. Yayınlar, hareket mensuplarını besleyen en önemli kaynaklardır.
Necip Fazıl, “Bir milletin edebiyatı yoksa o millet de yoktur!” diyor. Neden böyle söylüyor? Çünkü edebiyatın temel malzemesi dildir. Dil olmazsa edebiyat olmaz. Bir milletin edebiyatı yoksa o millet yok hükmündedir. Dil ve millet olmazsa din nasıl yaşanılır? Dil, millet hayatımızda her zaman bir şahdamardır. Biz, tarih boyunca, büyük devletler kurduk. Dünkü devletlerimizin zamanla yıkılıp gitmelerinin sebepleri arasında, Türkçemizin, edebiyatımızın yeterli miktarda yaygın hale gelmeyişi de vardır. Bugün dünyanın 160 ülkesinde açılan okullarda Türkçe de öğretiliyor. Kabul etmeliyiz ki Cumhuriyet öncesi ve sonrasında, dünyanın bu kadar ülkesinde Türkçe bu kadar yaygınlaşmadı. Bu mükemmel gelişmeyi, milletimize, devletimize Fethullah Gülen Hocaefendi kazandırdı. Yavuz Bülent Bakiler’in dediği gibi, bizim inancımıza göre, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin sevap defteri, berzah hayatında da kapanmayacaktır. Onun, etrafındaki arkadaşlarıyla birlikte devletimize, milletimize ve Türkçemize kazandırdıklarını yarınki tarihlerçiler yazacaklardır.
İşte dünyayı bir muhabbet mektebi haline getiren insanlardaki bu aksiyon ruhunun oluşmasında, başta Fethullah Gülen Hocaefendi’nin yazdıkları, konuştukları olmak üzere, yine onun teşvikleri ile çıkan Sızıntı (şimdilerde Çağlayan), Yeni Ümit, Yağmur ve Zaman gibi dergilerin ve gazetelerin katkısı yadsınamaz. Bugün onca badirenin, karın, fırtınanın arasında ışık süvarileri dolu dizgin yollarına devam ediyorlarsa bunda elbette Hizmet ve muhabbet muhtevalı yazıların, konuşmaların, hikâyelerin, dergilerin besleyiciliği inkar edilemez. Jön Türklerin yurt dışında çıkardıkları yayınların sayısının 1500’ün üzerinde olduğu düşünülürse biz daha yolun başındayız demektir. Kaldı ki onların yayınları Devlet-i Âliye’yi yıkmak amaçlıydı. Bunu da ne yazık ki başardılar. Sizin yaptıklarınız ve Hizmet Hareketi’nin sair yayınları ise tamamen yeni bir inşa ile ilgilidir.

Marifetullah ve muhabbetullaha vesile olacak bir yayıncılık nasıl yapılabilir?

Evren Allah’ın isimlerinin okutulduğu bir mekteptir. İnsanın bu isimleri okuması ve bilmesi, öğrenmekle olur. Yazılar, kitaplar ve dergiler bu öğrenmenin araçlarıdır. İnsan öğrendikçe de sever. Zira bilmek, sevmeyi netice verir.

Kullardaki Allah sevgisi, Allah’ı bilmenin bir neticesidir. Güneşin ışığı, mehtabın her gece başımızı okşaması, bulutların gözyaşları, rüzgârın uğultuları, göklerin gürlemesi, suların şırıltısı ve baharın çiçek çiçek açması, Yaratıcı’ya giden aydınlık yollardır. O yolun sonu muhabbetullaha, yani Allah sevgisine çıkar. İşte muhabbet muhtevalı yazılar, dergiler, muhabbet medresesinin ders kitapları gibidir.

Biz Rabbimizi seversek O da bizi sever. Bu âlemde yalnız olmadığımızı biliriz. Bizi gören, bizi bilen Yaradan’ın varlığı ve birliği hem geçmişimizi hem geleceğimizi aydınlatır. Bu da insanı karanlıklardan, kabuslardan kurtarır, insanın içine huzur ve sekine dolar, hayattan tam zevk almaya başlar.

Genç Çağlayan hakkındaki kanaatinizi öğrenebilir miyiz?

Taşları ve tuğlaları harfler ve kelimeler olan, badana kokan yeni bir mektep gibi, başarılar diliyorum.

Okurlarımıza vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?

Teşekkür ederim, okurlara okumaktan başka ne tavsiye edebiliriz?

(12 Şubat 2023)



            Salih Ergün

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Salih Ergün, 1972 Kars/Sarıkamış doğumluyum. 1990–1994 Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Matematik Bölümünde lisans, 2005–2010 Dortmund Teknik Üniversitesi Matematik–Fizik Bölümünde ise yüksek lisans yaptım.

Türkiye’de Van ve Kahramanmaraş illerinde, Almanya´da Duisburg, Moers, Berlin ve Ludwigsburg şehirlerinde öğretmen olarak çalıştım. Hâlen Stuttgart’ta Lessing-Schulen’de Matematik ve Fizik öğretmeni olarak çalışıyorum.

Okullarda öğrencilerim ile yarışmalara katılıyoruz, onlarla projeler geliştiriyoruz ve imkânlarımız ölçüsünde her türlü bilimsel çalışmaya severek destek oluyoruz.

Verdiğim matematik ve fizik dersleri, kâinat kitabındaki hadiseleri, sebep ve sonuç ilişkilerini incelediği için kendimi çok talihli görüyorum. Bu vesile ile günlük hayatta yaşadığımız her hadise, kullandığımız her alet, her türlü iletişim ve ulaşım aracı Rabbimizin takdir ettiği fizik kuralları ile işlediği ve matematik ile denklemi kurulabildiği için, hayatım ve mesleğim birbiriyle bütünleşiyor. Bu da bir bakıma tefekkür, ilim ve irfana vesile oluyor.

Şu an çalıştığım okulda, öğrenciler ile kurduğumuz Mucitler Kulübünde (Club der Erfinder) yaptığımız çalışmalarda, öğrencilere bilimsel çalışmaların yanında karakter eğitimi ve insanî değerler verilmeye çalışılıyor. Öğrencilerde kalb ve akıl izdivacını hedefleyen çalışmalar yürütülüyor. Öğrencileri, insanlık için faydalı, toplumla entegre olmuş, ailesi ve çevresi için iftihar vesilesi birer fert olarak yetiştirmeyi hedefleyen kulüpte, matematikten fiziğe, satrançtan basketbola, tarihten edebiyata, bilimsel dergiler için yazılar yazmadan bu yazıları beraber müzakere etmeye kadar çok geniş bir alanda faaliyetler yürütülüyor.

Hizmet Hareketi’nde yayıncılığın yeri ve öneminden bahseder misiniz?

İnsanımız ve bütün insanlık adına yapılabilecek en değerli çalışmalar, onun en büyük düşmanı olan cehaletten kurtulması adına yapılan girişimlerdir. Zira insan, fizikî dünyası ve ruhî boyutu ile çok yönlü bir varlıktır. Onun eğitilmesi de o denli zordur ve çok farklı metotların uygulanmasına gerektirir. Bu metotların başında da şüphesiz okuma, dinleme, ilim ve irfan ile meşgul olmaya vesile olan dergiler gelir. Hizmet’teki yayınların her biri, önce hedef kitlesi belirlenerek ve bu kitlenin arzu ve ihtiyaçlarına göre konular seçilerek yayımlanıyor. Dergilerde yayımlanan yazılar, gençlerin ve yetişkinlerin anlama kapasiteleri, ilgi alanları ve konsantre olma sürelerine kadar detaylı düşünülerek, ilgi çekici bir dil ile yazılıyor ve konuya uygun resimler ile yazının etkisinin artırılması hedefleniyor.

Marifetullah ve muhabbetullaha vesile olacak bir yayıncılık nasıl yapılabilir?

Hızla değişen ve dijitalleşen dünyamızda, insanların birçok meseleyi anlaması kolaylaştı. Bir kimseye bir uçağın uçma prensibini saatlerce anlatmak yerine, uçağın uçmasına etki eden kuvvetleri gösteren üç dakikalık bir animasyon yeterli olacaktır. Yani istendikten ve gerekli emek sarf edildikten sonra, günümüzde ilme ulaşmak her zamankinden daha kolay hâle gelmiştir. Bununla beraber günümüzde ilme kolayca ulaşılsa da marifet; kişinin öğrenilen bilgiyi kendine mal etmesi, ilmin özüne ulaşması, kısaca meselenin künhüne vâkıf olması demektir; bu yüzden daha fazla gayret gerektirir.

Kâinattaki mükemmel işleyişin, fizik, kimya, biyoloji ve matematik ile ifade edilen câri kanunların farkına varan kişi, marifetullah yolunda ilerler. Artık o bütün bu hadiselerin arkasındaki Zât’ı bilir ve O’na karşı muhabbetullah duygusu gelişir. Recaizade Mahmud Ekrem’in çok veciz ifade ettiği gibi;

Bir kitabullah-ı âzâmdır seraser kâinat,
Hangi harfi yoklasan mânâsı hep Allah çıkar.

Tam bu noktada insanları ilme, marifete ve bunun neticesinde muhabbetullaha yönlendiren dergiler, her bir makalesiyle bu büyük kâinat kitabından bir harf mesabesinde olan bir cilveyi araştıracak ve muhabbetullaha vesile olacaktır. Kâinatta insanları tefekküre sevk edecek hadiselerin sayısı o kadar fazladır ki dergilerdeki her makalede bir konuya yer verilse belki yıllarca yetecek kadar konu vardır. Videolar, animasyonlar, resimler gibi görsellerle zenginleştirilmiş dijital dergiler, gençlerin ilgisini daha fazla çekecek ve maksat daha hızlı hâsıl olacaktır.

Genç Çağlayan hakkındaki kanaatinizi öğrenebilir miyiz?

Çok önemli bir boşluğu doldurmak niyetiyle, samimi duygularla çıkardığınız bu dergi, inşallah sayısız güzelliğe ve hayırlar zincirine vesile olacaktır. İnsanlığın en büyük düşmanı olan cehalete karşı yapılan mücadelede önemli bir misyon eda edecektir. “Genç Kalan Zihinler ve Gönüller” için üstlendiğiniz bu hayatî ve çok mübarek vazifede sizlere üstün başarılar dilerim.

Okurlarımıza vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?

Kutsal kitabının ilk âyeti “Oku!” olan bir dinin mensupları olarak tarihte hiç bu kadar Kur’ân’dan uzak, bunun neticesinde de zelil duruma düşmemiştik. Hâlbuki Kur’ân birçok âyet-i kerimesinde ilim tahsilini ve öğretmeyi teşvik ediyor. Bu sebeple güzel dinimizi şanına yaraşır bir şekilde temsil etmek için Genç Çağlayan’ın her bir makalesini okumalı, tefekkür edip arkadaşlarımızla da müzakere ederek özümsemeliyiz.

(12 Şubat 2023)



Dr. Fatma Gündüz

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

İsmim Fatma Gündüz. Dermatoloji uzmanıyım. Evliyim ve dört çocuk annesiyim. 1971 yılında Muğla’nın Fethiye ilçesinde dünyaya geldim. Annem ev hanımıydı ve oldukça dindar, hatta bazı yönleri ile tutucu bir hanımdı. Babam ise sol görüşlü bir ilkokul öğretmeniydi. Çocukken birbirinden bu kadar farklı iki kişinin nasıl evlendiğini anlamaya çalışırdım, çünkü bazı zorlukları vardı. Annem modern eğitime karşıydı ve ilkokuldan sonra özellikle kızların eğitimi bırakması ya da dinî eğitim alması gerektiğini düşünürdü. Babam ise eğitim hayatımız boyunca bizi hep destekledi. Ben bir yandan eğitimime devam etmek istiyordum, diğer yandan da annemi üzmekten korkuyordum.

Zamanla annem ve babam, düşünce dünyaları açısından ortak bir noktada buluştular. Annem eğitimin önemini, kadınların sosyal hayattaki rolünün sadece anne ve eş olmaktan çok daha öte olduğunu kabul etti, babam da entelektüel birikimini dindarlık ile birleştirdi.

Hizmet Hareketi ile ilkokulda tanıştım ve belki de bu hareketi daha bu kadar küçük yaşta benimsememin altında annem ve babamın farklılıklarının güzel yanlarını tecrübe etmiş olmam yatıyordu. Annemden dindar olmanın gerekliliğini, babamdan da açık görüşlü ve entelektüel olmanın önemini öğrenmiştim.

Ortaokul ve lise eğitimimi İzmir’de tamamladıktan sonra Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesini kazanarak Antalya’ya gittim. Mezuniyetimden sonra uzmanlık eğitimimi tamamlayarak çeşitli kurumlarda çalıştım. Altı yıldır yurtdışındayım ve şu anda Almanya’da yaşıyorum.

Hizmet Hareketi’nde yayıncılığın yeri ve öneminden bahseder misiniz?

Üstad Bediüzzaman, suçsuz olduğu hâlde sürgüne gönderilmesinin kader planındaki hikmetinin, iman hakikatlerinin neşri olduğuna dikkat çeker. Sürgün olarak ikamet ettiği yerlerde ve hapishanelerde o zor şartlar altında Risale-i Nur eserlerini yazarak bize yayıncılığın ehemmiyetini göstermiştir. Ayrıca Divan-ı Harb Örfî adlı eserinde, “Medenilere galebe çalmak ikna iledir.” diyerek bunu nasıl bir üslupta yapacağımızı da belirtmiştir.

“Kıyamet gününde âlimlerin mürekkebi, şehitlerin kanıyla muvazene edilir.” hadisini de bu meyanda hatırlamakta fayda vardır.

Değerli Büyüğümüz de Üstad’ın bu vizyonu istikametinde yazılı yayın organlarının yanı sıra görsel ve dijital medyayı da efektif bir şekilde kullanmanın ehemmiyetini hep vurgulamıştır. Hizmet Hareketi’nin yayıncılık anlayışı “emri bi’l-maruf, nehyi ani’l-münker” sorumluluğu çerçevesinde olmuştur. Bunu yerine getirirken de reaksiyoner değil aksiyoner bir tavır sergilemiştir. Ayrıca Hizmet’in bütün yayın organları, bir okul gibi işlev görerek kişilerin entelektüel gelişimine de çok olumlu katkı sağlamıştır.

Diğer yandan bilgiye ulaşmanın çok fazla kolaylaştığı bu dönemde, bu kez de doğru bilgiye ulaşmak zorlaşmıştır. Hepimizin güvenilir kaynaklara ihtiyacı vardır ve bu da sorumlu yayıncılık şuuru ile faaliyet gösteren kurumların önemini daha da artırmıştır. Bu fırsatı güzel değerlendirebilirsek daha geniş kitlelere sesimizi duyurma fırsatımız olabilir.

Marifetullah ve muhabbetullaha vesile olacak bir yayıncılık nasıl yapılır?

Küçükken annem bize hep tefekkür etmemiz yönünde telkinlerde bulunur ve Allah’ın kâinatı ve bizi ne kadar güzel yarattığından, her şeyi bizim hizmetimize sunduğundan bahsederdi.

Arıların çiçek çiçek dolaşıp bizim için şifa vesilesi olan balın yapılmasında istihdam edildiğini, kupkuru topraktan yemyeşil bitkilerin çıkarıldığını anlatırdı. Bunlar güzel bilgilerdi, ama beni asıl annemin bunları anlatırken sergilediği samimiyet etkilerdi. Sonraları Risaleler, Hocamızın eserleri ve Hizmet yayınlarında bu bilgilerden çok daha fazlasını öğrendik. Kâinat kitabını nasıl okuyacağımızı ve Allah’ın isimlerinin ve sıfatlarının delillerini nasıl bulacağımızı öğrendik.

Yeryüzündeki her organizma ve sistemde var olan dengede Allah’ın Adil isminin delillerini fark ettik, insan eli değmemek şartı ile yeryüzündeki biyolojik sistemlerde görülen temizliğin, Kuddüs isminin cilvesi olduğunu öğrendik. Aciz mahlukata rızıklarının ihsan edilmesinde, onlara uzanan şefkat elinde, O’nun rahmetini gördük. Her bilgi, O’nu daha çok tanımamıza ve daha çok sevmemize vesile oldu.

Asrımızın âlimlerinden rahmetli Ramazan el-Buti, “Söz kişinin kalbinden çıkarsa muhatabının kalbine ulaşır, ağzından çıkar ise sadece muhatabın kulağına kadar gider.” demiştir. Sancısını çekebildiğimiz dertleri, kâinat kitabını okurken bulduğumuz, bizi heyecanlandıran şeyleri, kendi nefsimize hitap ederek ve samimiyetle yazabilseydik keşke. Başkalarına bir şeyler anlatma gayretine girmeden, kendimizi muhatap alarak ve en çok kendimizin ihtiyacı olduğuna inanarak yapabilsek…

Genç Çağlayan hakkındaki kanaatlerinizi öğrenebilir miyiz?

Genç Çağlayan ekibi ile bazı seminer ve toplantılarda bir arada bulunma fırsatım oldu. O zaman dilimleri benim için çok özeldi. Sizlerin heyecanı, enerjisi bambaşkaydı. Genç Çağlayan, Çağlayan’ın çok güzel bir meyvesi. İçerisinde kim bilir daha ne güzelliklerin çekirdeğini saklıyor.

Okurlarımıza vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?

Çağlayan dergisi; yazarları, teknik kadrosu ve okurları ile büyük bir aile. Kendisine sahip çıkan hazır bir okuyucu kitlesinin olması, çok az dergiye nasip olmuştur. Derginin kalitesinin artması adına okurlarımızın tekliflerini beklediğimizi bilmelerini isterim.

(15 Şubat 2023)


Prof. Dr. Fatih Demirci

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Sızıntı ile ilk çıktığı yıllarda tanışmış, ona sevdalanmış bir okuyucum. Seksenli yıllarda başladığım tıp eğitimini tamamladıktan sonra, Anadolu’nun iki farklı bölgesinde hekim olarak görev yaptım. Uzmanlık eğitimi sonrası akademik kariyere başlayıp 2000–2016 yılları arasında beş farklı üniversitede akademisyenlik yaptım. Daha sonra “Darülfünun”dan “Medrese-i Yusufiye”ye tayin edildim! Bilimsel çalışmalarımı orada da sürdürdüm. 2020’de ülkemden ayrıldım ve komşu ülkede dört yıldır hasret kaldığım yitiğimi buldum. 40 yıllık bir dosta kavuşma anıdır bu aslında. İsmiyle müsemma Çağlayan’ı eline alır almaz hasret ateşi sönmüş “garip bir yolcu” diye kendimi tanıtabilirim.

Hizmet Hareketi’nde yayıncılığın yeri ve öneminden bahseder misiniz? 

Sızıntı, Hizmet Hareketi’nin omurgasına destek veren bir neşriyat idi. Lise yıllarımda, ilçedeki gazete bayisine geç geldiği için, bir hafta boyunca her gün gidip sormaktan yorulmazdım. O yıllarda tam olarak başlığını hatırlamasam da “Eğitimin önemi ve problemleri” konulu bir yarışmada yazdığım makale dereceye girmişti. Sonraki yıllarda sayısı artan benzeri dergiler, kitaplar, yayınevleri, yazılı ve görsel basının rolüne, yayıncılık ve neşriyatın vesile olduğu güzelliklere, milletimiz ve diğer milletler de şahit olmuştur. Yurtlar, okullar ve elbette öğrencileriyle bu güzelliklerin daha sonra bütün dünyada makes bulması “Eğitim odaklı, küresel olduğu kadar fıtrî olan Hizmet Hareketi’nde “yayıncılığın yeri ve önemi” hakkında, yeterince fikir verir. İçinde yaşadığımız toplumu bir insan vücuduna benzetirsek, yayınları da damarlarımıza benzetmek gerekir. Damarlar, hayatın idamesi için kan dolaşımı yoluyla organlara ve hücrelerine oksijen ve besin taşıyarak, hücrelerin canlı kalmasına vesile olmaktadır. Neşriyatın da, toplumun her bir ferdine ab-ı hayat olan “ilim, hak ve hakikati” ulaştırma vazifesi yaptığını söyleyebiliriz.

Marifetullah ve muhabbetullaha vesile olacak bir yayıncılık nasıl yapılabilir? 

Fert olarak altından kalkılamayacak bir saha, daha da önemlisi böyle bir vazifeye talip olacak fertler öncelikle Allah’a çok sağlam inanmalı, imanını sürekli gözden geçirmeli, taklidî imandan tahkike çıkarak imanı tabiatının bir yanı hâline getirmelidir. Nazarî imanını, huşu ve hudu içerisinde eda ettiği ibadet ü taati ile beslemeli, taçlandırmalıdır. Önce Allah’ını bilecek, kendini ve kitab-ı kebir-i kâinatı okuyacak, etrafına ışık saçanlarla bir araya gelecektir. Hep birlikte, bazen ızdırap bazen huzur soluklayarak, muhtaç gönüllere el uzatma adına istişare ve mülahazalar yaparak marifetullahta derinleşenlerin, muhabbetullaha vesile olacak bir yayıncılığın geçmişteki misallerini, hicret diyarlarında da yapabildiklerine şahit oluyoruz, ümitvarım.

Genç Çağlayan hakkındaki kanaatinizi öğrenebilir miyiz?

Sızıntı “Altın Nesil” derdi

Çağlayan daha fidan iken, meyve verdi,

Ümitler yeşerdi,

Genç Çağlayan sonsuza yelken açıverdi…

Yolunuz ve bahtınız açık olsun, aşk ve iştiyakınız hiç sönmesin, kartopu misali iyilikler sizinle çoğaldıkça çoğalsın, inşaallah.

Okurlarımıza vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?

Yeteneklerimizi keşfetmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Önceki röportajlarınızdan birinde, bir öğretmen gönüllünün yazma konusunda tavsiyelerine özellikle katılıyorum. Lisan öğrenmede temel unsurlar olan dört istidattan dinleme ve konuşma arasındaki ilişki neyse, “okuma ve yazma” ilişkisi de ona benzer aslında. Bu hasletler her yetişkinin sahip olduğu, ancak bazen az kullanıldığı için körelebilen istidatlardır. Dinleyerek kazandıklarımızı, konuşarak muhataba aktarma gibi, okumakla kazandıklarımızı yazarsak, onlara değer katabilir, dost, akran ve arkadaşların, belki de bütün insanlığın istifadesine sunabiliriz. İşte Genç Çağlayan bu gaye hizmet eden bir platform sanki. Benzerleri, farklı dillerde nice kardeşleri de olmalı elbette. Her zaman ümitli, azimli ve Allah’a dayanıp sa’ye sarılıp, tevfike de râm olarak çıktıkları bu yolda, Genç Çağlayan ekibine başarılar dilerim.

(25 Şubat 2023)


Tuncay Çağlayan

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

İsmim Tuncay Çağlayan. Fizik öğretmeni olarak çalışmaktayım. 20 yıldır bu mesleği yapmaktayım. Değişik ülkelerde, liselerde fizik öğretmeni olarak çalıştım. Yazar olmamakla birlikte Çağlayan dergisinde birkaç makalem yayımlandı.

Hizmet Hareketi’nde yayıncılığın yeri ve öneminden bahseder misiniz?

İnsanların değerler eğitimi, hoşgörü, diyalog, barış ve uzlaşı gibi evrensel değerleri daha iyi kavramları ve bu değerleri hayatlarında uygulamaları, Hizmet Hareketi’nin hedeflerindendir. Bu hedefleri gerçekleştirebilmenin etkili yollarından biri de yayıncılıktır. Yayıncılık vasıtasıyla birçok insana kısa sürede ulaşılabilmektedir. Bilgiye erişimi kolaylaştıran yayıncılık sayesinde doğru bilgiye ulaşan insanlar daha donanımlı hâle gelirler. Birçok medya organının bulunduğu günümüzde, doğru bilgiye ulaşmak önemlidir. Farklı etnik, kültürel ve dinî grupların bir arada yaşayabileceği bir toplum vizyonu benimseyen Hizmet Hareketi’nin yayın organları doğru bilginin sunulduğu faydalı yayın yapan platformlardır.

Marifetullah ve muhabbetullaha vesile olacak bir yayıncılık nasıl yapılabilir?

Marifetullah, Allah’ı tanıma ve O’na yakınlaşma sürecini ifade ederken muhabbetullah da Allah’a olan sevgi ve bağlılığı ifade eder. Kitaplar, dergiler, internet siteleri, sosyal medya gibi farklı yayın araçları, insanların Allah’ı tanımalarına ve O’na yakınlaşmalarına yardımcı olabilir. Bu tür yayıncılık faaliyetleri, insanların evrensel değerlere daha iyi âşina olmasına vesile olabilir. Böylece insanlar arasındaki diyalog artar, insanların birbirlerine daha saygılı ve hoşgörülü yaklaşmaları sağlanır. Hizmet Hareketi’ndeki yayıncılık faaliyetleri de marifetullah ve muhabbetullaha vesile olma eksenli yapılmaktadır.

Genç Çağlayan hakkındaki kanaatinizi öğrenebilir miyiz?

Genç Çağlayan yayın sektöründe önemli yeri olan bir platformdur. Hedef kitlesi gençler olan bu platform da hoşgörü, diyalog ve barış gibi temel insanî değerleri hedefleyerek yayın yapmakta ve bu yayınları gençlerin anlayacakları şekilde, günümüzün şartlarına göre sunmaktadır. Geleceğimizin temel taşları olan gençlerin doğru ve faydalı bilgiye erişmesi önemlidir. Genç Çağlayan’ın zamanla daha çok okuyucuya ulaşacağına ve yayınlarıyla daha donanımlı fertlerin yetişmesine katkı sağlayacağına inanıyorum.

Okurlarımıza vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?

Genç Çağlayan okurları, yayımlanan yazıları okumalı, yorum yapmalı, hatta kendi yazdıkları yazılarla bu platforma katkı sağlamalıdırlar. Günümüzde gençler için doğru ve faydalı yayın yapan platformların azlığı düşünüldüğünde, bu yayın organının çok önemli bir faaliyet gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır. Genç Çağlayan okunarak desteklenmeli, çevredeki insanlara da tavsiye edilmelidir.

(27 Şubat 2023)


Dr. Zeynep Durmaz

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Doktorum. Branşım kadın hastalıkları ve doğum. Evliyim. Bir oğlum ve bir kızım var.

Hizmet Hareketi’nde yayıncılığın yeri ve öneminden bahseder misiniz?

Oldukça merkezî bir yerde. İnsanların kalblerini kazanmanın en önemli yollarından biri olduğunu düşünüyorum.

Marifetullah ve muhabbetullaha vesile olacak bir yayıncılık nasıl yapılabilir?

Öncelikle sağlam manevî beslenme kanalları ile kendimizi donatarak, hakikatleri başkalarına anlatmanın ızdırabını hissederek, kılı kırk yararcasına.

Genç Çağlayan hakkındaki kanaatinizi öğrenebilir miyiz?

Gençler genel olarak her konuda başrol oyuncusu zaten. Çoğu zaman bunun farkına varmıyor olabilirler. Genç Çağlayan’ın destan yazacağına inancım tam. Şu an bir fidan, dev ve kadim bir çınar olma yolunda olduğuna şüphem yok.

Okurlarımıza vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?

İlk emri ihmal etmesinler. Her şey okumakla başlar. Ama okuduklarımız konusunda da titiz olmalıyız. Her okurda bir yazar gizlidir. Yazmayı denesinler.

(14 Mart 2023)


Yusuf Bayram

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Editörlük ve tercümanlık yapıyorum. Dijital göçebeyim.

Hizmet Hareketi’nde yayıncılığın yeri ve öneminden bahseder misiniz?

Hizmet ekosisteminde üretilen düşünce ve aksiyonlar, farklı mecralarda neşredilir. Muazzez Üstadımız ve muhterem Hocamızın nezih gönül ve zihin dünyalarına bahşedilen ilhamlarla verdikleri eserler, sözlü, hâlî ve fiilî olarak yapılan şerh, izah ve temsillerle canlı tutulmaya gayret edilir. Vicdana hoş gelen hakikatlerin neşri, Hizmet’in ufkunda tüllenir.

Marifetullah ve muhabbetullaha vesile olacak bir yayıncılık nasıl yapılabilir?

İlim ve hakikat aşkıyla; dinamik bir tahkik ve tetkik ruhuyla; mütalaa, tefekkür ve müzakerelerle; cüz’i menfaat ve süflî hislere prim vermemekle, kolektif ilhama mazhar olmakla, Zât-ı Akdes’i, Hakîm ve Rahîm Mevlamızı şuunat, sıfat ve esmasıyla yakından tanıyıp O’na hasr-ı muhabbetle mümkün olabilir.

Genç Çağlayan hakkındaki kanaatinizi öğrenebilir miyiz?

Genç Çağlayan, neşir silsilemizin en genç üyesidir. Kültürel mirasımızı ve irfanî müktesebatımızı muhafaza edip canlı tutarak gelecek nesillere aktarma vazifesini; adanmışlık, samimiyet ve şevkle yerine getirmektedir. Bahtı açık olsun.

Okurlarımıza vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?

Madem Allah (celle celâluhu) var, yeter. O her şeye bedeldir.

(26 Mart 2023)


Dr. S. Sinem Akbulak

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Merhabalar! Adım Sinem. 46 yaşındayım. Matematik alanında eğitim almak isterken hasbelkader hekimlik mesleğine adım atmak nasip oldu. İyi ki böyle olmuş. Çocuk doktoruyum. Mesleğimi gerçek bir tutkuyla seviyorum. Çocuklardan çok şey öğrendim. Onlar hayata bakışımı, duruşumu büyük ölçüde etkiledi. Onlar kadar saf ve temiz kalabilmeye çalışmak, kalabilen kişilerle diyalog hâlinde olmak, yapmaya çalıştığım faaliyetlerde önemli motivasyon kaynağım.

Allah’ın emaneti, dünya güzeli bir kızım var. Almanya’da yaşıyoruz. Afrika’da insanlık adına, Allah rızası için hizmet etme ve iyi bir düşünce, aksiyon ve gönül insanı olma hayalim var.

“Kader gayrete aşıktır.” “Küçük şey yoktur.” ve “İhmal edilen her şey ölür.” cümleleri temel hayat felsefem. Çağlayan dergimizde zaman zaman makaleler yazmaya gayret ediyorum. Okumayı, araştırmayı ve düşünmeyi, konular arasındaki bağlantıları keşfetmeyi seviyorum.

Boş gibi görünen vakitlerde zihnimi ferahlatmak için matematik ve geometri soruları çözmeye çalışırım. İyi müzik, estetik yönü güçlü sanat eserler ve renklerle ilgiliyim. Dünya yemeklerine ilgim var; mutfak bilgimi artırmaya gayret ediyorum. Kozmografyaya ait konular ilgimi çeker. “Boş zamanlarımda kitap okurum.” cümlesine karşıyım. Kitap okumak, hayatı anlamaya çalışmak ve düşünmek; aslî vazifemiz olmalıyken, boş vakitlere sığıştırmaya çalışmayı tuhaf buluyorum. Okumak ve anlamaktan daha önemli ne işim var diye düşünüyorum.

Hizmet Hareketi’nde yayıncılığın yeri ve öneminden bahseder misiniz?

Emeğin kalıcı hale gelmesi, duyurulup paylaşılması için önemli bir araç yayıncılık. Her işte olduğu gibi değerlerimize uygun, ahlaklı ve üzerinde titiz çalışılarak üretilmiş eserler hem güvenli şekilde saklanabilmeli hem de ihtiyaç duyan kimselerle paylaşılabilmeli. Biri bin eden cinsten bereketli işler yapılabiliyor yayıncılıkta. Bu kullanışlı yöntemi, modern çağda, usulüne uygun kullanarak, insan ve mü’min olarak mesuliyetlerimizi yerine getirirken arkamıza alarak hareket etmek aklın gereği. Hizmet Hareketi bu alanı en ahlaklı ve farklı yönleriyle kullanan ve dünya kültür mirasına önemli katkılar sağlayan oluşumlardan biri. Şimdilerde içinden geçtiği süreç, kıymetinin bilinmediğini gösterse de gelecek nesillerin Hizmet Hareketi’ni şükranla yâd edeceğini düşünüyorum. Hakikati kıymetine yakın biçimde ilan etmeye çalışmak, bir ölçüde de muvaffak olmak büyük bahtiyarlık. Hizmet bunu görsel, işitsel ve daha farklı tarzdaki yayınları ile yaptı. İmkânlar ölçüsünde de yapmaya devam ediyor. Allah izni ve inayetiyle daha güzellerini de yapmaya muvaffak olur inşallah. Bu konuda çok ümitliyim.

İletişim mecraları için üretilen içerikler, rehberlik ve yerel hizmet faaliyetleri ile fert bazında kullanılan, istifade edilme nispeti yüksek ürünler hâline getirilmişti. Şimdilerde zor şartlar altında çıkarılmaya çalışılan Çağlayan, Nevbahar ve Genç Çağlayan gibi yayınlarda vazife yapanları kutluyorum. En kısa zamanda Cihan Radyo gibi bir radyoya kavuşmayı da diliyorum.

Marifetullah ve Muhabbetullah’a vesile olabilecek bir yayıncılık nasıl yapılır?

Her işi oya işler gibi ilmik ilmik düşünerek atmak. Temiz ve masum kalmaya özen göstermek. Hakikat zaten çok masum ve güzeldir. Onu muhafaza etmeye çalışarak yayıncılığı maksadımıza vesile yapmakla olur galiba. Bu alanda tecrübem yok, ama muhatap kitle olarak beklentilerim bu yönde.

Genç Çağlayan hakkındaki kanaatinizi öğrenebilir miyiz?

Genç Çağlayan bizim ümit tomurcuğumuz. Elverişli şartları bu dairede gönüllü faaliyet yürüten gençlere sağlamak biz yetişkinlerin boynunun borcu. Özenli, gayretli ve hasbî gençleri, arı gibi üretken görünce ümitler artıyor. Gerçekten güzel ve kaliteli işler üretiyorlar. Her birini tebrik ediyorum.

Okurlarımıza vermek istediğiniz mesajınız var mı?

Yeni neslin yetişmesi ve dünya kültür mirasına Genç Çağlayan’daki örnek gençlerin önemli katkılarının olacağını düşünüyorum. Hizmetimizin entelektüel ihtiyacı ve yeni bilgi üretmeye hizmet eden bu platform çok kıymetli.

Ürettikçe motive olan, enerjik, temiz sineli gençlerden oluşan bu hayırlı atmosferi, Allah daim etsin, hayırlı nice güzel işlere vesile kılsın. Onları koruyup kollayan, önemli ölçüde vaktini bu dairedeki işlere vakfeden abi ve ablalarımızdan da biz razıyız, Allah da onlardan razı olsun.

(27 Mart 2023)


       Mehmet Atalay

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Antalya’nın Aksu ilçesinin macun köyünde Mayıs 1948’te dünyaya geldim. İlkokulu kendi köyümde bitirdikten sonra ortaokulu okumak için Antalya merkeze taşındım. Babamın isteği üzerine kayıtımı endüstri meslek lisesine yaptırdım. Endüstri Meslek Lisesinin orta kısmını birincilikle bitirdiğim için beni parasız yatılı okumak için İzmir Tire Endüstri Meslek Lisesine gönderdiler. Bu okulu bitirdikten sonra, İzmir’de bulunan Ege Üniversitesinin Mimarlık Mühendislik Fakültesinin Makine Mühendisliği Bölümüne başladım. Üniversitenin gece bölümüne kaydımı yaptırdım. Bir torna atölyesinde tornacı olarak gündüzleri çalıştım, akşam da üniversiteye devam ettim. 1967 yılında Hocaefendi ile tanıştım ve 1968 yılında İzmir’de ilk açılan evde kalmaya başlayınca onunla daha fazla görüşme imkânı buldum, çünkü ev bir tane olduğu için dersler o evde yapılıyordu. Üniversiteden davet ettiğimiz talebeler Hocaefendi’nin sohbetlerinden çok etkilendiği için o evde 70 talebeyle ders yapıldığı günler oluyordu. Gelen talebelerin böyle bir evde kalma istekleri İzmir’de ev sayısının çoğalmasına vesile oldu. 1967’den 1971 yılına kadar yaz kampları yapılıyordu. Kestanepazarı yurdunun talebeleri için açılan Buca kamplarına üniversiteli talebeler olarak biz de katılıyorduk. Çadırımız, “üniversiteliler çadırı” olarak meşhur olmuştu. 1971 yılında makine mühendisi olarak mezun oldum. Çalışmak için müracaat ettiğim iş yerlerinden İzmir’de çalışabileceğim bir iş bulmadım. Hocaefendi mezun olan arkadaşların İzmir’den ayrılmasını istemediği için özel sektörde mühendis olarak çalışmaya başladım. Onunla aynı evde kalmama rağmen yorucu bir işte çalıştığım için kendisinden fazla istifade edemedim.

1973 yılında çalıştığım yerden ayrılarak askere gittim. 1973–1974 yılları arasında yedek subay olarak askerlik görevimi yaptıktan sonra Aralık 1974’te tekrar İzmir’e geldim ve iş aramaya başladım. İzmir Termik Santralinde İzmir’de kadro olmadığını ama Tavşanlı Tunçbilek Termik Santralında boş bir kadro bulunduğunu söylediler. Ben durumu değerlendirmek için Hocaefendi’nin yanına gittim; bir yıl sonra İzmir’e dönmek şartıyla Tavşanlı’ya gitmeme izin verdi. Ocak 1975’te Tavşanlı Tunçbilek Termik Santralinde bakım mühendisi olarak göreve başladım. Bir yıl sonra tayinimi İzmir’e yaptırmaya muvaffak olamadım. Bu arada İzmir’deki Ege Üniversitesinde asistanlık sınavı açıldığını duydum ve hemen imtihana girmek için müracaatımı yaptım. Belirtilen tarihte imtihana girdim ve sınavı kazandım. İzmir’e gelmenin yolu açılınca Türkiye Elektrik Kurumundan istifa ederek 1976 yılında Ege Üniversitesinde asistanlığa başladım. Bu arada Çalışma Bakanlığında açılan iş müfettişliği imtihanını kazanınca hizmet etme düşüncesini hesaba katarak asistanlıktan istifa ederek İzmir’de iş müfettişi olarak çalışmaya başladım. Aralık 1996’da Hocaefendi, hizmet düşüncesi ile Almanya’ya gitmemi istedi. Emekli oluncaya kadar izin alarak Almanya’ya gidip geldim. 1998 yılında emekli olunca Almanya’ya yerleştim. Almanya’da 2013 yılına kadar Zaman gazetesinde genel müdür olarak görev yaptım. 2013 yılında Türkiye’ye döndüm. Malum süreçten dolayı 2016 yılında tekrar Almanya’ya geldim. Hâlen Almanya’da ikamet etmekteyim.

Hizmet Hareketi’nde yayıncılığın yeri ve öneminden bahseder misiniz?

Hizmet Hareketi’nin faaliyetleri içinde dört husus hep önemini korumuştur. Bunlardan birincisi eğitim, ikincisi yayıncılık, üçüncü sağlık hizmetleri ve dördüncüsü de diyalog hizmetleridir. Yayıncılık, Hizmet Hareketi’nin faaliyetleri arasında ön sıralarda gelmektedir. Hocaefendi yayıncılığa çok önem vermesine rağmen gerek maddî imkânların olmaması, gerekse yeterli elamanın bulunmamasından dolayı ilk günlerde yayıncılık hayatına girilemedi, fakat alt yapısını hazırlama adına 1976 yılında Türkiye Öğretmenler Vakfı kuruldu. 1977 yılında Zuhur haber bülteni, 1979 yılında ise Sızıntı dergisi yayımlanmaya başladı. Bu dergilerin çıkarılması o günün şartlarında imkânsıza yakın olduğu hâlde Hocaefendi’nin basın yayına verdiği önemden dolayı yayıncılık devam etmiştir. Hatta dergilerde çıkacak yazıların tashih çalışmalarına bizzat iştirak etmiştir. Bu çalışmalar, bazen akşam başlayıp sabaha kadar sürmüştür. Bizi yayıncılığa zorlayan en büyük sebeplerden biri de Müslümanlar hakkında çıkan yalan haberlerdi. Basın dilini kullanmadan gerçekleri kamuoyuna duyurma fırsatı olmaz. Onun için Hocaefendi bir gazetemiz olmasını çok istiyordu. Nitekim Ankara’da Zaman gazetesinin satılacağını duyar duymaz hemen Hacı Kemal ağabeyi bu gazeteyi alması için Ankara’ya gönderdi. Zaman gazetesinin satın alınmasıyla 1986 yılında gazete yayıncılığına da başlanmış olduk. Gerçekler ancak müspet yayıncıların çalışmalarıyla mümkün olacaktır ve bu da insanlığa yapılan büyük bir hizmettir.

Marifetullah ve muhabbetullaha vesile olacak bir yayıncılık nasıl yapılabilir?

İnsanları doğru yola sevk eden yayınlar olduğu gibi yanlış yollara sevk eden yayınlarlar da vardır. Geniş kitlelere hitap edildiği için sevabı da günahı da çok olur. İnsanları marifete ulaştıracak müspet yayınlar ile insanların ihtiyaçlarına cevap verilmesi gerekir. Marifete ermeden muhabbetelluha ulaşmak mümkün değildir. İnsan bildiği şeyi sever, bilmediği şeye düşmandır. Bu durumda Allah’ı bilme adına yayımlanmış eserlerin yanında bugünün gençliğinin anlayacağı şekilde, yeni yayınların çıkarılmasında da zaruret vardır. Bu eserlerle önce marifetimiz, sonra muhabbetimiz artacaktır.

Bazen kitap okumaya zaman bulamadığımız mazeretini öne sürerek okumayı ikinci plana alabiliriz. Gerçekten kitap okumaya ayıracağımız zaman yeterli olmayabilir. Böyle durumlarda önceliğimiz, marifetimizi artıracak eserleri okumak olmalı. Kitap okumanın yanında faydalı eserlerin yayıncılığı da önem arz eder. İnsanlığa faydalı bir nesil yetiştirme adına yapılan gayretlerimizi de düşündüğümüz zaman yayın hayatından vazgeçmemiz mümkün değildir.

Genç Çağlayan hakkındaki kanaatinizi öğrenebilir miyiz?

Genç Çağlayan’ın genç olmasına rağmen olgun duruşuyla her yaştan okuyucunun gönlüne girdiğini görüyorum. Her zaman yeni başlanılan işler mükemmel olarak başlamamıştır. Zaman içerisinde mükemmelliğe doğru gider. Genç Çağlayan olarak da sizlerin, bir iddiadan öte mükemmel olma yolunda sabırla devam ettiğiniz malum. Bu yolda muvaffak olmanın en önemli hususlarından biri de müşterek hareket etmektir. Okuyucuların isteklerinin dikkate alınması ve verilecek kararlarda ehil arkadaşların görüşlerine başvurulması çok önemlidir. Yapılan işin mesuliyetini de dikkate alırsak vebal almamanın tek çaresinin meşveret olduğunu unutmamak lazım.

Okurlarımıza vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?

Okuyucularınızdan, Genç Çağlayan dergisinin zor şartlarda hazırlandığını hesaba katarak hazırlanan yazıları okumalarını rica ediyorum. Bir yazıya verilen emeği göz önünde bulundurarak dergiye sahip çıkmalarını istirham ediyorum. Sızıntı’nın ilk çıkarıldığı günlerde işin içinde birisi olarak bu hususu yakından bildiğim için emeğe saygı gereği dergiyi okumamız gerektiğini düşünüyorum.

(21 Nisan 2023)