Gülümseten, bir o kadar da düşündüren, hikmet dolu Nasrettin Hoca fıkralarını hepimiz duymuşuzdur. İşte onlardan biri: Nasrettin Hoca bir gün yolun kenarında bir ceviz ağacı görmüş. Ağacın dibinde biraz uyumak istemiş. Tam uykuya dalacakken gözü yerdeki kabaklara takılmış. Önce yerdeki kocaman kabaklara sonra da cevizlere bakmış. Kendi kendine: “Ey Allah’ım! İşin sorgulanmaz, ama incecik sapın ucunda kocaman kabak, kocaman ağaçta ise küçücük ceviz var. Bu nasıl iş?” demiş.
Bunu düşüne düşüne uykuya dalmış. Tam uykusunun en tatlı yerinde Hoca’nın kafasına ağaçtan pat diye bir ceviz düşüvermiş. Can acısıyla uyanan Hoca başını ovalarken aklına uyumadan önce düşündükleri gelmiş: “Allah’ım, Sen en iyisini bilirsin. Ya ağaçta cevizler yerine kabaklar olsaydı?”
Benzer şekilde ben de bal arıları varken eşek arılarının neden yaratılmış olduğunu düşünürdüm, ta ki “Eşek Arılarından İlham Alınan Yeni Cerrahi Alet” başlıklı bir buluş haberini okuyuncaya dek.[1]
Habere göre, Hollanda’daki Delft Teknoloji Üniversitesinden bir ekip, bu buluşu gerçekleştirmiş. Buluş, “anahtar deliği tekniği” adı verilen modern bir cerrahî yöntemde kullanılan bir aletle ilgili. Vücutta açılan küçük bir delikten içeri girilerek yapılan bir tedavi şekli bu. Şimdiye kadar kullanılan ince tüp şeklindeki alet, kanser hücreleri gibi dokuları emerek çıkarmaktadır. Ancak bu alet tıkanabilmekte ve vücudun bazı yerlerine ulaşamamaktadır, bu sebeple ameliyat yüzde yüz başarıyla yapılamamaktadır. İşte eşek arısı tam da burada devreye girmektedir.
Eşek arısı yumurtlama döneminde yumurtalarını diğer canlıların dokularına yerleştirerek kuluçka dönemini orada geçirmelerini sağlar. Bunun için ona “yumurtlama borusu” adında, harika özellikleri olan uzun ve ince bir iğne verilmiştir. Bu içi boş tüpün uç taraflarında, jilet gibi keskin üç bölüm vardır. İğnenin hareketiyle bu bölümlere ulaşan yumurtalar da hareketlenir ve daha iç noktalara yerleştirilir. İşte bu sistem, modern cerrahiye ilham olmuş ve bu mekanizmaya benzer aletler yapılmaya başlanmıştır. Yeni bir cerrahî alette, tüpün içine, boylu boyunca, altı adet hareketli bıçak yerleştirilmiştir. Artık hücreler, bıçakların hareketi ile sürtünme kullanılarak borudan yukarı çekilecektir. Emme yerine sürtünme kullanılacağından tıkanma olmayacak ve küçük alanlara ulaşılabilecektir. Böylelikle, artık bu tür ameliyatlar daha başarılı yapılacak, insanların iyileşme süreçleri ve acıları azalacaktır.
Biraz ürkütücü oldukları için belki de sizin de aklınıza “Yarasalar ya da örümcekler neden var?” sorusu gelmiştir. Onlarla ilgili ilhamlar da var.[2] Yarasalar uçan robot yapımına ilham olmuş. Bu canlılara ihsan edilen çeviklik ve esneklik, onların küçük alanlarda hızla ve kolaylıkla uçmalarını sağlar. Bilim insanları bu becerileri uyarlamışlar ve tehlikeli bölgeleri inceleyebilecekleri bir “yarasa robot” icat etmişlerdir.
Başka bir ilham kaynağı ise örümceklerdir. Kuşlar genellikle araç veya binaların camlarını fark etmez ve uçarken bu camlara çarpar. Ancak kuşlar bir cama yaklaştığında, camda bir örümcek ağı varsa bunu fark eder, cama çarpmaz ve örümceğin yuvasını bozmaz. Bu minik canlılara ihsan edilen ağın harikulade özellikleri vardır. Bunlardan birisi; ağların bizim algılayamadığımız, fakat kuşların görebildiği, morötesi ışınları yansıtabilen bir maddeden inşa edilmesidir. Bunu fark eden kuşlar oraya doğru gitmez.[3] Bu özellikten ilham alan bilim insanları, yeni yapılan camlara örümcek ağlarındaki gibi morötesi ışığı yansıtan maddeler koymaktadır.
Görünüşe göre canlılardan öğrenecek daha çok şey var. Yaratılış sebebini henüz bilemediğimiz eşya ve hâdiselerin hikmeti de bilim ve teknoloji geliştikçe bulunacaktır.
“O, gökleri ve yeri hikmetle, ciddi bir maksatla yarattı.” (Nahl, 16/3) âyeti de buna işaret etmektedir.
Dipnotlar
[1] “The new surgical tool inspired by a wasp”, www.bbc.com/news/av/science-environment-57889149
[2] “How have bats inspired a flying robot?”, www.bbc.co.uk/programmes/p07l9yg3
[3] “How a spider’s web inspired bird-friendly UV glass”, www.bbc.co.uk/programmes/p07hx8qm