Gerçeklikten yoksunlaştırılmış, yalanlara bürünmüş dünya… Ah şu yalanlar ve sahtelikler içine gömülmüş dünya!
Dünyada yaklaşık sekiz milyar insan yaşıyor ve herkesin bir kusuru var. Hiçbirimiz mükemmel değiliz, olamayız da zaten! Ama bizler var olan sorunlarımız yetmezmiş gibi yeni sorunlar çıkarıyoruz. Neredeyse bütün insanlığın farkına varmadan yol açtığı bir sorun var! Kişiyi özünden uzaklaştıran ve kendine yabancılaştıran bir sorun! Sahtelik! Artık öyle bir zamanda yaşıyoruz ki kimin gerçekten ne düşündüğü, neyi sevip sevmediği, ne olduğu anlaşılmıyor. Hepimizin elinde bir maske! Hep beraber gerçekliklere bir örtü çekiyor ve hayatı gerektiği gibi değil de başkalarının memnuniyeti, takdiri ve beklentileri için yaşamaya başlıyoruz.
İtibar kazanmak için vicdanımızın sesini dinlemekten vazgeçiyor ve bir kenarda sakladığımız maskeyi takarak insanların içine çıkıyoruz. Trend denilen şu saçma illete uyuyor ve başkaları yaptı diyerek bizler de yapıyoruz. İnsanlar takdir etsin diye onların isteklerine göre davranıyor, onların sevdiklerini seviyormuş gibi görünüyor, ilgi duydukları konularda bilgi sahibiymişiz gibi konuşuyor ve gittiğimiz her yere duygusuz olan ruhumuzu götürüyoruz. Artık o kadar sık maske kullanıyoruz ki onların mahkûmu hâline gelmeye başlıyoruz. Kendimizi kaybediyor ve o yapmacık kişiye dönüşüyoruz! Sahteliği tercih ediyoruz.
Oysaki hiçbir insanın rol yapmaya ve yalan söylemeye ihtiyacı yok. Herkesin kendi olmaya, vicdanının sesini duyup duyurmaya, tuzaklardan kurtulup iç ve dış bütünlüğüne erişmeye ihtiyacı var.
Aslında bu tuzaklardan kurtulmak sandığımız kadar zor değil. Cesaretimizi toplayıp yapmamız gereken tek şey; maskeyi çıkartmak. Özümüze dönüp yaptığımız, konuştuğumuz, sevdiğimiz şeyleri yaratılış gayemize uygun yapmak…
Özümüze döndüğümüz zaman, en büyük korkularımızdan biri de ister istemez sevilmemek ve takdir görmemek oluyor. Bu korkuya da verebileceğimiz en iyi cevap şudur: Çevremizdeki insanlar bizleri fıtrî hâlimizle sevmezlerse, bu onların fıtrattan uzaklaştığı anlamına geliyor.
O yüzden yapılması gereken şeyi yapmalı ve ruhsuzluğa çare bulmalıyız. Bizi biz yapan değerleri yeniden kazanmalı ve yaratılış kanunlarına uygun hareket etmeliyiz. Herkes maskesini boşluğa fırlatsa ne kadar da güzel ve gerçek bir dünyaya sahip oluruz oysa…