Hizaya gir, ileri!
İleri, haydi ileri!
Hiç kalmaz geri
Korona eri!
Vazifemiz, hastalığı yaymak.
Olur mu hiç böyle garip vazife?
Demeyin efendim
Ben de sizin gibi varlık sahnesindeyim…
Emre âmâde, sâdık bir bendeyim
Çok kızmışsın, belli.
Canım efendim,
Dememek için sonradan çaresizce “Keşke!”
Sağduyuyla kulak ver,
Gönül gözünü dört aç,
Pürdikkat dinle, emi!
Kutlu Nebî diyor ki:
“Temizlik imandandır!”
Minnacık cüssesini karıncaların,
Ama mânâ yükünü gök adaların taşıyabileceği,
Denizlere düşse taşırabileceği,
Bu yüce hakikati unutma!
Deme, “Ey virüs, cirmine bak, öyle nasihat et!”
Cirmim küçük, ama kulluğum pür samimiyet!
Ey bana yakalanan,
Allah’ın güzel kulu!
Hele bir dur, soluklan
Altın varak zannetme üç kuruşluk pulu!
Vehimleri peşi peşine yarıştırma!
Ne sandın,
Tedbir almak,
Sadece ilk adım, öncelikle atılacak.
Ey Âdem evladı!
Söyle bakalım,
Everest gibi büyüttüğün
Zorba egonu
Tövbe kurnalarında
Tepeden tırnağa yıkadın mı?
Kör kuyulara açılan şer kapılarını, bin sürgüyle kapadın mı?
Gel, etme!
Ne olur, dinle beni!
Korona bahane, hakikatin dili ne diyor sana?
Dupduru eyle gönlünü, temiz eyle vicdanını.
Tevazu ile kanatlan, nurlu eyle her anını.
Şu zalim nefsini çek ki aradan,
Tertemiz yollar açsın yüce Yaradan.
İşte o zaman biter görevim.
Bir sadık bende gibi,
Anında geri dönerim.