“A, anne bak!” diyen oğlumun sesi ile irkildim. Daldığım düşünce deryasından hızla atan kalbime elimi götürerek çıktım. Evin içinde onu bu kadar şaşırtacak ne görmüş olabilir ki diye içimden geçirerek mutfaktan oturma odasına geçtim. Oğlum heyecandan yerinde zıplıyor ve gülerek “Gökkuşağı bana gülümsüyor anne. Çok güzel değil mi?” diye camdan dışarıyı işaret ediyordu.
Yağmur damlaları camdan aşağıya doğru usul usul kayarken gökyüzüne baktım ve bir de ne göreyim!
İki küçük buluttan gözleri olan ve ters duran bir yüz bana da gülümsüyordu. Oğlumu kucağıma alıp kanepeye oturdum ve birlikte bu özel anı seyretmeye koyulduk. Bir yandan da dört yaşındaki oğlumun bitmeyen sorularına cevap vermeye çalışıyordum.
“Anne gökkuşağında kaç renk var? Neden yağmurdan sonra çıktı? Bana gökkuşağı kitabı alır mısın? Uçağa binersek gökkuşağının içinden geçebilir miyiz?”
Oğlumu öğle uykusuna yatırdıktan sonra yorgunluk kahvemi alıp dinlenmek için bir köşeye çekildim. Oğlumun sabahki hâli gözümün önüne geldikçe gülümsüyor ve kahvemi yudumluyordum. Onun meraklı soruları zihnimi harekete geçirmişti. Sahi neydi gökkuşağı? Bugüne kadar üzerinde hiç düşünmediğimi fark ettim. Düşünmeli ve araştırıp bir yazı yazmalıydım. Bu niyetle masada hazır duran kâğıt ve kalemi aldım.
Her rengi herkes sevmez, ama gökkuşağını hepimiz severiz. Her yaştan insanı gülümseten gökkuşağının hikmeti ne ola ki? Sürpriz bir hediye gibi her defasında bizi şaşırtan gökkuşağı… Sanki gökyüzü önce ağlayıp sonra yedi rengi ile bize gülümsüyor. “Her kışın bir baharı, her gecenin bir sabahı vardır.” der gibi… Gökkuşağı ile birlikte güzel şeylerin olabileceği umudu da kalbimize doğuyor.
Rabbimizin yaratılış kanunlarına itaat eden Güneş ışınlarının, su damlacıklarının içinden geçmesiyle ışık kırılır ve yedi farklı renge ayrılır. Yani kırılmak bazen iyidir, güzellikler doğurur. Hayata bakış açımızı değiştirebilir.
Peki neden yedi? Yedi deyince aklımıza neler geliyor? Yedi kat sema vardır. Fatiha sûresi yedi âyettir. Ashab-ı Kehf’e “Yedi Uyurlar” denir. Nefsin yedi mertebesi vardır. Dünyanın yedi harikası, Hazreti Mevlânâ’nın yedi öğüdü, yedi nota, yedi gün ve yedi kıta mevcuttur.
Düşünebilmek ne büyük nimet. İdrak edebilmek ne müthiş bir ihsan. Kalbimizde bir gökkuşağı taşıyabilmeli ve insanlara o renklerle bakabilmeliyiz. Çünkü her insanın bir karakteri, her karakterin bir rengi ve her rengin de bir anlamı vardır. İnsanlar, gökkuşağının farklı renkleri gibi bir araya gelince daha güzel ve daha anlamlı birliktelikler tezahür ediyor.
“Anne, anne, ben uyandım!” diyen oğlumun sesi ile başımı masadan kaldırdım. Yazı yazmak, kâğıt ve kalemle dost olmak, araştırmak ve tefekkür etmek ne büyük mutluluk… Hayatta şükredecek ne çok şey var! İçimi dolduran huzurun yüzüme yansıyan gülümsemesi ile “Geliyorum oğlum.” diyerek odadan çıktım.