Genel Kültür Mayıs 2023 Numan Erciyes

Padişahların Baş Mimarı

1489’da Kayseri’de dünyaya gelen Sinan, “Koca Sinan” lakabıyla tanınmaktadır. Yavuz Sultan Selim zamanında keşfedilerek yetiştirilmek üzere İstanbul’a getirilmiştir. Köyünde de çeşitli eserler yapan Sinan o zaman 22 yaşındaydı. İstanbul’da Aksaray ve Süleymaniye etrafında yaşamıştır.

Anadolu’nun dört bir yanında, ayrıca Mekke, Medine, Sofya, Halep ve Budin’de sanatını konuşturan Mimar Sinan, mütevazılığın da baş mimarı olarak bilinmektedir. Eser kitabelerinde kibirden uzak, adı yerine kendince mahlaslarını yazdıran Sinan’ın bu yönü de sanatı kadar önemlidir ve sevilmesine vesiledir.

Baş Mimar

Gelmiş geçmiş en büyük mimarımız olan Sinan; kısa sürede kendisini yetiştirmiş ve Osmanlı İmparatorluğu’nun en parlak devrine damgasını vurmuştur. Onun asıl kabiliyetini geliştiren, yaptığı seyahatler esnasındaki gözlemleri olmuştur. Mimar Sinan üç padişah (II. Selim, Kanunî ve III. Murat) zamanında mimarbaşılık görevi yapmıştır.

Osmanlı ordusuna piyade (yeniçeri) olarak katılmıştır. Yavuz Sultan Selim’in İran ve Mısır, Kanunî Sultan Süleyman’ın ise Belgrat ve Rodos seferlerinde süvari (atlı sekban) olarak görev almıştır. Sonra Mohaç Savaşı, Alman Seferi ve Irakeyn Seferi’ne katılarak Tebriz’i ve Bağdat’ı görmüştür. Daha sonra katıldığı seferlerden Kara Boğdan’da Prut Nehri üzerine 13 günde yaptığı köprü ile padişahın takdirini kazanmıştır.

Ayrıca, Ayasofya’nın kubbesini onararak çevresine takviyeli duvarlar yapmış ve eserin günümüze kadar gelmesinde büyük rol oynamıştır.

Mimarlığı

Sinan sadece dâhi bir mimar değil, aynı zamanda büyük bir bilim insanıdır. Yaptığı eserlerde akustik (ses bilimi), zemin etüdü ve akışkanlık alanlarındaki yeni uygulamalarıyla bilime önemli katkılarda bulunmuştur.

Akustikle ilgili orijinal çalışmaları, özellikle Süleymaniye’de iç ve dış tasarımlarda dikkat çekmektedir. Kürsüden çıkan ses, değişikliğe uğramadan her yerde aynen duyulabilmektedir. Sinan bunu pürüzsüz sütunlar kullanarak sesin yansımasını ve zayıflamasını asgarîye indirmekle başarmıştır.

Mimar Sinan bir sanat dâhisidir. Türk mimarisini erişilmesi zor bir dereceye yükseltmiştir.

Büyük sanatkâr, eserlerinde teknik inceliği gözetmekle kalmamış, bir güzellik ve estetik kazandırmayı da gaye edinmiştir. Duvar ve fil ayaklarıyla, büyük kubbe çevresindeki yarım kubbelerle estetik düzeni sağlamıştır.

Sinan, Osmanlılara has mimarî tarzını geliştirmiştir. Bu şeklin ana özelliği, yapıda örtü unsuru olarak daima kubbenin kullanılmasıdır. Usta sanatkâr, kubbenin kullanma imkânlarını son noktasına ulaştırmıştır. Bu mimarînin en önemli özelliği; kubbenin yeni bir stile kavuşturulmuş olmasıdır. Daha önceki İslam, Bizans, Roma ve Rönesans’ta da kubbeler kullanılmıştır. Fakat hiçbir mimarîde Sinan’ın eserlerinde olduğu gibi, çevresinde diğer unsurları toplayan bir özellik kazandırılmamıştır.

Eserleri

Sinan’ın bilinen 375 eseri vardır. Bazıları şunlardır: 81 cami, 51 mescit, 55 medrese, 22 türbe, 3 hastane, 8 köprü, 35 saray, 20 kervansaray ve 46 hamam.

Mimar Sinan’ı meşhur eden iki önemli eser vardır. Bunlar, Irakeyn Seferi sırasında bir bataklık üzerine kurduğu köprü ve Halep’te yaptığı Hüsrev Paşa Külliyesi’dir. Bu eserlerinden sonra mimarbaşılığa getirilmiştir.

Mimarbaşı olduktan sonra yaptığı üç âbide eser, Mimar Sinan’ın yükseliş basamakları olmuştur. Bunlar çıraklık eseri olan İstanbul Şehzade Camii, kalfalık eseri olan Süleymaniye Camii ve ustalık eseri olan Edirne’deki Selimiye Camii’dir.

Kalfalık Eseri: Süleymaniye Camii

Mimar Sinan, kalfalık devrine ait olduğunu söylediği Süleymaniye Camii’ni 1557 yılında padişahın da katıldığı bir törenle açmıştır. İstanbul’un yedi tepesinden biri üzerine yapılan caminin inşaatı yedi yıl sürmüştür.

Dâhi mimar, daha önce Beyazıt Camii’nde ve Ayasofya’da ele alınan iki yarım kubbeli planı burada da uygulamıştır. 27 metrelik çapıyla Ayasofya’dan sonra İstanbul’un en büyük kubbesini yapmayı başarmıştır. Sinan bu eserinde büyük bir kubbenin örttüğü orta mekânın yanındaki yan sahaların üzerini, aynı büyüklükte olmayan beşer kubbeyle örterek farklı bir mekân meydana getirmiştir. Orta mekânla yan mekânları uyumlu bir şekilde birleştirmiştir.

Caminin yanında dört medrese, bir okul, bir hastane, bir imaret, bir okuma odası, bir tıp medresesi, bir kütüphane, bir kervansaray, bir hamam ve bir de sebil bulunmaktadır. Bu hâliyle İstanbul’un en büyük külliyesidir. Mimar Sinan’ın türbesi ise külliyenin kuzeydoğusundadır.

Ustalık Eseri: Selimiye Camii

Sinan’ın “ustalık eserim” dediği Selimiye Camii’nin açılışı 1574 yılında yapılmıştır. Mimar Sinan’ın 80 yaşlarındayken yaptığı Selimiye Camii onu dünyanın en büyük mimarlarından biri hâline getirmiştir. Edirne’deki bu muhteşem eserde Üstat bütün yeniliklerini ve Türk mimarisinin özelliklerini sergilemiştir. Şehrin her tarafından görülebilecek yüksek bir tepeye oturtulan cami, Osmanlı İmparatorluğu’nun sembolü hâline gelmiştir.

Mimar Sinan, Selimiye Camii’nde iki tarihî yapı geleneğini birleştirmiştir. Bunlar, kubbeli ve çevre koridorlu gölgelik (çardak) ile kare üzerine yerleştirilmiş kare planlı kubbedir. Burada Sinan, mimarlık tarihinin en usta kubbeli yapı tarzını da göstermiştir. Caminin kubbesi 43 metre yüksekliği ve 31 metre çapıyla tek bir parça hâlindedir. Kubbe sekiz sütuna dayanan bir kasnak üzerine oturtulmuştur.

Camide sekizgen plan şeması esas alınmış ve orta kubbenin hâkimiyeti ortaya çıkmıştır. Caminin 3,8 m çapında dört minaresi vardır. Minareler üçer şerefeli ve âlem dâhil 84 metredir.

Ana kapısının sağ ve sol tarafındaki minarelerin şerefelerine üç farklı merdivenden çıkılır. Diğer iki minare tek merdivenlidir.

Camideki yazılı çinilerinin sanat değeri çok yüksektir. Camiye ayrı bir güzellik katan 999 penceresi vardır. UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan eser, yalnız Osmanlı

mimarisinin değil, dünyadaki mimarî eserlerin de en üstünleri arasında kabul edilen bir şaheserdir. Camide en dikkat çeken özellik mekân büyüklüğü, yani ihtişamdır. Zarafet, güzellik ve caminin içindeki aydınlık ve ferahlık, eserin önemli hususiyetlerindendir.

Kaynak

Şaban Döğen, Müslüman İlim Öncüleri, Cilt 3, İstanbul: Muştu Yayınları, 2014.