Bir zamanlar yurt yapmak ve öğrenci evi açmak için deri toplardık. Kurban Bayramı’nda yapılan en güzel hizmetlerden biriydi bu. Herkes birbiriyle yarışırdı. Elinde bir iki deri ile toplama yerine gelen, pehlivanlar gibi yürürdü!
Bazı evlerden deri alamazdık. Başka bir dernek veya vakfa vereceklerini söylerlerdi. Biz de ısrar etmezdik. Bu, size vermeyeceğim, demekti.
Bazen de en umulmadık evlerden elleri dolu, sevinerek gelirlerdi arkadaşlar. “Bak bu adam bile bize deri verdi!” diyerek sevinirdik. Farklı dünya görüşünde olan insanlardan aldığımız kurban derisi, sanki altın değerinde gibi olur, bizi sevince boğardı. Demek ki bize karşı da hoşgörüyle yaklaşıyor düşüncesiydi bunun sebebi.
Bendeniz arabada, elimde mikrofonla çok bağırdığımı hatırlarım. Bazen hep aynı şeyleri söylediğimi fark eder, sıkılırdım. İfadelerdeki tekrarları pek sevmem. Şimdi bile bir konuda bir şiir yazsam, onu unutur, bir daha yazarım. Hatta onu da unutur, vakti gelince aynı konuda farklı bir şekilde, bir daha yazarım. Demek ki tekdüzeliği sevmeyen bir fıtratım var.
Şimdi olsa farklı cümleler kullanırdım. Arada bir nakarat şeklinde bir iki cümle tekrar ederdim. Bu hem insanları bezdirmez hem beni.
Her ne ise, epey deri toplardık o zamanlar. Biri, ben 100 tane topladım, bir diğeri ben de 200, derdi. Bu tür açıklamalar, yaşlılarda değil de biz yeni yetme gençlerde olurdu çoğu kez.
Deri toplandıktan ve bazı kişilerin verdiği kurbanlar kesildikten sonra da ciğer veya yürek gibi şeyler pişirilirdi ve onu iştahla yerdik. Bu da bir ödül olurdu bizim için.
Büyük Çiğli Kur’ân Kursu bunun için biçilmiş kaftandı. Rahmetli Aziz Ağabey hibe etmişti bu kurs binasını. Çok mütedeyyin bir insandı. Nurlar içinde yatsın.
Ortasında bir meydanı vardı kursun. Bütün kesim ve deri tuzlama işlemi o meydanda yapılırdı.
Bir Kurban Bayramı’nda yine deri topladık. Kesim işlerine yardım ettik. Hizmet ediyoruz diye çok mutluyuz. Yine gençler, çiçeği burnunda Hizmet erleri, sen şu kadar topladın, ben bu kadar topladım havasındayız.
Tam konuşmanın en hararetli yerinde, giriş kapısında, büyük bir beyaz köpek belirdi. Herkes köpeği görünce şaşırdı. Köpek bir deriyi sürüklüyordu. Deriyi getirip meydana bıraktı. Sonra bizlere baktı. Allah isterse bu hizmeti köpeklere de yaptırır, bu size bir lütuftur. Bu İlahî lütfun kıymetini bilin, kibre düşmeyin ve şükredin, der gibi. Sonra geriye dönüp gitti. Alacağımız dersi de almıştık.