Ashâb-ı Kirâm Mustafa Sabit Özcan  Temmuz 2024

Berekete Mazhar Olan Sahabî: Câbir ibn Abdullah

Yıl 607. Medine’de Hazrecoğulları’nın Benî Seleme kabilesinde tatlı bir telaş vardı. Abdullah ibn Amr’ın (radıyallâhu anh) eşi hamileydi. Uzun süren sancılar sonrasında, bebeğin ağlama sesleri duyulmaya başladı. Abdullah ibn Amr’ın nur topu gibi bir oğlu olmuştu. Adını Câbir koymaya karar verdiler. Abdullah ibn Amr, ikinci Akabe biatında İslamiyet’i kabul etmiş ve Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) tarafından Benî Hasan’a temsilci olarak tayin edilmişti. O da babası ile beraber Akabe’de bulunup biat etmişti. Bu sıralarda Câbir genç bir delikanlı idi. Yedi kız kardeşi vardı.[1]

Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), Hazreti Câbir’i (radıyallâhu anh) çok severdi. Zaman zaman onu devesinin arkasına bindirir, hastalandığında ziyaretine giderdi. Babası geride bir hayli borç bırakarak şehit olduğu zaman Hazreti Câbir bu borçları ödemekte zorluk çekti. Hurma bahçelerinden başka geliri yoktu. Üstelik o yıl mahsul de azdı. Resûl-i Ekrem Efendimiz (radıyallâhu anh) toplanan hurmaları öbekler hâlinde yığdırdı. Mübarek eline ölçeği alarak herkese alacağını vermeye başladı. Efendimizin bir mucizesi olarak Câbir’in bütün borçları ödendiği gibi hurmaların hiç eksilmediği görüldü.[2]

Câbir ibn Abdullah çok fazla hadis rivayet etmiştir. Binden fazla hadis rivayet ettikleri için “müksirûn” diye anılan yedi sahabiden biri olan Hazreti Câbir, mükerrerleriyle birlikte 1540 hadis rivayet etmiştir. Efendimizden duymadığı bir hadisi ashab-ı kiramdan Abdullah ibn Üneys’in (radıyallâhu anh) bildiğini haber aldı. Bu hadis, üzerinde mazlum hakkı bulunan kimsenin Cennet’e giremeyeceğine dairdi. Hazreti Câbir bu hadisi Peygamber Efendimizden duyan ilk ağızdan bizzat işitmek istedi. Fakat bu sahabî Şam’a yerleşmişti. Hazreti Câbir yılmadı. Bir deve satın alarak Medine’den yola çıktı. Bir ay süren uzun bir yolculuktan sonra Şam’a vardı ve hadisi Abdullah ibn Üneys’e sorarak öğrendi.[3]

Rivayete göre bir yolculuk esnasında Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), maddî sıkıntı içinde bulunduğunu bildiği Câbir’den devesini kendisine satmasını istedi. Uzun bir pazarlıktan sonra Medine’ye varınca teslim etmek şartıyla deveyi satın aldı. Gazve dönüşü Hazreti Câbir deveyi teslim etmek üzere götürünce, Efendimiz ona olan borcunu ödedi ve deveyi de kendisine hediye etti.[4]

 Hayatının sonlarına doğru gözlerini kaybeden Hazreti Câbir, 697 yılında, 94 yaşında Medine’de vefat etti.[5]

Dipnotlar

[1] www.hakpinari.com/sahabeler.php?id=67

[2] www.islamveihsan.com/cabir-ibni-abdullahin-r-a-hayati.html

[3] www.riyazussalihin.com/muslumanin-hayat-olculeri/ihlas-ve-niyet/4-hadis/

[4] İbn Hişam, III, 215; İbn Sad, IV, 384.

[5] islamansiklopedisi.org.tr/cabir-b-abdullah