İnsanlara lütfedilen en büyük nimetlerden biri de konuşabilme özelliğidir.
Aslında çok kolay bir şekilde konuşabiliyor olsak da; ses çıkartma hadisesi birçok organımızın mükemmel bir uyum içinde çalışması sonucu meydana gelir. Ses, akciğerlerimizdeki havanın belli bir basınçla akciğer, diyafram, ses telleri, gırtlak, soluk borusu, küçük dil, büyük dil, damak, dişler, dudaklar, ağız, burun ve alt çenenin dahil olduğu bir mekanizmasıyla püskürtülmesi sonucu meydana gelir.
Peki, bu ihsan sadece insanlara mıdır? Hayır, hayvanlara da ses, koku, hareket, renk, ışık ve kimyevi salgılar kullanmak suretiyle çeşitli iletişim yöntemleri lutfedilmiştir. Bu iletişim yöntemleri de bir nevi konuşmadır.
Hayvan türü kadar lisan çeşidi vardır diyebiliriz. Her tür, kendine has bir dil ile anlaşılır. Sinyali alan hayvan, bunun hangi anlama geldiğini bilir ve harekete geçer.
Haberleşmede işaretler; korunma, üreme, rakibini korkutma, birbirini tanıma, yiyeceklerin yerini tarif etme ve tehlikeyi haber verme gibi maksatlarla kullanılır.
Mesela arılar! Arıların hârika kovanlar inşa ettiğini, bal ve polen gibi birçok faydalı gıda ürettiğini biliyoruz. Çok çalışkan hayvanlar olan arılar dakikada yaklaşık 12 bin kanat çırpar. Bir uçuşta yaklaşık 80 çiçeği ziyaret ederler. Koloniler halinde yaşayan arılar ‘arı dansı’ adı verilen hareketlerle birbirleriyle iletişim kurar.
Bu günlerde arılarla çiçekler arasında da bir iletişim olduğu keşfedildi.
Mekanizma şu şekilde çalışmaktadır: Toprak negatif yüklüdür, çiçekler de toprağa bağlı oldukları için kökleriyle negatif yük alırlar. Bu elektrik akımı çiçeğin etrafında küçük bir elektromanyetik alan oluşturur.
Arılar ise pozitif yüklüdür. Arılar poleni almak için çiçeğe konduğu zaman nötrleşme meydana gelir. Arılar artık bu çiçeğe gelmez. Çünkü manyetik alandaki değişiklikler onlara burada polen kalmadığını işaret eder.
Bu sistem olmasa toplu halde hareket ederken hangi çiçekteki polenler toplanmış anlamak zor olurdu. Böylece zaman ve enerji kaybının önüne geçilmiş olur.
Bilim insanları arının çiçeğe yaklaşırken, konduğu zaman ve uzaklaşırken elektromanyetik alandaki değişiklikleri bir hoparlör sayesinde sese dönüştürdü. Bu ses, çiçeklerle arıların kendi dillerinde bir nevi konuşmasını gösteriyordu.
Bu hakikatler bizlere yine ilahi beyanı hatırlatmaktadır :
“Hayvanlarda da sizin için büyük bir ibret vardır…” (Mü’minun, 21)