Hawaii, Pasifik Okyanusu’nda yer alan ve coğrafi izolasyonu ve volkanik kökeni nedeniyle benzersiz bir yerdir.[1] Adanın biyolojik açıdan zengin tür çeşitliliği dikkat çekicidir.
Ada aynı zamanda dünyanın nesli tükenme tehlikesi altındaki türler başkenti olarak bilinir. Hawaii’ye özgü 1400 bitki türünün %90’ı bu ülke dışında başka yerde bulunmaz. Ancak Hawaii’nin bu güzel türleri çok hassastır. Adada keskin tırnaklı memeliler, etoburlar; dikenli ya da zehirli bitkiler gibi dünyanın daha rekabetçi türlerinden bazıları burada bulunmadığı için bu müstesna bitki türleri savunma mekanizmalarıyla donatılmamıştır. Etobur, dikenli, zehirli türler adaya geldiğinde, yerli türler tehditlere karşı savunmasız kalır. İstilacı türler, bu yerli canlıları tehdit eden varlıklardır.
Dünyada istilacı türler için birçok farklı tanım bulunsa da, Hawaii’de istilacı türler hem “çevre, ekonomi ve insan sağlığına zararlı” hem de “Hawaii’ye özgü olmayan (kendi kendine değil, insan yardımıyla gelen) türler” olarak tanımlanır.[3] Bu canlıların istilacı olarak adlandırılmalarının nedeni insani faaliyetlerle anavatanlarından ayrılıp başka coğrafyalara getirilmesidir. Turizm, uluslararası ticaret ve yer değiştirmeler bu insani faaliyetlerin başında yer alır.
İstilacı türlerin etkisiyle, birçok yerli habitat parçalanmış veya tamamen yok olmuştur. Bu durum sadece ekolojiyi değil, aynı zamanda ekonomiyi ve toplumu da etkiler. İstilacı türler adeta küresel bir tehdittir, öyle ki ülkelerde otoriteler bunlarla mücadele şekillerini tartışmaktadır.
Coqui Kurbağalarının Etkileri
Coqui, küçük bir ağaç kurbağasıdır ve Hawaii’de onları kontrol edebilecek yırtıcılar olmadığından sayıları hızla artmaktadır. Kurbağaların, 1980’lerde Hawaii’ye geldikleri bilinmektedir, ancak Maui ve O’ahu adalarında da bulunuyorlar. Bazı Hawaii popülasyonlarında hektar başına 55000 kurbağa bulunurken, doğal habitatları olan Porto Riko’da bu sayı hektar başına 24000’dir.[5] [6]
Ekolojik, Ekonomik ve Sosyal Sürdürülebilirlik
Coqui kurbağaları soğukkanlı, hızlı üreme stratejileri izleyen ve kısa ömürlü olan avcı canlılar. Süper avcı oldukları için, adanın kurbağa nüfusunu azaltabilecek yeni avcılara ihtiyacı vardır, ancak yeni türler de yeni problemler oluşturabilir.
Böcekler önemli tozlayıcılardır, bu nedenle kurbağalar onları yiyerek Hawaii’nin kara ekosistemindeki bitki örtüsüne de zarar verir.[7] Ama kurbağalar sadece böcekleri yemekle de kalmaz, aynı zamanda böcekleri orman tabanından ağaç tepelerine taşırlar [8] ve bu, popülasyonu parçalara ayırmanın bir yoludur, bu da böceklerin ve onların diğer canlılara hizmetlerinin (tozlaşma, ayrışma, besin döngüsü) kaybına yol açabilir.[9]
Bu kurbağaların bir diğer ekolojik zararı ise büyük miktarlarda dışkı üretmeleridir, bu da adalardaki su kalitesini dolayısıyla diğer tüm organizmaları doğrudan etkiler.
Coqui kurbağalarının ekonomiye etkisi de diğer istilacı türler gibi olumsuzdur. Kurbağaların “ko-kee” sesi sadece sosyal anlamda değil, aynı zamanda ekonomik sürdürülebilirliğe de zarar verir. Turistler, kurbağa nüfusunun yoğun olduğu yerlerde kalmak istememektedir.[12] Turistlerin yanında, yerel halk da kurbağaların sesinden rahatsız. Bu nedenle garip gelebilir ama emlak fiyatları dahi kurbağalara göre değişmektedir.
Ziraat, Coqui kurbağalarının olumsuz anlamda etkilediği bir diğer alandır. Bitki materyallerinin kurbağalardan arınmış olması için sertifika gerektirdiği ve bunun da maliyetleri artırarak iç ve dış pazarlar için satışları azalttığı bilinmektedir.[13]
Ekosistemler ve canlılar fıtratları itibariyle hassas bir denge üzerine yaratılmıştır. Her tür, o ekosistemin işleyişinde önemli rol oynar; besin zincirleri, enerji akışı ve maddelerin döngüsü bu dengeden beslenir. Ancak istilacı türlerin ekosisteme girmesi veya bazı türlerin neslinin tükenmesi bu dengeyi sarsar. İstilacı türler yerli türlerle rekabet ederek onların popülasyonlarını baskılayabilirken, nesli tükenen türler ekosistemde geçici bir boşluk bırakır. Yaratılış ve mükemmel düzen gereği mevcut türlerin adaptasyonu ile hayat dengelenir, enerji ve madde döngüleri yeniden kurulur. Fakat nesli tükenen canlılar geri gelmez ve döngülerin yeniden kurulması da bir tedricilik istediğinden zaman alır. Sonuç olarak diyebiliriz ki; insanlar, doğayla uyum içinde yaşamayı başarana kadar hem kendileri hem de diğer canlılar için hayatı zorlaştırmaya devam edecektir.
Dipnotlar
[1]Hawaii Invasive Species Council
[2] Arvanitis, L. Hamza, K & Sundberg C. J. (2015). Biologi Campus 1. Sanoma
[3] Hawaii Invasive Species Council
[4] Li, Y. (2020, 17 march). Impacts of Invasive Species on Agriculture in Hawaii. Agricultural Research & Technology Open Access Journal, vol 24, nr 1, s. 12-14
[5] Hawaii Invasive Species Council
[6] Hawaii Invasive Species Council
[7] Hawaii Invasive Species Council
[8] Hawaii Invasive Species Council
[9]Department of Land and Natural Resources
[10]Hawaii Invasive Species Council
[11]College of Tropical Agriculture and Human Resources
[12] The Economic Research Organization at the University of Hawai’i.
[13] The Economic Research Organization at the University of Hawai’i.