2025 İnanç M.Ramazanoğlu Mart 2025

Oruç Mucizesi

Yazar: M. RAMAZANOĞLU

Oruç, bir mucizedir hem de muhteşem bir mûcize. Her yıl biz ona doğru gittikçe, zaman ona doğru koştukça, oruç da bize doğru yılda “oniki” günlük bir hızla yaklaşmaktadır. Bu yıl da vakit erişti, zaman gonguna dokunuldu ve ince. nazlı bir hilâlle oruç ayı başladı. Ruhlar orucu ne kadar da özlemiş!

Orucu bir perhiz olarak tarif edenler var. Evet, oruç bir perhizdir. Ama orucu sadece bir perhiz olarak tarif etmek, büyük bir aldanma ve aldatmacadır. Orucun, vücut sağlığımıza olan faydası, sayısız hikmetlerinden yalnızca birisidir. Bunun yanısıra, insanı, günahlardan arındırma, açlığın ve açların halinin ne demek olduğunu hissettirme, kainatın kendisine boyun eğdiği Zât’a boyun eğme, söz dinleme, içtimaî dayanışmayı temin etme ve dengeli bir ruh yapısı kazandırma gibi bir çok faydaları da beraberinde getirir.

Şöyle bir iç aleminizi yoklayın şimdi. Bir yıldan beri bir günah seli olan sokak ve çarşılarda, ailelerinizde, bulunduğunuz okullarda, kışlalarda ve işyerlerinizde, neredeyse kararmaya yüz tutmuş, iyice küçülmüş kalblerinizdeki beyaz benekleri farkedebildiniz mi? Bazılarınız, yıl içinde zaman zaman orucu bünyelerine misafir ederek, bu beyaz beneklerini parlatıp büyütmüşlerdir. Ancak yine de az veya çok hepimizin, bu bembeyaz kalp benekleri kararmaya yüz tutmuştur.

İlk iftarınızda, incecik bir gümüş yay gibi başınızın üzerinde, size ve bize gülen, bir melek habercisi hilâle çevirin bakışlarınızı. Sonra Ramazan’ın ilerleyen günleriyle birlikte büyüyen kalbimizdeki benekleri parlatıp genişleten hilâli seyretmeye çalışın. Her geçen gün kalpler de parlayacak, bembeyaz bir kar haline gelip yanacak, bir mum gibi eriyip kaynaşacak ve mü’minler, bir vücudun âzâları gibi bir araya gelecekler. Şarkın en ücrâ bir köşesinde, açlıktan ve soğuktan kıvranan bir mü’minin durumu karşısında, garptaki kardeşi inim inim inleyecek, onun dert ve ızdırabını daha iyi anlayacaktır.

Azerbaycan, Türkistan, Özbekistan, Tataristan, İran, Pakistan, Arabistan ve Fas’a kadar uzanan bir çizgiden, dünyanın diğer devletlerinde yaşayan mü’minlere kadar herkes yekvücut haline gelecek ve orucu bünyelerine misafir edecektir. Dağılan, paramparça olan ve böylece düşman bir dünya karşısında perişan olan kalplerimizi, Allah, oruç mûcizesiyle birleştirecektir.

Oruç, aynı zamanda, inananla inanmayan insanı birbirinden ayıracaktır. Oruç, “İnanmış insanın ruhunu, karanlık ruhların baskısından kurtarıp, onu, bir hilâl gibi hafifleten”, günahlarımızı yakan bir ateş emanetidir. “Bir emanet ki gelir gelmez, bizi, bizdeki emanetlerin sahibi yapmaya başlar. Evimizi ev yapar, yabancılaşan şehrimizi kendi şehrimiz yapar, uzuvlarımıza göğün mührünü vurur, ruhumuzu kölelikten âzât eder.”

Gecenin en derin saatlerinde, sahurla gelen aydınlıkla beraber, evlerin ışıkları da yanmaya başlar. Birbiri ardına evler, birbirini ışık yakmaya davet eder adeta. Biri söner, öbürü yanar; bir nöbet teslimi başlar evlerde, şehirlerde, ülkelerde ve topyekün yeryüzünde. Bu bir nur şöleni, bir aydınlık bayramıdır. Oruçla gelen gece uyanışları, aslında ruhların da uyanışıdır. Oruçlu ruhlar, birbirini uyanışa davet eden evler gibidir. Oruç, aydınlık yolun yolcularına bir uyanış ve diriliş müjdesi, inkar bataklığında saplanmış kalmışlara bir azap ve korkudur. Evet, oruçla günahlarını yakanlar, ötelerde yanmaktan kurtulacak; orucun tadını bilmeyenler ise günahlarının yıkılışını maalesef ötelere bırakacaklar.

Oruç, bize, ölmeden önce ölüm ötesinin esintilerini getirecek ve kalblerimize bir teselli ve güven verecektir. Çünkü Oruç, insana hediye edilen bir kalp sekînesidir. Bu sayede sabır dersi, açlık terbiyesi ve emre itaat düşüncesiyle sakinleşip, itminana eren ruhlar, sağlam bir toplum oluşturacak ve böylece toplumumuza yeni bir canlılık kazandıracaktır.

Zayıfın zayıfı olduğumuz şu günlerde, oruç, etrafımızı aydınlatan bir hızır meşalesi gibi imdadımıza yetişti. Yeter ki biz, onun kadrini ve kıymetini bilip dua, namaz ve Kur’ân gibi ilahî nimetlerle memnun edelim. O da bize mucizesini gösterecek ve bizi nefis sultasından kurtaracaktır.

Evet, nefis ve şeytanın sultasından kurtulmamızı istiyorsak, başka çare yok. Çaremiz âşikâr: Kur’ân’da, namazda ve oruçta dirilmek. Oruç mucizesiyle dirilenler, fert fert insanların ve neticede topyekün insanlığın da dirilmesine vesile olacaktır.

Not: Bu yazı Sızıntı Dergisi 1992 Mart sayısında yayımlanmıştır.