İnsana ve toplumlara kişilik kazandıran değerlerden biri de “adalet”tir. Adalet, sözlükte hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme, doğruluk, herkesin hakkını vermek anlamına gelir.[1] Toplumun güven ve huzuru için adalet, olmazsa olmazdır. Adaletin olmadığı yerde zulüm ve haksızlık görülür. Zulmün olduğu yerde ise huzur, güven ve mutluluktan bahsetmek mümkün değildir.
Adalet kişilere göre değişiklik göstermeyen bir değerdir. Adaletsizlik ilkel toplumlarda görülür. İlkel toplumlarda güçlülerin sözü geçer. Medeni toplumlarda ise adalet güçlüye göre değil haklıya göre şekil alır. Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) adaletli kişilerin Allah katında “nurdan koltuklarda” oturacağını şu hadis-i şerifte buyurmuştur: “Verdiği hükümlerde, ailesinin ve halkın yönetiminde adaletli davranan yöneticiler, kıyamet gününde Allah Teâlâ’nın yanında nurdan yüksek koltuklar üzerinde otururlar.”[2] Başka bir hadis-i şerifte ise arşın gölgesinden başka bir gölgenin olmadığı mahşer gününde, Allah’ın arşın gölgesi altına alacağı yedi grup insandan bir grubun adil idareciler olacağını müjde vermiştir.[3]
Adaleti ile meşhur büyük idareciler ve büyük devletleri tarih, hep iyi örnekler olarak bize göstermiştir. İslâm tarihinin en adil idarecilerinden biri olan Hazreti Ömer’in (radıyallâhu anh) döneminde, ülke genelindeki adil yönetim, fethedilen yerlerde de uygulanmaya devam etmiştir. Müslümanlara nasıl davranıldıysa, gayrimüslimlere de aynı şekilde adil davranılmıştır. Din, dil ve ırk ayrımı yapılmamış, gerekli adalet sağlanmıştır. Gayrimüslimler dinlerini istedikleri gibi yaşamışlardır. Hristiyanların, Yahudilerin veya diğer inanç sahiplerinin iç işlerine karışılmamıştır.[4]
Adaletsizlik toplumları çürütür; toplumdaki huzur, güven, birlik ve beraberlik hislerini yok eder. Adaleti sağlamayan toplumlar ve devletler yok olmaya mahkûmdur. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yaşanan adaletsizlikler, toplumu bölmüş, devlete olan güvenin kaybına sebep olmuş ve çöküşe zemin hazırlamıştır. Mesela Osmanlı’nın adaletli olduğu zamanlarda, Osmanlı hâkimiyeti altına girmek isteyen gruplar, adaletsizlikler başlayınca, güven kaybı yaşamışlar ve ayrılmak istemişlerdir.
Adalet İnsanda Başlar
Adalet insanda başlar. Fertlerin adaletli olması, toplumun adaletli olması anlamına gelir. Vatandaşlar adaletli ise idarecileri de adaletli olur. Peygamber Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem), “Siz nasıl olursanız yöneticileriniz de öyle olurlar.”[5] buyurduğu rivayet edilmiştir.
Adil yönetim isteyen insanın önce kendisi adil olmalıdır. Fertlerin adil olmadığı, adalet talep etmediği ve bunun için gayret göstermediği toplumların yöneticileri de adil yönetim uygulamazlar. Adalet, sosyal bir kavram olduğundan, adil insanlar başkalarına yapılan haksızlıklara da göz yummazlar. Haksızlığa göz yummanın, adaletsizliğin bir parçası olduğunu bilirler.
Adaletten ayrılıp haksızlıkta ısrar eden, ellerindeki imkân ve güçleri insanlara zulüm için kullanan kişilerin sonları her zaman kötü olmuştur. Yunus Emre’ye atfedilen “Zulüm ile abad olanın sonu berbad olur.” Sözü bunu ifade eder. Adaletten uzaklaşan kimseler bir süre sefa sürseler de sonra yaptıkları haksızlıklar ayaklarına dolanır ve cezalarını çekerler. Adaletsizliğe göz yumanlar da bu cezadan nasiplerini alırlar.
İslâm’ın hak din olduğuna inanan Müslümanların hak, hukuk ve adalet konularında özellikle hassas olmaları gerekir. Müslüman bir toplum olan Türkiye toplumunda da mülkün temelinin adalet olduğu vurgulanır. Buna göre toplum yapısının temel taşı olan adalet yerinden oynatılırsa, diğer taşlar, yani değerler de sarsılır ve kargaşa kaçınılmaz olur. Adalet olmayınca insanların hakları korunamaz; bu da toplumda güvensizliğe sebebiyet verir.
Adalet kişinin vicdanındadır. Haksız kişiler çeşitli delillerle kendilerini savunup haklı olduklarını iddia etseler de vicdanları kendilerini ömür boyu rahatsız eder. Haksızlık yapanlar çevrelerindeki insanları inandırsalar da vicdanlarını inandıramazlar. Çünkü vicdan yalan söylemez! Çünkü Allah (celle celâluhu) vicdanı, hep doğruyu gösteren bir pusula gibi yaratmıştır. Bunun için vicdan adaletsizlik yönüne dönemez.
Dipnotlar
[1] sozluk.gov.tr
[2] Müslim, İmâre, 18.
[3] Buharî, Ezan, 36; Müslim, Zekât, 91.
[4] Mustafa Fayda, “Ömer”, islamansiklopedisi.org.tr/omer
[5] Acluni, I / 146; II / 127.