Edebiyat Kasım 2022 Sümeyye Sakarya

Bir Limon Denemesi

Sarı…

Kış kapıda. Ağaçlar bile kışın soğuğundan zarar görmesin diye o süslü ziynetlerini yavaşça çıkarmaya başlıyordu. Yaz güneşi, rengini manav tezgâhlarındaki limonlara emanet ediyordu. Kim bilir belki de güneş, şefkatini insanlara bu şekilde göstermeye çalışıyordu! Kış günlerinde ondan mahrum kalanlar teselliyi limonun sarısında arıyor ve onu hastalıklarına şifa vesilesi kılıyordu.

Ocakta kaynayan zencefilin kokusu yardım ediyordu hâtıraların canlanmasına ve yavaşça buharlaşan mutfağın penceresine aksediyordu zihnimdekiler. “Sonbahar”lı günlerim ağır basmıştı bu sefer. Zira bir gün öncesinde dostlarımla üniversite yıllarımızı, yani geçirdiğimiz beş yılı yâd etmiştik. Üniversite beş yıl olunca; bir seneyi iki dönemden hesap edersek toplamda 10 bahara tekabül ediyordu. Oradan geliyordu bu sonbahar işte! Matematik hesabı gibi görünse de bizimki edebiyattan gelen bir şiir dizesiydi aslında.

Ekşi…

Kaynamış olan zencefile limon eşlik ederdi. Bir amaca hizmet etmek içindi bu çaba. Limon da zencefil de kendi paylarına düşen fedakarlığı yapmıştı. Zencefil, kaynayan sularda pişmiş, tabiri caizse, pamuk gibi yumuşamıştı, hem gövdesi hem de şifa olacak kişinin kalbi… Limonsa; bıçak altında dilimlenmiş, ekşi suyu çıkana kadar bir o yana bir bu yana sıkılmıştı. Hangisi daha çok acı çekmişti bilinmez, ama bilinen bir şey var ki hayat, Muhyi’den gelir ve hayatta kalmamız için bize sürekli ruh üfleyen Rabbimiz, tecellilerini onlarda farklı şekillerde gösterir.

Yaşadıklarımız her zaman tatlı hâtıralardan ibaret değildir elbette. Nâhoş olan, ekşimsi tatlar bırakanlar da vardır. Sonunda tatlıya bağlanıyorsa anılarımız, bu zaman zarfında ekşi kalmıştır tatları belki de. Tıpkı Haydarpaşa’nın banklarında denize nâzır döktüğüm gözyaşları gibi. O an dakikalar acı gibi gelse de ekşiymiş aslında. Hayata beş kala treninde fark edemesem de indiğim duraklarda anlamıştım çoğu şeyi.

Şifalı…

Yazının ana başlığında “limon” olsa da “zencefil”siz yarım kalırmış hikâye. Nasıl ki herkes hayatlarının başrolünü oynar, ama yardımcı karakterler olmazsa eksik kalır hikâyelerimiz. Öyle de zincirlenmişiz birbirimize. Bendeki noksanlığı tamamlayanlar var hayatımda. Şifalı elleriyle dokunur dualarıma.

Tıpkı hastalandığımızda şifanın ortaya çıkması gibi ölümün karşısında ümit ağacı filizlenmeye başlar, şifa saçar etrafa. Aslında her son durak bir nevi ilk durak değil midir?

Limon gibi olsun hâtıralarınız ve tecrübeleriniz. Sapsarı rengiyle enerji versin, şifa olsun hayatınıza. Sert kabuğunu ne yapacağız demeyin! Gün gelir, kabuğunu da rendeleyip bir tatlının içine koyduğunuzda ayrı bir lezzet verir.