2024 Ekim 2024 İnanç Vildan Taşan

İz Bırakanlar

İnsanlığın hikayesi, çevresindeki hadiseleri anlamaya yoğunlaşan fertler için her zaman sürükleyici bir etken, yol gösteren bir rehber olmuştur. Zira insanların bilgi birikimi gördükleri, okudukları ve yaşadıklarından oluşur. Bundan hareketle hizmet haraketinde, insanların hikayeleri öğrenmeye meraklı kimselere bir ufuk olabilir. Tarihe göz atarsak önemli sosyolojik hadiselerde hep bir rol model olduğunu ve bu rol modelin hikayesinin toplum üzerinde büyük etkiye sahip olduğunu görürüz. Bu konuda en güzel örnekleri Kur’an-ı Kerim’de görüyoruz. 

Kıssaların en güzeli Ahsenü’l kasas olarak bilinen Hazreti Yusuf’un hikayesinde kıskançlık, iftira ve zindan ekseninde geçen zaman diliminin, aktif bir sabırla insana kazandırdığı hasletler anlatılmıştır. Aradan geçen binlerce yıla rağmen Hazreti Yusuf’un yaşadığı tüm olumsuzluklara karşı iffetinden ödün vermeden sergilediği tavrı günümüzde kendisine rol model arayan insanlara en güzel bir örnek olarak durmaktadır. Yine “Ya Musa! Sen haklısın ama karnımızı Firavun doyuruyor” diyen menfaatkâr  kavmi karşısında bile azminden bir şey kaybetmeyen Hazreti Musa’nın hikayesi, günümüzde de hak yolunun yolcuları tarafından takip edilecek bir yol haritası olarak varlığını korumaktadır. 

En menfi şartlar içinde dahi acziyetinin farkında olup gideceği kapıyı şaşırmadan Müsebbibü-l esbaba tevekkül ve teslimiyetin gönüllerde nasıl makes bulduğunu, Hazreti Yunus’un hikayesinde müşahade etmekteyiz. 

Yaşadığı toplumun yanısıra, aile efradı tarafından yalnız bırakılan hatta yalnız bırakılmakla kalmayıp karşı tarafa yardım ederek hanımı tarafından sırtından bıçaklanan Hazreti Lut’un da , öz oğluna “ Oğulcuğum , bizimle gel”, yalvarmalarına karşı hak davayı kabul ettirmeye muvaffak olamayıp, tufan başlayınca ilk ölü kendi oğlu olan ve “ Rabbim, o benim oğlumdu” diyerek duyduğu kederi karşısında Hz. Allah’ın  “O senden değil” hitabı karşısında, Allah katında hiç kimseye iltimas olmayacağını, ulu-l azm peygamberlerden olan Hazreti Nuh’un hikayesinden öğreniyoruz . 

Kur’an-ı Kerim’in anlattığı her bir peygamber kıssasının insanlık üzerindeki etkisi kadar, günümüz tarihine yaklaştıkça da insanlık hikayelerinin okunup anlatılmasıyla, dünyada yaşanan her hadisenin öğretici bir yönü olduğu görülmektedir.

Yine yakın tarihimizden; Bediüzzaman Said Nursi’nin toplumdan tecrit edilmesi karşısında; Tarihçe-i Hayat’ta şöyle şu ifadeleri kullanmaktadır :  “Seksen küsur senelik bütün hayatımda dünya zevki namına bir şey bilmiyorum. Bütün ömrüm harp meydanlarında, esaret zindanlarında memleket mahkemelerinde, memleket hapishanelerinde geçti. Çekmediğim cefa, görmediğim eza kalmadı. Divan-ı harplerde bir câni gibi muamele gördüm; bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandım. Memleket zindanlarında aylarca ihtilâttan men edildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere mâruz kaldım

Allahu âlem şimdilerde daha da gürleşmesi için dalları budansa da, takdire şayan bir hizmetin filizlenip meyve vermesine sebep olmuş; Bediüzzaman’ın hayali olan Medresetü-z Zehra tüm dünyada neşvünema bulmuştur.

İşte bu büyük hizmetin filizlenip, çiçeklenmesi, meyveye durması; her ne kadar arada çürüyen tohumlar, olgunlaşamayıp ham kalanlar olsa da hepsi aynı hikayenin ilhamı ile ağaca inkılap etmiştir. İstifadeye sunulması düşünülen hizmetleri teorik temellere dayandırarak sunmak yerine yaşananları sebep sonuç ilişkisi içerisinde somut modellerle sunmak daha etkili bir hizmete yardımcı olabilir.

Dipnotlar

Tarihçe-i Hayat, Bediüzzaman Said Nursi