İnsanlığım ağır geliyor bedenime, ruhuma, kalbime. Sağır oldu benliğim, vicdanımın haykırışlarından. Ruhumuz, sukuta meyleden emellerimizin altında ezilmiş gibi. Şimdi sadece zulüm konuşuyor sanki. Zalim ve mazlumun sesi aynı anda en zirveye ulaşmış. Yüreğimde epey derin bir yara var. Her bir gözyaşım, çoğu zaman sarssa da ruh dünyamın hafakanlarını; biliyorum ki ümit etmek inanç ile doğru orantılı. Mazlum ve zalim ancak böyle bir cümlede yan yana gelebilirdi, zira ikisinin çokluğunda insanlığım azıcık kaldı. Görünürde ne dünyamız susturabildi zalimi, ne maneviyatımız şifa oldu mazlumlara belki fakat, ızdırabımız tohum misali düştü dua topraklarına. Günebakanlar gibi içimizde yeşeren ızdırap çiçekleri döndükçe yüzünü rıza-i ilahinin ufkuna; ıslanacağız rahmet yağmurlarının altında. Tarih hiç durmadan yazmaya devam ederken bu acı gerçeği.
Kimseyi değil tenkit etmek, bugün kendimi suçluyor, kendime kızıyorum. Değil miydi, “Ben varım Yar Resul Allah” diyen Hz. Ali?! Değil miydi, taşların altında, kavurucu sıcakta “Allah’tan başka ilah yoktur” diyen Hz. Bilal?! Değil miydi, “O (sav) ne diyorsa ben ona (sav) kefilim” diyen Hz. Ebu Bekir?! Nedir; bugün başımı secdeye koyup, gecenin setreylediği o anda Rabbime inim inim yalvarmaktan, O’na (cc) iltica edip, kapısında yakarmaktan beni alıkoyan?! İnsanlığın selametini görmedikçe refahta, cennet bahçelerinde boynumuz bükük beyhude kalırız.
Yıllardan beri kimsesiz kutsal topraklar… Ben önce, şimdi ve dahi benden sonra da mı böyle olmalı ? İnsanlık, ona ihsan edilen potansiyeli sonuna kadar kullanmaktan çekinmedi, çekinmiyor. Kimileri yükselmek yerine alçalabildikçe alçalıyor. En derinine inmeye niyetli. Bizler bu iniş ve çıkışın neresindeyiz? Birileri doldurmaya niyetlenmiş ise esfele-i safilini, bize gözüktü yolları alay-ı ıllîyinin.
Dün uzak diyarların mazlumlarının, bugünün yitip giden masumlarından ne farkı var? Mazlum ve zalim aynı kişi olabilir mi? Olamaz. Koca bir ülke tek bir insan olabilir mi? Olamaz. Bir zalim insan bir ülkeyi zalim yapar mı? Yapamaz! Zalim bir tiranın soykırımı ne masum bir insanı ne de bir topluluğu zalim yapar. Zalim, Firavun gibidir; kendisi ve avaneleri tek bir masumu dahi aynı ırktanlar diye zalim yapmaz. Tarihe “ırk çatışması” diye düştü bir zehir, bir fitne. Irk ırka değil, din dine değil, farklılıklarımız farklılıklarımıza değil; mazlum/masumlar zalime karşı durmalı. İnanç, ideoloji, görüş paydalarında değil, ortak paydamız insanlıkta buluşup birleşmeliyiz
Secdeler de vuslat buldukça bu ruhu canımız, ırak kalacak zulmet-i zalimin ve hüznü mazlumun, hüsnü kulun ile.