2025 Aydanur Atalay Edebiyat Genel Haziran 2025

Efsun Çiçeğinin Su Üstündeki Dansı

Yazar: Aydanur Atalay

Mustafa’nın uzun zamandır beklediği gün gelmiş çatmıştı. Hemen sabah olsun diye erkenden yatağına giren küçük Mustafa, çoktan uyanmış kıyafetlerini giymiş, duvarda asılı olan lâle figürüne hayranlıkla bakarak dedesinin uyanmasını beklemişti. Mustafa 15 yaşındaydı ve çocukluğundan beri sanata ayrı bir ilgisi vardı. Lâle figürlü resimleri çok görmüştü ama yapılışını izlemek hiç nasip olmamıştı.

Geçen akşam babaannesi ve dedesiyle çay içerken, duvardaki lâle figürünün dedesinin eseri olduğunu öğrenmiş ve heyecanlanmıştı. Dedesi de sanatla ilgileniyordu demek ki. Dedesinin sözü üzerine, bugün öğlen namazından sonra beraber dedesinin atölyesine gidip bu sanatı  birlikte icra edeceklerdi.

Atölyede; topraktan elde edilen boyalar; gül dalı ve at kılından yapılmış uzun bir fırçayla su dolu tekneye doğru usulca süzülmekteydi. Suya düşen her bir damla, boyaya katılan öd sayesinde, birbirlerine karışmadan bir ahenk halinde büyüyor ve muazzam bir görüntü oluşturuyordu. İlk olarak yeşil renkle iki ayrı daire oluşturulmuş ve bunlar ince bir biz yardımıyla yapılan profesyonel dokunuşlarla yaprak haline getirilmişti. Daha sonra kalın bir biz ile alınmış kırmızı rengin tekneye batırılıp hafif sağa ve sola yayılması sağlanıyordu. Aynı hareket; bir başka rengin, kırmızı rengin üstüne damlatılmasıyla tekrar edildi. Siyah renkle de en ortasına minik bir damla şekli oluşturuldu. En ince biz ile oluşturulan bu birlikteliğin iki kenarından aşağı doğru çizgiler çekilip suyun üstünde dans eden bu renklerden Efsun çiçeği belirdi. Mustafa olup biteni pür dikkat izlemiş ve elde edilen eserden gözlerini alamamıştı. Bu sanat bambaşka bir şeydi. Resmen renkler suyun üzerinde dans etmişti.

Bu sadece bir sanat değil, sanki ruhun suya dökülmüş haliydi. Renkler sabırla ve şefkatle işlenmişti suya. Kimi zaman bir neşe kimi zaman derin bir hüzün yayılıyordu tekneden. Belkide bu yüzden ebruya ‘Ruhun Sanatı’ diyorlardı. Suya atılan her damla, içten gelen bir duygunun iziydi adeta. Ortaya çıkan sonuçların hiç biri bir diğerine benzemiyordu; hepsi eşsizdi, tıpkı insan gibi.

Kendisini bir gün o teknenin başında insanlara aynı duyguyu vermeye çalışırken hayal ediyordu.

– ‘Efsun çiçeğinin hikayesini biliyor musun?’

Dedesinin bu sorusu üzerine Mustafa, adeta girdiği hayâl dünyasından çıkıvermişti. Cevabı duymak için sabırsızlanıyordu.

– “Efsun çiçeği, ebruda çizilen diğer bütün çiçeklerin aksine gerçekte var olmayan özel bir çiçektir. Ebrunun ustalarından olan Hikmet Barutçugilin eşi Füsün hanımefendiye armağanı olan bu hayâli çiçeğin ilham kaynağı da yine Füsun hanımdır. Hikmet bey Efsun çiceğinin oluşmasını şu şekilde anlatır:

‘Bir çok konuda ilham kaynağım olan sevgili Füsun Hanım, özel bir güzellik ki; belki onun o an farkına varamadığı ama fark ettiği zaman çok mutlu olduğu Efsun (büyüleyici güzellik) çiçekleri’nin de ilham kaynağı’. Efsun çiceklerinin’nin doğum günü; yine bir gün sanat dergahımda, teknemin başında ve yorgunluğumun doruğundaydım. Çay bardağı elinde gelen sevgili Füsun Hanım bana çayın yanında ilham da getirmiş.”

Hikmet Bey’in bu sözleri, onun önce eşine sonra eşinin ilhamıyla bulduğu efsun çiçeğine ne kadar değer verdiğini gösteriyordu.

Mustafa, dinlediği hikayeden çok etkilenmiş ve Efsun çiçeğine özel bir ilgi duymaya başlamıştı. Hikmet Bey’i hem sanatına olan ilgisi hem de nahifliği yönüyle rol model olarak görmüş, bu yolda onun ayak izlerini takip etmeye karar vermişti.

O gün Mustafa sadece bir sanatla değil, içsel bir yolculukla da tanıştı. Sabretmenin, ölçülü olmanın ve her rengin Allah’ın kudretinden bir yansıma olduğunu da hissetmişti. Suya düşen her damla , O’nun yarattığı dengeye bir övgü gibiydi. Teslimiyeti gömüştü Ebruda; insanın elinden geleni yaptıktan sonra sonucu suya bırakmasıydı. Suya düşen her boya, kader gibi nereye varacağını bilmesende sonunda bir güzelliğe dönüşüyordu. Ebru ona sabrı, düzeni ve güzelliği fark etmeyi öğretiyordu. Ve artık biliyordu: Bir gün kendisi de teknede eğilecek, kalbinden gelen renkleri suya bırakacak ve birilerine ilham olacaktı.

Dipnotlar

Efsun Çiçeği- Hikmet Barutçugil; Ebristan Yayınları / 2005