2025 Bilim Meirim Kazybek Temmuz 2025

“Çevre” insan genotipini nasıl etkiler?

Meirim Kazybek

Genotip, bir insanın tüm kalıtsal özelliklerini ve karakterlerini belirleyen genlerin tamamını ifade eder. Genotip, anne babadan çocuklara geçer ve her bireyin vücut yapısı, organların işleyişi, çeşitli yetenekleri ve kişisel özelliklerini belirler. Genotip, insan hayatının “genetik kodu”, yani biyolojik temelidir.

Geçmiş yüzyıllarda bilim insanları genetik determinizm teorisine inanıyorlardı. Bu teoriye göre, bir kişinin genleri değiştirilemez özelliklerin bir toplamıdır ve hiçbir dış etken bu genlere müdahale edemez. Yani, bir insan ebeveyninden bir karakter ya da hastalığa yatkınlık miras almışsa, bunu değiştirmek imkânsız olarak kabul edilirdi. Ancak bilimin gelişmesiyle bu anlayış tamamen değişti. Artık bilim insanları, insanın genetik kodu (DNA) değişmese bile, bu koddaki bilginin nasıl “okunduğunun” — yani hangi genin aktif, hangisinin pasif olduğunun — çevresel faktörlere doğrudan bağlı olduğunu kanıtladılar. Bu olguya “epigenetik” denir.

Epigenetik- kelimesi Yunanca’da “genin üzerinde” anlamına gelir. Bu kavram ilk kez 1942 yılında İngiliz biyolog Conrad Hal Waddington tarafından ortaya atılmıştır. Waddington, hücre gelişim yollarını (ontogenez) araştırarak, gen ve çevre arasındaki ilişkiyi özel bir sistem olarak tanımlamıştır [1].

Ergenlik döneminde arkadaş çevresi ve akran grubu, çocuğun değerler sisteminin oluşmasında belirleyici bir rol oynar. İyi bir çevre çocuğu motive eder, gelişim yoluna yönlendirirken; olumsuz bir çevre ise tehlikeye sürükleyebilir. İnsanın davranışları üzerinde sosyal çevrenin etkisini inceleyen uzun vadeli bir araştırmayı yürüten bilim insanları — Nicholas A. Christakis (Harvard Üniversitesi) ve James H. Fowler (Kaliforniya Üniversitesi, San Diego). Onlar, insan davranışı ve yaşam tarzı üzerinde sosyal bağlantıların etkisini araştırarak bu alana büyük katkı sağladılar. En bilinen araştırmalarından biri — Framingham Kalp Araştırması (Framingham Heart Study) verilerine dayanmaktadır. Bu araştırmada 12.000’den fazla kişinin sağlığı ve sosyal ilişkileri 32 yıl boyunca (1971 yılından itibaren) takip edilmiştir. Araştırma sonuçları, sosyal ağlarda kurulan kişisel ilişkilerin bireyin yaşam tarzı, sağlığı ve alışkanlıkları üzerinde doğrudan etkisi olduğunu ortaya koymuştur. Örneğin:

    •  Yakın bir arkadaşınız sigara içmeye başlarsa, sizin de sigara içme olasılığınız 61% oranında artar.

    •  Eğer bir arkadaşınız obeziteye yakalanırsa, sizin de kilo alma ihtimaliniz artar — bu etki, arkadaşlarınızın arkadaşlarına kadar (üçüncü dereceye kadar) ulaşabilir.

    •  Mutluluk, yalnızlık veya depresyon gibi duyguların da sosyal bağlantılar aracılığıyla yayıldığı tespit edilmiştir [2].

Macar pedagog ve psikolog László Polgár “Dâhiler doğmaz, yetiştirilir” fikrini bir deneyle kanıtlamak istemiştir. Bu amaçla üç kızını özel bir çevrede büyütmüştür. Çocuklarını küçük yaşlardan itibaren satranç oyununa yönlendirmiş, her birine bireysel eğitim yöntemi uygulamış ve motive edici özel bir ortam oluşturmuştur. Sonuç olarak kızları — Susan, Sofia ve Judit Polgár — dünya çapında satranç ustaları olmuşlardır. Bu deneyim, doğru biçimde oluşturulmuş bir çevrenin bireyin doğal yeteneklerini üst seviyeye çıkarabileceğini göstermiştir [3].

 Peki, neden iyi bir çevre önemlidir?

İnsan hayatındaki en önemli iki unsur; iç dünyayı doğru yöne yönlendirmek ve çevreyi erdemli, gelişime açık bir ortama dönüştürmektir. İslam dini bu iki kavramı – “sırat-ı müstakim” (doğru yol) ve iyi çevre – özellikle vurgular. Doğru yol; kalbi ve niyeti, söz ve davranışı Allah’ın rızasına uygun şekilde tutmak demektir. Kur’an-ı Kerim’de Allah buyurdu ki: “Birbirinize düşman olarak hepiniz cennetten inin. Size benden doğru yolu gösteren bir rehber geldiği zaman, kim o rehberime uyarsa artık o, dünyada asla yolunu şaşırmayacak, âhirette de sıkıntı çekmeyecektir.” (Tâhâ, 123). Bu ayet bize, Allah’ın rehberliğine uyarsak, hayatta sapmadan ilerleyeceğimizi, kalbimizin huzur bulacağını ve kaderimizin hayırla şekilleneceğini bildirir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) de şöyle buyurmuştur: “Size iki şey bırakıyorum: Allah’ın kitabı ve benim sünnetim. Bunlara sımsıkı sarıldığınız sürece asla sapıtmazsınız.” Yani, doğru yolu izleyebilmek için Kur’an ve Sünnet’i birlikte rehber edinmemiz gerekir.

Ancak içsel temizlik tek başına yeterli değildir: onu güçlendiren ve koruyan unsur – çevredir. Kur’an’da şöyle buyrulmuştur: “Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve doğrularla beraber olun!” (Tevbe, 119). Buradaki “doğrular” – takva sahibi, salih insanlardır. Onlarla birlikte olunduğunda, kişinin niyeti de düzgün olur, amelleri de doğru olur.

Bu nedenle, gerçek kemale ulaşmak için insan kalbini doğru yola yönlendirmeli, niyet ve amellerini Allah’ın rızasına uygun tutmalı ve iyi, gelişime açık bir çevrede bulunmalıdır. İçsel temizlik ile dışsal destek bir arada olduğunda, bu sadece dünya saadetini değil, ahiret selametini de beraberinde getirir. Bu uyum sayesinde insan, hayatın anlamını derinlemesine hisseder ve çevresindeki her anı – büyük bir nimet olarak görmeye başlar.

References:

1. Waddington, C. H. (1942). The Epigenotype. Endeavour, 1, 18–20.

2. Christakis, N. A., & Fowler, J. H. (2007). The spread of obesity in a large social network over 32 Years. New England journal of Medicine, 357(4), 370–379.

3. Polgár, L. (2004). Bring up genius!. Budapest: Pegasus Publishing.