“Ne küçüğüz ne de yetişkin” dediğimiz, bir yandan aile şefkati içinde çocuklaşıp öte yandan gelecek endişesiyle yoğrulduğumuz, “Kendi yolumu çizmeliyim.” dürtüsü ile hareket etmeye çalıştığımız çağ: Gençlik. Girdiğimizi anlamadığımız, çıkmaktan nedense çekindiğimiz bir dönem…
Bu çağın da hayatımızın her dönemi gibi bir getirisi olduğunu düşünüyorum; artan sorumluluklarımız veya mesuliyet şuuru… Bu kavram, her yaşta ve hayatın her alanında göz ardı edilemeyecek bir rol oynasa da bizim için önemini ancak vakti gelince anlayabiliyoruz. Belki oyuncaklarımızı kendimiz toplayarak ya da giysimizi kendimiz seçerek adım attık bu yola. Ödevlerimizi vaktinde teslim ederek devam ettik. Asıl görevlerimizle büyüdükçe karşılaşsak da sorumluluk sahibi olmayı ya da davranışlarımızın sonuçlarını üstlenmeyi bu adımlarla öğrendik ve hâlâ öğreniyoruz.
Seçtiğimiz yolda o adımlara hep bir yenisini eklemek durumunda kalıyoruz; bazen seve seve bazen de sadece hedefe varma isteğiyle. Yeri geliyor minik bir tümseği geçecek karınca adımlarına, yeri geliyor gözümüze dağ gibi görünen bir tepeciği aşacak sıçrayışlara ihtiyaç duyuyoruz, fakat aynı motivasyonu her zaman bulamıyoruz.
Neden sorumluluktan korkar insan? Sorumluluktan kaçmak, sonuca ulaşma isteğine ve görev üstlenerek hedefe biraz daha yaklaşma ihtimaline rağmen o yola hiç çıkmamaktır. Sorumluluktan korkmaksa, en azından bir hedefimiz olduğunun, ancak araçlardan birine takıldığımızın ve gözümüzde sıradağlar gibi büyüyen o tümseği aşmamıza yardımcı olan motivasyonu aradığımızın göstergesidir; büyüdüğümüzün göstergesi…
Korktuğum ve kaçtığım sorumluluklarımı düşündüğümde, bu soruya verdiğim ilk cevap başaramama korkusu oluyor. İsteğimize ulaşacağımız yolda, birkaç çakıl taşına takılmayayım diye bir köşede oturmanın, düşersem ve düştüğümü birileri görürse diye çekinmenin bize bir faydası var mı? Şimdi sorumluluklarını yerine getirmeye gayret eden birisi olarak diyorum ki tökezlemekten korkmayalım! Bir gün dönüp arkamıza baktığımızda, geçtiğimiz yollar ve tattığımız başarı hissiyle büyüdüğümüzü hissedeceğiz.
Unutmayalım; bulunduğumuz şartlar bizi sıkmıyorsa, kabuğumuzu kırma ihtiyacı hissedecek kadar büyümemişizdir.