Yükseklerde, yaylalarda yaşayan insanların yanakları kırmızı olur. Pek çoğumuz bunun organik ve sağlıklı beslenmeden kaynaklı olduğunu düşünürüz. Yüksek rakımlarda güneş ışınlarına daha çok maruz kalırız, hava ise daha soğuktur. Elbette sağlıklı beslenmek cilde bir ışıltı kazandırır. Güneş ışınları da tenimizi yakar, ancak yanakların al al olmasının sebebi bu saydıklarımız değildir. Bu konuda en önemli unsur, çıplak gözle göremediğimiz, fakat harika meziyetleri olan kırmızı kan hücreleri olarak tanıdığımız alyuvarlarımızdır.
Vücudumuz, yeryüzündeki şartlara uyumlu yaratılır. Bulunduğu ortamın rengini alan bir bukalemun, su üzerinde koşabilen bir kertenkele, düşmanına 100 derece sıcaklığında sıvı fışkırtan bir bombardıman böceği ya da gece gündüz havada kalabilen, hatta uçarken uyuyabilen bir ebabil kuşu değiliz; fakat bizim vücudumuzda da ihtiyaçlarımıza göre ihsan edilen bazı özellikler mevcuttur. Mevsimlere, harekete, bulunduğumuz yerin deniz seviyesinden yüksekliğine ve her gün onlarcasını hissettiğimiz duygularımıza göre vaziyet alabilen harika bir mekanizmaya sahibiz. Yükseklere çıktıkça vücudumuzda meydana gelen harika işleyişten ve bu işleyişte birer memur gibi çalışan alyuvarlarımızdan bahsedeceğim şimdi sizlere.
Bulunduğumuz yerin yüksekliği arttıkça vücudumuzdaki kan basıncı da artar. Oksijen ihtiyacımız arttığı için kemik iliğinde bulunan kök hücreye bir mesaj iletilir ve daha çok alyuvar üretilmesi gerektiği söylenir. Mesajı alan kök hücre, Rabbimizin emirlerine ve kanunlarına itaat eder ve kırmızı kan hücresi olarak bildiğimiz, disk şeklindeki alyuvarların üretimine hız verilir. Alyuvarların sayıları artmalıdır, çünkü bu hücreler, oksijeni dokulara taşımakla görevlidirler.
Bedenimizde yaklaşık 25 trilyon kırmızı kan hücresi mevcuttur. Sayıları o kadar çoktur ki ölenlerin yerini almak üzere saniyede 3 milyon yeni alyuvar hücresi yaratılarak kana karışır. Vücudumuzdaki alyuvar hücreleri yan yana dizilebilseydi, 47.000 km uzunluğunda olurdu. Bu uzunluk, dünyamızın 40.075 km olan çevresinden bile daha fazladır.
Alyuvarlar, akciğerden aldıkları oksijeni, kılcal damarlar yardımıyla, vücudun en dar yerlerinden geçerek, gitmesi gereken yerlere ulaştırır. Yaklaşık 120 gün görev yaptıktan sonra yerlerini yeni yaratılan alyuvarlara bırakırlar.
Kâinattaki her şey gibi alyuvarlar da Rabbimizin sonsuz ilim, kudret, irade, hikmet ve keremine işaret eder.