“Meşhur olmak” diye bir tabir vardır. Genellikle geleneksek medyada bilinir olmak mânâsına gelen bu kavram, günümüzde kısmen anlam değişikliğine uğramıştır. Bilhassa sosyal medyanın tesiriyle meşhur olanların sayısı çok artmıştır.
Ayrıca işyerinde, alışveriş merkezinde veya cadde ve sokaklarda her gün kameralar tarafından görüntülenmekte ve her anımız kayıt altına alınmaktadır. Genellikle güvenlik için kullanılan kamera sistemleri, “Kapalı Devre Televizyon Sistemleri”[1] olarak adlandırılır. Günümüzde çok yaygın olarak kullanılan bu sistemlerle görüntü ve ses kaydı yapılabilir ve bu kayıtlar uzaktan izlenebilir. Bugün dünyada 1 milyar civarında, İstanbul’da ise 100 binin üzerinde olan güvenlik kameralarının icadı ve kullanımı da her şeyde olduğu gibi ihtiyaçtan kaynaklanmıştır. Trafik kurallarını ihlal etme ve hırsızlık gibi illegal fiiller için caydırıcı ve olayları aydınlatıcı rolü olan kameralar, birçok ülkede okul ve hastane gibi toplu kullanım alanlarında zorunlu hâle getirilmiştir.
Peki, aslında doğumdan itibaren her anımızın kayıt altında olduğunu biliyor muyuz? Hem de en yüksek kalitede görüntü ve ses kaydı yapılıyor ve sınırsız saklama kapasitesi var. Evet, kaydedenler görünmese de kaydın yapıldığı, aşağıda mealleri verilen ayet-i kerimelerde açık bir şekilde ifade edilmiş ve muhataplarına bildirilmiştir.
“Hâlbuki yanınızdan ayrılmayan muhafızlar var. O muhafızlar değerli, şerefli kâtiplerdir. Yaptığınız her şeyi bilip yazarlar.” (İnfitâr, 82/10–12).
“Yoksa onlar Bizim, kendilerinin sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır işitiriz ve yanlarındaki elçilerimiz de yaptıkları her şeyi yazarlar.” (Zuhruf, 43/80).
Yüce beyanlardan anlaşıldığı gibi, Rabbimiz her amelimizin yazılması için melekler görevlendirmiştir. Yine Kur’ân-ı Kerim’de Kirâmen Kâtibîn[2] melekleri olarak bahsedilen bu görevliler, iyi ve kötü davranışlarımızı, bilmediğimiz bir mahiyette yazmakta, kayıt altına almaktadır.
İnsanın doğumundan ölümüne kadar her hareketinin kaydedilmesi, bütün itiraz kapılarını ve şüpheleri ortadan kaldırır.
Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) beyanlarından[3] öğrendiğimize göre, bu meleklerden sağ tarafımızdaki iyilikleri, sol tarafımızdaki ise günahları yazar. Fakat hata yaptığımız zaman soldaki meleğe kaydetmek için belli bir süre beklemesi bildirilmiştir. Yani trafikteki kamera sistemlerinin yaptığı gibi ceza hemen adresimize postalanmamakta, kulun tövbe etmesi için Gafûr, yani bağışlayan, affeden, mağfireti çok olan Rabbimiz tarafından vakit verilmektedir. Rabbimiz öyle cömerttir ki tövbe ettiğimiz zaman sanki sevap işlemiş gibi bunu ecir olarak kaydettirir. Diğer taraftan bir güzel amelimiz ise duruma göre en az on sevap olarak yazılır.
“Rabbiniz rahimdir. Bir iyilik yapmak isteyip de yapamayana, bir sevab yazar. Yapana on mislinden yedi yüz misli veya daha fazla sevab yazar. Kötülüğü isteyip de yapmayana bir sevab, yapana ise bir günah yazar, dilerse onu affeder.”[4]
Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), “Allah Teâlâ sizin yüzlerinize ve bedenlerinize değil, kalblerinize bakar.”[5] buyurmaktadır. Demek ki kalb, Rabbimizin çok değer verdiği bir yerdir. Bütün hâl ve davranışlarımız, kalbimizin durumuna göre değer kazanır.
Her anımız Hafiz isminin tecellisi kaydedilmektedir. Asıl önemli olan, bu kayıtlar gösterildiği zaman hangi özellik ve amellerimizle meşhur olacağımızdır.
Dipnotlar
[1] en.wikipedia.org/wiki/Closed-circuit_television
[2] islamansiklopedisi.org.tr/kiramen-katibin
[3] Suyûtî, Cem’u’l-Cevamı’ 6624, Ali el-Muttekî, Kenzu’l Ummâl, 10192, 10212.
[4] Taberanî.
[5] İbni Mâce, Zühd, 9.