Eylül 2021 Hilal Aksoy İnanç

Misafir

Görmek ve görünmek istemenin sırrıyla yaratılan muhteşem kasrın en güzel misafiri insan!

Senin için öyle bir saray inşa edildi ki mükemmel bir şekilde odalara, dairelere ayrılmış, her şeye maslahatlar ve mânâlar yüklenmiş. Bu kâinat sarayında her şey okunması ve seyredilmesi, hayret ve hayranlıkla idrak ve takdir edilmesi gereken birer sanat eseri. Bu sarayın Sultanı cömertliği ve sanatseverliği ile herkese uygun sofralar tanzim ediyor.

Ah en güzel misafir! Sen de o sofralara muhatap olma yetkinliğine eriştiğinde davet edileceksin! O vakit başlayacak iradenin yolculuğu. Şahit olduğun şu kâinat sarayını okumaya başladığında, onun hikmetlerine açılacaksın. Bu harika sarayın doyum olmayan renklerine, insanı mest eden kokularına, büyüleyen biçimlerine muhatap olacaksın. Varlıkları yokluklarına tercih edilmiş bu âlemdeki efsunlu güzellikler karşısında, “Olandan daha muhteşemini bulmak mümkün değil.” diyeceksin.

Bu kâinat sarayına davet edildiğin, iradenle kâinattaki cemale muhatap olduğun andan itibaren sana düşen şey, o sofradaki güzelliği en güzel şekilde takdir etmek ve insan-ı kâmil olmaya çalışmaktır. Güzellikler galerisi karşısındaki uyanıklığın ve varlığa muhatap olman, senin varlığı derinden duymanı sağlayacak. Her bir şeyde Sultan’ın âyetlerine şahit olacaksın. Cemale muhatap olmak seni sonsuza açacak. Seni hayret ve hayranlık makamına çıkaran sanatların hepsi bir rahmet hediyesi ve kudret mucizesi. Kâinatı okuma noktasında suretten mânâya varacaksın.

Cemale meftun olarak yaratılmış insan! Yolculuğun, eşyayla münasebet kurmanla başlıyor. Öyleyse varlıkla ilişki içinde Sultanı bulacaksın. Kesrette boğulmamak için eşyaya nazar ederken O’nu akla getirmek zorundasın. Varlığın hikâyesi, ilahî esmanın hikâyesi; senin hikâyen ilahî esmaya açılma hikâyesi.

Ah güzel insan! Mademki sen böyle bir saraya davet edildin ve Sultanın misafirisin, hiç yalnız bırakılır mısın? Bütün bu anlatılanların birer teşrifata, edebe ihtiyacı var. O güzeller güzeli Sultan, Yaver-i Ekremine o sarayın teşrifatını ve hikmetlerini öğretti. Sen gerekli şeyleri o Yaver-i Ekremden öğreneceksin. Eşyanın hakikatlerini, rumuzların arkasındaki hikmetleri sana O (sallallâhu aleyhi ve sellem) açacak. O sarayda her şey zahirden ibaret değil. Sanatların nakışları neye işaret eder, saray Sahibinin kemâlatına hangi vecihle delalet eder, bu seyrin usulü nedir, O’ndan öğreneceksin. Bu, maddeden mânâya, zahirden hakikate açılacağın bir yolculuk olacak. Saraya girmenin adabını, seyrin merasimini, görünmeyen Sultan’a karşı marziyat dairesinde teşrifat merasimini bil, edebe uygun hareket et diye bir Yaver-i Ekrem tayin edildi.

Dünya üzerinde misafir olan insan! Senin yeryüzündeki maceran, işte bu teşrifata riayetinin macerası. Edep, sünnet-i seniyyedir, hayatını O’nun hayatına göre ayarlama işidir.

Efendimizi (sallallâhu aleyhi ve sellem) rehber edinirsen, bu yolda bütün varlıkla münasebete geçersin, her şeyi sever, kucaklarsın. Allah’ın yüklediği mânâlardan ötürü insana karşı saygılı olur, gölgesinde dinlendiğin ağacın senden incinmeyeceği şekilde varlıkla ilişkide bulunursun. İşte tam da bu noktada, burada büyük bir iş var dersin ve o Yaver-i Ekreme tâbi olursun.

İnsanın yeryüzündeki seyahati, bir edep yolculuğu. Baştan sonra bir kul olma yolculuğu.