Genel Kültür Sümeyye Sakarya Temmuz 2022

Evliya Çelebi ve Kütahya

Otobüsün hareket etmesine dakikalar kalmıştı. Öndeki koltuklara “siyah örtmeli” teyzeler, birbirlerinin şalvarlarını çekiştirip yerleşmeye çalışıyorlardı. Birden teyzelerden biri kendisinin oturacağı yeri arkadaşının kapladığını fark edince; “Accık gıyneş gıı, ben de varım, Kötaya’ya gadaa böle mi otcem!” demişti. Azarlamasına karşılık arkadaşı da; “Obbuu çekişip duuma! Össen hâl çaresine bakcez gali!” diyerek onu yatıştırmaya çalışıyordu.

Teyzelerin konuştuğu bu Kütahya şivesi bana bayram tatili için elini öpmeye gittiğim babaannemi hatırlattı. Kızdığı zamanlar ağzından dökülen kelimeler ister istemez bana komik gelir ve içten içe gülerdim. Sanki bir derginin fıkralar bölümünü okuyormuşum gibi gelirdi. Üniversite yıllarımda ailem yurt dışında yaşadığı için kısa tatilleri Kütahya’da, babaannemin yanında geçirirdim. Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde okuduğum sıralar neden “Türk Şiveleri” dersini vermediler ki? Oysa onları capcanlı duyardık işte! Otobüs, terminale yolcularını bırakmak ve yenilerini almak üzere Kütahya’nın merkezinden geçerdi. Tam da bu yolun üzerinde çiniyle bezenmiş ve porselenden yapılmış bir yazı görünürdü. “Evliya Çelebi’nin Kütahyalı olduğunu biliyor musunuz?” Önceleri çok normal gelirdi. Sonuçta herkesin doğduğu bir yer vardı. Sonra seneler geçtikçe Evliya Çelebi ile ortak özelliğimizin sadece hemşehrilik olmadığını, aynı zamanda seyyahlık olduğunu da fark ettim. Tabiî ki Evliya Çelebi’nin ellerine su dökemezdim, ama bir hemşehrisi olarak görevimi de yerine getirmem gerekirdi. Birçok diyarı gezip üzerine yazılar yazarken Evliya Çelebi’yi yâd etmemeyi bir vefasızlık gibi hissettim.

Tarihin sırlı sayfalarını çevirirken Evliya Çelebi’nin tam ve gerçek adının belli olmadığını öğrendim. Hayatı hakkında bilinenler seyahat hâtıralarını topladığı 10 ciltlik muazzam eserine dayanır. “Evliya Çelebi” muhtemelen lakabı olup hocası İmam Evliya Mehmed Efendi’ye nispetle alınmış olmalıdır.[1] 1611’de Unkapanı’nda, Kanunî’den itibaren sarayın kuyumcubaşısı olan, beş padişaha çeşitli görevlerle hizmet eden ve Kâbe’nin Altınoluk’unun ilk dökümünü de yapan Derviş Mehmet Zıllî Efendi’nin oğlu olarak dünyaya gelen Evliya Çelebi, soyunu fetih sonrasında İstanbul’a gelen Kütahyalı bir aileye bağlamaktadır. Kendi anlatımına göre, bir gece rüyasında Peygamberimizi (sallallâhu aleyhi ve sellem) görmüş, ancak heyecanlanarak “Şefaat ya Resûlallah!” diyeceği yerde “Seyahat ya Resûlallah!” demiş ve Hazreti Peygamber de onun hâlini anlayarak Mekke-Medine’ye seyahatinin ve kabrini ziyaretinin gerçekleşeceğini vaat etmiş, Sahabiler de ona dua etmişler, hatta Sa’d bin Ebu Vakkas, gezdiği gördüğü yerleri yazmasını tavsiye etmiştir.[2]

Kimilerine göre bir dil sürçmesi gibi görünse de aslında Yaradan, dönemindeki insanlara nasip olmayan bir yol haritası çizer Evliya Çelebi’ye. Osmanlı topraklarından Avrupa’ya kadar uzanan seyahatinin yaklaşık 50 yılı bulduğu söylenir.[3] Evliya Çelebi’nin gezip gördüğü yerleri ve şahit olduğu olayları konu alan 10 ciltlik Seyahatnâme’si kültür ve tarih bakımından önemli bir külliyat niteliği taşımaktadır. Yazılarında genel olarak bir ifade güzelliği hâkimdir. Üslûbu ise yer yer görülen dilbilgisi hatalarına rağmen okuyucuyu cezbeder. Evliya Çelebi gezdiği yerlerdeki halkın diline ve konuşma şekillerine özel bir önem vermektedir. Sade ve samimi ifadesiyle, konuşur gibi kaleme alınmış cümlelerle herkese hitap etmeyi amaçlamıştır. Bazı araştırmacılar Seyahatnâme’yi bir hâtırat olarak da görmüşlerdir.[4]

Birçok memleket gezen Evliya Çelebi, kendi atalarının doğup büyüdüğü Kütahya’yı da gezmiş midir acaba? İnsan bazen nasıl olsa buralardayım deyip de bulunduğu memleketi gezip görmeden zamanın geçip gittiğini fark edemeyebilir. Sonra bir bakar ki insan, ya bu dünyadan göçmüştür ya da iradî veya cebrî olarak başka bir memleketin yolunu tutmuştur! Birkaç günlük tatillerde geldiğim bu şehri ne yazık ki benim de çok gezip dolaşma fırsatım olmamıştır. Ancak Kütahya tarihi boyunca sırasıyla; Hititler, Frigler, Persler, Makedonyalılar, Romalılar, Doğu Roma İmparatorluğu, Anadolu Selçuklu Devleti, Germiyanoğulları Beyliği ve Osmanlı Devleti’ne ev sahipliği yapmıştır. Germiyanoğulları Beyliği’nin başkenti olan Kütahya, Türk ve dünya tarihindeki en büyük zaferin kazanıldığı yer olmasıyla da dikkat çekmiştir. Kütahya’nın adı ilk kurulduğunda seramik kenti anlamına gelen Saramorum’dur. Frigler zamanında şehrin adı, Koti’nin kenti anlamına gelen Kotiaeion olarak değiştirilmiştir. Selçuklu Türkleri şehri fetheder ve şehre Kütahiye adı verilir. Bu isim zamanla günümüzdeki hâlini alır ve Kütahya’nın adı böylece konulmuştur.[5]

Tıpkı Evliya Çelebi’nin gerçek adı bilinmediği gibi, nerede vefat ettiği de bilinmez, ama naaşının aile kabristanlığına getirildiği rivayet edilir. Ölümsüzlüğü arzulayan fıtratı gereği insan, dünyada benden de bir iz kalsın diye, kayıtlar yapar, arşiv tutar ve eserler verir. 10 ciltlik bir eser bırakan Evliya Çelebi de sesini kendinden sonraki nesillere duyurur ve bize gezdiği diyarlardan seslenir. Ruhun şâd olsun ey güzel insan!

Dipnotlar

[1] TDV İslam Ansiklopedisi, “Evliya Çelebi” maddesi.

[2] “Evliya Çelebi’yi nasıl bilirsiniz?”, www.tr724.com/evliya-celebiyi-nasil-bilirsiniz/

[3] turkedebiyati.org

[4] TDV İslam Ansiklopedisi, “Evliya Çelebi” maddesi

[5] “Dünyaca Meşhur Seyyah Evliya Çelebi’nin ve Çinilerin Yurdu Kütahya’da Gezilecek Yerler”, www.etstur.com/letsgo/kutahya-gezilecek-yerler/