Rahmet dokunur kâinattaki her bir varlığa… Bir annenin bağrına dokunur, evladının bütün gelişim ihtiyaçlarına göre yaratılan anne sütü olur. Gökyüzünde bir buluta dokunur, çatlayan toprağa ve kuruyan dudaklara damla damla düşen yağmur olur. Bir çöle dokunur, susuzluktan bunalan çöl canlılarına bayram sevinci taşıyan sis olur. Küçücük bir karıncaya dokunur, kolonisinin açlık çeken bütün karıncalarının imdadına koşan besin deposu olur. Rahmet, her an dokunur bütün kâinata…
Bal küpü karıncaları, sıra dışı görünüşleri ile hemen fark edilen ve izleyenlerde hayret uyandıran canlılardır. Bu karıncalar, vücutlarında akıllara durgunluk verecek miktarda nektar depolama özelliğinde yaratılmışlardır.[1] Bilindiği üzere, karıncalar dünyasında hayranlık veren, çok sistemli bir iş bölümü sergilenir. Bu iş bölümünde, işçi karıncalardan olan bal küpü karıncaları da kolonileri için hayatî değere sahip bir hususta vazifelendirilmişlerdir; âdeta canlı bir kiler görevi görürler.
İlahî rahmetin âdeta cisimleşerek küp küp dizilmiş bir tablosunu sergileyen bal küpü karıncaları, yuvalarından dışarı çıkmaz. Yuvada, diğer işçi karıncalar tarafından beslenirler. Bu süreçte karınları tıpkı bir depo gibi nektarla doldurulur. Kıtlık zamanında ise karınlarındaki şekerli gıda, kolonideki diğer karıncaların beslenmesinde kullanılır.
Genel Özellikleri
Bal küpü karıncaları (Myrmecocystus testaceus) genellikle 3–4,6 mm arası boyutlarındadır.[2] Sıcak havayı seven bu karıncalar, umumiyetle ABD’nin batısında ve Meksika’daki sıcak ve kurak bölgelerde yaşar. Bu bölgelerde, açık alanlarda derin yuvalar kazarlar. Bu karıncaların yuvasını, diğer karınca yuvalarından ayırt etmek zor değildir, çünkü bal küpü karıncalarının yuvalarının girişindeki toprak kraterinin açıklığı daha geniştir. Bu karıncalar, şekeri severler ve her türlü şurupsu sıvı için özellikle öz su üreten, öz suyu emen böcekleri bulabilecekleri toprağı ve bitkileri tararlar. Karşılaştıkları çöl çiçeklerinden de nektar toplarlar.
Yaşayan Bir Kiler
Yağışlı mevsimde, gıdanın çok olduğu dönemde, diğer işçi karıncalar bol miktarda beslenir. Fakat çevrede daha az çiçek ve daha az böceğin olduğu kurak mevsim geldiğinde, besin bulmak karıncalar için zorlaşır. Elbette her mevsimde karıncaları kuşatan sonsuz rahmet, yağışta olduğu gibi kuraklıkta da karıncaların imdadına koşar. Böylesi kıtlık zamanları için vazifelendirilen bal küpü karıncaları, artık göreve hazırdır. Âdeta canlı kilerlere döner ve kolonilerindeki bütün karıncaların hayatta kalabilmesi için şefkat ve fedakârlık tabloları sergilerler.[3]
Kuraklık zamanına kadar diğer işçi karıncalar tarafından gıda açısından zengin nektarla beslenen ve şişerek üzüm boyutuna ulaşan bal küpü karıncaları, hareket edemeyecek hâle gelir. Bu durumda, serin toprağın derinliklerinde kazılmış yer altı yuvalarının tavanlarından sarkar hâlde dururlar. Kıtlık vakti başlayıp bir işçi karınca antenlerini okşadığında ise ilahî mesajı alır ve kolonilerine besin olarak karınlarında biriktirilen nektarı boşaltırlar.
Bu muhteşem şefkat sahnesindeki karıncaların depo olarak kullanılan karnı, çok özel bir tasarrufla yaratılmıştır. Karın bölgesi, yumuşak ve esnek bir eklem zarı ile birbirine bağlanan sert plakalarla donatılmıştır.[4] Hayvanın karnı boş olduğunda, zar katlanır ve plakalar üst üste gelir. Karın dolduğunda zar tamamen gerilir ve plakalar geniş bir şekilde ayrılır. Bu suretle karın, kolonideki diğer karıncalara yetecek kadar gıdayı muhafaza edebilecek şekilde genişletilir. Böylece Hâlık-ı Rahîm, çöllerde, yer altında yaşayan küçücük canlıların ihtiyaç lisanıyla yaptıkları dualarına hiç umulmadık şekilde, en uygun vakitte cevap verir.[5]
Dipnotlar
[1] Elizabeth Dalby, “Takım Çalışması”, Doğanın Gizemleri ve Harikaları, Ankara: TÜBİTAK, 2010, s. 336.
[2] Eleanor Spicer Rice, Alex Wild ve Rob Dunn, Dr. Eleanor’s Book of Common Ants of California, Chicago: University of Chicago Press, 2017.
[3] “Honey Ant Adaptations”, www.nationalgeographic.org/media/honey-ant-adaptations-wbt/
[4] “Honeypot ant”, en.wikipedia.org/wiki/Honeypot_ant
[5] Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 471.