Ağustos 2023 Deniz Dalaman Edebiyat

Sürpriz

Doktor olmak, bir bakıma, beklenmedik bir anda, ön görülemez pek çok olaya hazır olmak demektir. Hızlı ve heyecanlı koşuşturmaların yaşandığı hastane koridorlarından geçip odaları hayalen ziyaret ediyorum.

Ziyareti esnasında, hasta olan kişinin yorgunluğunu, iyileşmek üzere oluşunu ya da artık eve dönme isteğini tahmin etmek oldukça kolay. Hasta iken insan pek nazlı oluyor. Etrafında pervane misali hareket edenleri gördükçe, dünya onun etrafında dönüyormuşçasına, ne denli özel biri olduğu hissi uyanıyor. Biraz nazlanmanın pek zararı olmasa gerek. Hastane odasında beklemek, bazen derin düşüncelere yelken açtırır. Nereden nereye, dün neyi bekliyordum, bugün ne bekliyorum derken, beklenmedik şeyler yaşadığını anlar.

Hayalen gezindiğim hastane koridorlarında, bu defa sağlık çalışanlarına gözüm ilişiyor. Her gelen hasta için tetkikler yapıp işlemleri oldukça seri hareketler ile hâllediyorlar. Burada sanki her şey beklendiği gibi ilerliyor. Bekledikleri durumlara karşı hazırlıklı oldukları için de bir karışıklık olmadan işler devam ediyor.

Az ötede arkadaşı ile sohbet eden, beyaz önlüğü ve boynunda stetoskobu ile duran, şirin mi şirin bir hanımefendiyi görüyorum. Bu şirinliğin çocukları cezbettiğini düşünmeden edemiyorum. Ayak üstü sakin, tatlı ve huzurlu bir sohbet olduğunu tahayyül ediyorum. Nitekim sağlık çalışanları için oturup uzun uzun soluklanmak pek mümkün değil. Doktor hanımı ziyarete gelmiş olmalıydı arkadaşı. Belki de mesaisi bitmiş, evine gitmek için hazırlanmış bir sağlık çalışanı…

Acil servisin kapısından hızlı bir giriş yapıldı. Bir yandan koşup bir yandan sedyede bulunan hasta hakkında bilgi verdi ambulanstan inen sağlık görevlisi. Yaklaşıp konuşmalarını dinlemeye çalıştım. Hastayı görür görmez koşarak gelen doktor hemen müdahale etti. “Kan kaybına bağlı olarak hemorajik şok.” deyiverdi bir anda. Hiç tereddüt etmeden az önce sohbet ettiği arkadaşının yanına gidip “Senin kan grubun AB idi. Bize 50 ml kan lazım.” dedi. Arkadaşı, ricası üzerine kan vermek için başka bir odaya giderken hastasına geri döndü doktor hanım. Yapılan genel değerlendirme ile hastanın şokta olduğunu ve ancak kan kaybını giderince hayatta kalma ihtimalinin olabileceğini anladı. Durum acil ve ciddiydi. Test yapmaya bile ihtiyaç duymadan, kan istediği arkadaşının kan grubunu aklında tutmanın gereksiz bir iş olmayışına sevindi. Transfüzyon bitince yoğun bakıma gönderildi çocuk. Kısa sürede birçok işlem yapılmıştı, lakin hastanın şuuru kapalı olduğu için bunların hiçbirini bilemeyecek diye düşündüm. Acil serviste görev yapan çalışanların, paniklemeden her şeyi nasıl kontrol altına alıp düzeni sağladıklarını yakından görmek farklı oluyor. Bu manzara, Allah’ın (celle celâluhu) Halim ism-i şerifini hatırlattı. Merhametli ve temkinli davranışları ile sağlık çalışanları sanki bu isme ayna oluyordu.

Sabah hastaların sağlık durumlarını kontrol için doktorun ziyaret ettiği saatleri tahayyül ediyorum. Hastanede kaldığı süreye bağlı olarak sağlık çalışanları ile yakınlığını artıran hastaların esprili karşılamalarını, yeni hastaların ise biraz çekingen, biraz tedirgin hâllerini izliyorum. Doktorların hastaları ile muhabbetlerinde tatlı, nazik davranışlarını görünce şu hadis-i şerifi hatırlıyorum: “Allah kullarına rıfk ile muamele eder ve bütün işlerde rıfk ve mülâyemeti sever.”[1] Bir meslekte, bir insanda, Rabbimizin hangi sıfat ve isimlerinin tecelli ve tezahür edebileceğini düşünmekten kendimi alamıyorum. Aklıma acil servise getirilen ve kan verilip yoğun bakıma kaldırılan çocuk geliyor. Doktor hanımla beraber hastasını ziyaret ediyorum. İçinde tedirginlik ve ümit karışımı duyguların olduğunu, derin iç çekişinden anladığım doktorumuzla her anı onun gözünden yaşamaya çalışıyorum. Bazı hastaların durumlarının stabil oluşu, bazılarının da iyileşiyor olması, onu iyi hissettiriyor. Dünkü ufaklığın yatağında oturmuş kahvaltı yaptığını görünce derin bir “Oh!” deyiveriyor. Yorgunluğu bir anda yok oluyor. Hastanın doktora minnettarlığını, doktorun kalbinin huzurla dolduğunu, birbirine bakan gözlerin yüzlere yaydığı mutlulukta görüyorum.

Hayat tam olarak bu olmalı. Beklemekle geçerken beklenmedik şeyler yaşıyoruz ve bir gün bütün bekleyişlerimiz bitiveriyor.

[1] Buhârî, Edeb, 35.