Gemi limandan ayrılır, ufkun derinliklerine açılır. İstikrar arkadaşıyken ümit azığı, sevgi ilacı olur. Gaye-i hayalin peşinde koşarken dününü, bugününü ve yarınını O’na adar! Faziletleri dört bir yana duyurma misyonuyla Mus’ab olup hicreti düşler, ilk öğretmen olmak ister.
Güllerin Efendisi’nin verdiği vazifeye, Ebû Dücâne gibi talip olur, Rabbimizin şanını duyurma hayali kurar. Zübeyr ibn Avvâm gibi, Nebi’nin duasına mazhar olmayı diler. Erkam gibi nice ışık evlerin sahibi, Asım gibi arıların koruduğu korkusuz, Zeyd gibi Resûl’ün hizmetkârı olmayı arzular.
Hanzala gibi meleklerin yıkadığı adanmış, Sa’d ibn Muâz gibi meleklerin uğurladığı kahraman, Abdurrahman ibn Avf gibi Resûl’ün sevdalısı, Ebu Hureyre gibi O’nun atmosferini kesintisiz soluyan nefer olmak ister.
Ebu Bekir gibi Sıddık, Ömer gibi Faruk, Osman gibi hayâ sahibi, Ali gibi Haydar-ı Kerrar (radıyallâhu anhüm) olmayı ister.
Hatice annemiz gibi varını yoğunu veren, Âişe validemiz gibi ilmin kaynağından beslenen, Fatıma annemiz gibi ilk kavuşan olmak ister.
Mabûd’un şanını düşlerken, ismini zikrederken, kendini sıfırlayıp nefsi köreltirken, O’na yakışır kul olup O’nun rızasına kavuşmayı hayal eder.
Karanlıkları aydınlatan iman nuruyla, kalbleri ısıtan şefkatiyle Hazreti Ebu Bekir misali, insanları Cehennem ateşinden kurtarmanın ve Nebi’ye yaraşır ümmet olmanın yollarını arar.
Hizmet insanı gülleri ve yıldızları izler, doğruyu çizer, yanlıştan kaçınır. O, kendini Rahman’ın gönderdiğine, Nebi’nin tebliğ ettiğine ve adanmışların yoluna adar!