Anneannemin yanından rüzgâr gibi geçip hiç arkama bakmadan koşuyorum camiye. Havada hakiki huzurun kokusu var. Arkamdan “Yavaş kızım!” diye seslenen dedeme, “İmam beklemez dede, hızlı olun!” diye bir de ayak üstü öğüt veriyorum! Bir ayağı biraz rahatsız olan dedem, konforlu sandaletleriyle adımlarını biraz daha hızlandırıyor.
Camiye vardığımda kapının önünde gördüğüm ayakkabı yığını, beni kendimden geçiriyor. Hemen içeri girip yer kapıyorum, yanımı da anneannem ve kuzenlerim için ayırıyorum. İlk teravihin heyecanı ile içim kıpır kıpır oluyor. Birkaç teyze yanıma yanaşıp “Sen kimin kızısın yavrum?” diye soruyorlar. Annemin adını verince gözleri parlıyor, “Çok selam söyle.” diye ekliyorlar.
Kuzenlerimle camide koşuşturuyoruz. Kimse kızmıyor hatta gülümseyerek bizi seyrediyorlar. Lokum veriyor teyzeler Ramazanımızı tebrik ederek.
Kalbim yerinden çıkacak sanki heyecandan. İçimdeki kıpırtı daha da artıyor. İlk teravihi eda etmeye başlıyoruz. Aralarda, dedemin dondurma sözünü hatırlayıp heyecanlanıyorum. Yatsı namazıyla birlikte toplam 33 rekât kılıyoruz. 33 rekât daha kılabilirim gibi hissediyorum! Dualar ediyoruz ve anneannem konuşmaya dalınca yine koşuşturmaya başlıyoruz. Köşe kapmaca, yerden yüksek, yakalamaca…
Camiden çıkınca mahallenin bakkalına koşuyoruz. Biz dondurmalarımızı seçene kadar dedemle anneannem de yetişiyorlar bize. Elimizdeki dondurmalarla eve kadar oyunlar oynuyoruz. Yolda teyze ve amcalar, “Annenize, babanıza selam söyleyin.” diyorlar. Eve gelene kadar çoğunu unutuyoruz bile. Hepimiz sahura kadar uyanık kalma niyetindeyiz, ama çok da uykumuz var. Annem de uyumamızda ısrarcı olunca uyuyoruz. Sahur vakti dedem uyandırıyor hepimizi. Etrafa menemen kokusu yayılmış. İlk sahurun ve orucun heyecanı var içimde. Namazlarımızı kılıp tekrar yatıyoruz.
Sabahleyin içimdeki kıpırtı izin vermiyor uyumama. Daha kimse uyanmadığı için, tekrar uyumaya çalışıyorum, ama olmuyor. Kapıda kuzenimin gölgesini görünce sessizce dışarı fırlıyorum. O da uyuyamıyormuş. Herkes uyanana kadar oyunlar oynuyoruz. Bütün bir yıl bu zamanı beklemiştik ve şu an her şey hayal ettiğimizden çok daha güzel. Herkes uyanınca anneannem mukabeleye çağırıyor. Hepimiz için iki hatim niyetini etmiş bile, bize de gerçekleştirmek düşüyor. Öğle ezanına kadar Kur’ân okuyoruz, o huzura hiç doyamıyoruz. Namaz için camiye gidiyoruz. İkindi namazına kadar oyunlar oynuyoruz. Annemler yemek yapmaya başlayınca açlığımı iyice hissediyorum ve soruyorum, “Anne Allah bizim niçin aç kalmamızı istiyor?” Annem ufak bir tebessümle soruma cevap veriyor. Annemi dinlerken O’na daha da âşık oluyorum, bağlanıyorum. “Subhanallah”ın anlamını daha derinden hissediyorum. Annem öyle güzel anlatıyor ki onun gibi hissetmek nasıl güzeldir acaba diye düşünüyorum.
İftar vakti geliyor. İlk orucumu tutmuş olmanın heyecanını yenemiyorum. Hurmayla başlıyorum. Yediğim her lokma ve aldığım her nefes şükür vesilesi. Karnım biraz yatışınca teravihin heyecanı başlıyor. Akşam namazını kılıp dedemin çayını içmesine müsaade etmeden camiye koşuyoruz. Heyecanımı tarif edebilecek kelime bulamıyorum. Sonrasındaki dondurmanın hayalini düşündükçe “Yarının hayali bugüne yetermiş.” deyip gülüyoruz kuzenlerimle. Huzurda olmanın huzurunu iliklerime kadar yaşıyorum. Bu sefer dua faslında kalıyorum, şükrediyorum Rabbimize. 10 yaşındaki bir çocuğun kalb diliyle yakarıyorum O’na.
Bir Ramazan geçiyor ve gidişinin hüznü kaplıyor yürekleri. Seneye de kavuşabilmek için dualar ediliyor. İçimdeki kıpırtı artık bir sonraki seneye daha takvalı girebilmek için dürtüyor beni. İçimdeki kıpırtım, hayırhahım.