Aylin Arda Edebiyat Mayıs 2024

Zaman Tanzimi

Zaman ne de ilginç bir kavram! Kimine hızlı, kimine yavaş. Kimine verimli, kimine verimsiz. Zaman içinde geçer gider bütün yaptıklarımız. Zaman işler, biz yaşarız. Biz oynarız, zaman yazar. Bir süredir, akıp giden; saniyelerdir, dakikalardır ve saatlerdir. Bazen aylar ve yıllardır. Bazen de bir ömürdür.

Çağımızın en büyük problemlerinden biridir zaman tanzimi. Ellerimizden akıp gideni tutamamak, akarken faydalanamamaktır sorunumuz. Yanlış yaşayışımız, onu dikkatsizce harcayışımızdır. Bahşedileni değerlendirememek ve nefse kapılmaktır hastalığımız.

Mine’nin Hikâyesi

Üniversite öğrencisi Mine, saatlerce çalışma masasında oturmuş ve ödevlerini tamamlamak için çabalamıştı. Ödevlerin ve teslim etmesi gereken projelerin arasında kaybolmuştu. Hava çoktan kararmış ve oturdukları muhite sessizlik çökmüştü. Belki de ışığı hâlâ yanan tek oda onun odasıydı.

“İnanamıyorum, saat 1’e geliyor ve hâlâ bitiremedim!” diye hayıflanan Mine. Sandalyeden kalkıp kitaplığa yöneldi. Saatlerce oturduğu için uyuşmuş olan bacaklarından dolayı güçlükle yürüse de odanın diğer ucundaki kitaplığa varabilmiş ve biyoloji kitabını almıştı.

“Bunu da yapıp uyuyabilirim sanırım.” diye kendi kendine mırıldandıktan sonra gereken sayfayı açtı ve odanın içinde dolaşarak okumaya başladı. Satırları tekrar ediyor ve yarınki sınavı için önemli yerleri ezberlemeye çalışıyordu.

Saat 3’e yaklaşırken enerjisi tamamen bitmiş olan Mine, en sonunda ders çalışmayı bıraktı ve uyumak için hazırlandı. O kadar yorgundu ki yastığa başını koyduğu gibi kendini uykunun kollarına bıraktı.

“24 saatin var genç hanım.” Bu sesin sahibini tanımıyordu. Etrafına baktı, ama karanlıktan başka hiçbir şey yoktu. “24 saat, az değil! Ama sana az geliyor gibi!” Sesi yine duyduğunda endişeye kapılıp kendi etrafında döndü. Kimse olmasa da duyduğu ses onu telaşlandırmıştı. “Siz de kimsiniz?” sorusuna cevap gelmese de sesin sahibi başka bir soru yöneltti: “Sana bahşedilmiş olan her saati, dakikayı ve saniyeyi kimin yolunda, hangi maksatla tüketiyorsun Mine?” Sesin sahibi, yumuşak tonu ve düşündürücü sorularıyla Mine’nin telaşından arınıp kendisini sorgulamasına sebep oldu. Gerçekten de ömrünün ne kadarını hayırlı işlere sarf ediyor, verimli bir şekilde değerlendiriyordu?

Onu meşgul eden, birbirinden farklı ve nefse çalışan işlere mi yöneliyordu yoksa âhiret için azık mı hazırlıyordu? Aklında dünya mı vardı, yoksa ukba mı? “Yaptığın işlerin sonuçlarını düşün Mine! Sen ne için yaşıyorsun? Bu dünyadaki hedefin ne?” Bunlar sanki sürekli zihninde dönüp duran, ama derinlere gömülen sorulardı.

Bir büyüğünün sözünü hatırladı: “Yapılan işlerde bir hedef yoksa, hizmet yoksa, şükür yoksa, o eylemin bir anlamı ve kıymeti olur mu? Bu âdeta çok değerli olan zamanı alıp çöpe atmakla eş değerdir!” Endişeyle ve korkuyla gün içinde neler yaptığını ve gayesini düşündü. Sabah kalktığında güne sporla başlamış ve arkadaşlarıyla buluşup kahvaltı eşliğinde sohbet ederken yaklaşık iki saatini harcamıştı. Sonrasında beraber kampüse geçmişlerdi. Okuldan çıktıktan sonra arkadaşı yeni açılan bir mağazaya gitmeyi teklif ettiğinde onu kıramamış ve şehir merkezine geçmişlerdi. Eve vardığında akşam yemeğini yemiş ve derse oturmuştu. Gün içinde biraz çalışmış olsa da yarınki sınav için yeterli değildi. Bu yüzden gecenin ilerleyen saatlerine kadar okumalar yapmış, notlarını tekrar etmiş ve en sonunda uyumuştu. Bir gününü böyle geçirmişti. Zamanını harcadığı şeyleri düşündükçe kendini kötü hissetti. Vaktinin hiçbir işe yetmediğinden yakınıyor, ama düzgün bir program yapmadan saatlerini harcıyordu.

“Telaşlanma Mine! Zamanını tanzim etmek için hâlâ şansın var, ama bu konuda özenli olmak gerekiyor.” dedi aynı ses. “Meşgul olduğun işleri, muhakeme süzgecinden geçirerek kontrole tâbi tutarsan zamanını daha kolay bir şekilde yönetebilirsin. Dış âlemindeki dağınıklıktan kurtul ki iç âlemindeki dağınıklığın üstesinden gelebilesin.”

Mine yaptığı ibadetleri düşündü. Namazlarını hiç aksatmadan kılıyordu, ama yine de bir şeyler eksik gibi hissetti. Hayatının merkezinde olması gereken namazları, sanki kenarda kalıyormuş gibiydi. İşleri namazlarının arasına serpiştirmek yerine namazlarını işlerinin arasına sıkıştırıyordu. Bu fark ediş onda suçluluk duygusu uyandırırken sesin sahibi yine konuştu: “Zaman, o süre zarfında yaptığın işlerle güzelleşir ve değerlenir. Bereketlendikçe bereketlenir ve bollaşır. Gereksiz uğraşlarda heba edersen hiçbir kazancı olmayan yollara girmiş ve sunulan bu nimete nankörlük etmiş olursun.”


Çizim: Melike Karaca

Sonra bir süre sessizlik oldu. Ne yapması gerektiğini ve nasıl bir yol izlemesinin doğru olacağını düşündü.

“Nefis sürekli seni cezbeden şeylerle yaklaşsa bile unutma ki burası geçici bir liman ve ötelerde sonsuz bir hayat beklemekte. Her adımını bunun şurunda olarak at. Her işini bu düşünce ile şekillendir ve isteklerini bu iradeyle tart.” dedikten sonra konuşmasını “Zaman tanzimi, sorunlarına çare olacaktır!” diyerek noktaladı.

Mine nedense içinde büyük bir huzur hissetti. “Zaman tanzimi” diye mırıldanırken uzaklardan gelen bir gürültü işitti. Rahatsız edici ses giderek artıyordu. En sonunda ne olduğunu fark etti ve gözlerini gerçek dünyaya açtı. Onu yeni bir güne uyandıran alarmını kapattıktan sonra gününü özenle planlamak için çalışma masasına yöneldi.