2024 Alperen Çağlar Ekim 2024 Röportaj

Diyalogla İnşa Edilen Barış Köprüleri- 1

Küresel ölçekteki sosyal ve kültürel ayrışmalar, toplumlar arasında derin kutuplaşmalara yol açıyor. Bu durum, farklı inanç ve kültürleri bir araya getirerek barış ve uyumu teşvik etmeyi günümüzün öncelikli ihtiyaçlarından biri haline getiriyor. Polonya’da faaliyet gösteren Tuna Diyalog Enstitüsü (Dunaj Institute Dialog), ‘‘Aynı gökyüzünde bir aradaysak, aynı çatı altında da olabiliriz.’’ düşüncesiyle hareket ederek bu amaca yönelik çeşitli projeler ve etkinlikler düzenliyor. Enstitü, dinler arası diyalog ve sosyal sorumluluk projeleri gibi alanlarda gönüllüleriyle birlikte çalışmalar yürütüyor. Bu röportajda, enstitünün başkanı Mustafa Aydoğdu ile yürütülen projelerin toplumsal etkilerini, karşılaşılan zorlukları ve gelecek hedeflerini konuştuk.

Tuna Diyalog Enstitüsü olarak, kültürler arası diyalog ve toplumsal uyumu teşvik etmek için geliştirdiğiniz stratejiler nelerdir?

Günümüzün en büyük problemlerinden biri, şüphesiz kutuplaşma, çatışma ve insanlar arasındaki kamplaşmalardır. Esas gayemiz, kurumumuz Tuna Diyalog Enstitüsü adı altında, muhtelif projeleri takip etmektir. Bu projeleri, belirlenen bir akademik takvim dahilinde takip ediyoruz. Bu yıl itibarıyla devam eden on farklı projemiz bulunmaktadır. Haziran ayında gönüllülerimiz bir ay süresince bu projelerin nasıl icra edilmesi gerektiği ve yerel halka efektif şekilde nasıl ulaşılacağı üzerine çalışmalar yürütüyorlar.

Diyalog denildiğinde genellikle dinler arası çekişme ve tartışmalar akıllara geliyor. Peki, diyalog çalışmalarınızda hangi diğer alanlara odaklanıyorsunuz?

Diyalog aslında çok daha geniş bir kapsam alanını içerir. Diyalog, farklı inançların, kültürlerin, toplulukların ve alanların bir araya gelerek ortak değerler oluşturmasını ve toplumsal sorunlara birlikte çözümler bulmasını sağlar. Enstitü olarak, bu anlayışı genişleterek; çevre, medya, sanat, sosyal sorumluluk, insan hakları, teknoloji, psikoloji ve sağlıklı yaşam gibi çeşitli alanlarda diyalog platformları inşa ettik. Polonya toplumuna entegrasyon ve yararlı faaliyetler sunma bilinciyle hareket ediyoruz. Örneğin, nesiller arası köprüler kurma projemiz kapsamında gönüllülerimiz, huzurevindeki yaşlılarla düzenli buluşmalar gerçekleştiriyor ve birlikte etkinlikler yapıyor. Bu türlü toplumsal hizmetler yerel halk tarafından büyük bir memnuniyetle karşılanıyor. Polonyalılar, kendi toplumlarında bile bu denli yoğun bir katkının nadir görüldüğünü belirterek çalışmalarımızdan övgüyle yad ediyor.

Farklı topluluklarla barış ve huzur ortamı oluşturma çalışmalarınızda ne tür etkiler gözlemliyorsunuz?

Amacımız, Polonya’da veya dünyanın herhangi bir yerinde insanlarla bir araya gelerek barış ve huzur ortamına katkı sağlamak. Farklı toplulukların bir arada yaşamasının mümkün olduğunu göstermek. Dinimizin manevi güzelliklerin yaşanmasının yanında etkinliklerimizde sergilediğimiz değerler, sadece gönüllülerimizi değil farklı din mensuplarını da cezbetmektedir. Özellikle İbrahimî dinlerin temsilcileriyle ortaklaşa yürüttüğümüz diyalog faaliyetleri, Katolik, Hristiyan ve Yahudi topluluklarıyla da ilişkilerimizi pekiştiriyor. Bu etkinliklerde birçok ortak değerimizi fark ediyoruz ve bu değerler üzerine odaklanarak çeşitli programlar düzenliyoruz. Hiç şüphesiz bu çalışmalar, evrensel değerlerin daha iyi anlaşılmasını sağlıyor.

Gelecekteki projeleriniz ve ekip olarak belirlediğiniz hedefler hakkında bilgi verebilir misiniz?

Önümüzdeki aylarda yeni projelerimizin temellerini atacağız. Bu süreci, bir hayli  gönüllümüzle dokuz farklı platformda yoğun bir işbirliği içinde yürütüyoruz. Projelerimizin temelinde takım çalışması, devamlılık ve sürekli eğitim yer alıyor. Bu süreç, sadece etkinlik düzenlemekten ibaret değil; aynı zamanda dış dünya ile sürekli diyalog halinde olmayı ve bireysel maneviyatı yüksek tutmayı da gerektiriyor. Bizim için en değerli olan ise, bu süreci ekibimizle birlikte sürdürüyor olmamız. Gönüllülerimizle haftada en az bir kez eğitim seminerleri düzenliyor ve düzenli toplantılar yapıyoruz. Toplantılarımız, bir kuşun iki kanadı gibi, hem manevi hem de maddi açıdan kendimizi geliştirmemizi sağlıyor. Ayrıca, gönüllülerimizin manevi gelişimlerini desteklemek için yılda iki kez düzenlediğimiz, farklı ülkelerden konuşmacıların katıldığı genel kurullar ve kamplar düzenliyoruz. Bu kamplar, hem gelecek yılın planlarını yapmamıza hem de diyalog üzerine yeni stratejiler geliştirmemize imkan tanıyor.

Küresel anlamda barış ve uyumu teşvik etmek için medeniyetler arası dayanışmayı nasıl artırabiliriz? Bu süreçte bireyler ve toplumlar ne gibi katkılar sağlayabilir?

Samuel Huntington’ın medeniyetler çatışması nitelemesine tamamen karşıt olarak M. Fethullah Gülen Hocaefendi, medeniyetlerin kardeşliği ve birliği üzerine odaklanmamız gerektiğini vurguluyor. Dünya, çeşitli kültürler ve dinler arasında çatışma zeminindeymiş gibi görünse de, bizim yaklaşımımız bu olmamalı. ‘‘Yaşadığım toplumda ne yapabilirim?’’ sorusunu sormalı ve karamsar tabloya rağmen proaktif olmalıyız. Bireysel çabalar önemli olsa da, kolektif çalışmalar çok daha etkili olabilir. Eğer küresel düzeyde bir şey yapamıyorsak, mevcut çevremizde ne yapabileceğimize odaklanmalıyız. Bu bağlamda, farklı projeler, etkinlikler ve işbirlikleri üzerine düşünmeli ve harekete geçmeliyiz.

Dipnotlar 

Ahmet Kurucan, Niçin Diyalog?

Faruk Mercan, Demokrasiden Geriye Dönüş Yok

B. Jill Carroll, A Dialogue of Civilizations