2024 Edebiyat Ekim 2024 Serhat İlhan

Yuvak Döndükçe Umut Vardır

Anadolu’nun kadim toprakları, tarihin ve kültürlerin izlerini taşıyan köyleriyle bir masal diyarı gibidir. Bu köylerden biri olan Karaman’ın Başyayla ilçesine bağlı Bozyaka köyü, Serper Vadisi manzarasına sahip, sırtını Toros Dağları’na yaslamış, önünde uçsuz bucaksız buğday tarlaları uzanan bin metre rakımda bir yerleşimdir.(1)

Köyümüzün dar sokaklarında sabahın ilk ışıklarıyla horozların ötüşü yankılanır. Müezzinin lahuti sesi ile okunan ezan, gecenin sessizliğini nur oklarıyla deler. Müezzin Salih Efendi uykuyu çok sevdiğinden olsa gerek, “Essalatu hayrun minenvum” yani “Namaz uykudan daha hayırlıdır” kısmına gelince sesini biraz daha yükseltir. Ezan bitince minare merdivenleri inerken de şu şiirini okur.

Gafletten kurtar bedenini, kulak ver nidaya 

Gel rahmet kapısının tokmağını vurmaya 

Uyan artık, yoksa durmuş iblis def çalmaya 

Gel Hak kapısının eşiğinde el pençe divan durmaya

Bozyaka bu kutlu çağrıya eşlik ederler. Onların camiye attıkları adımlara bir ressamın eliyle çizilmiş gibi olan ufuk çizgisinin incelmesi eşlik eder. Güneş artık müsaade ister yüce dağlardan.      Her sabah bu gün doğumuna eşlik etmek için camiden hızla çıkar evimizin yolunu tutarım. Eve vardığımda gıcır gıcır basamaklarıyla güven vermeyen tahta merdivene korka korka tırmanıp dama çıkarım. Damda beni bekleyen yuvak efendinin yanında bitiverir, sırtımı ona yaslar doğanın harikalarından biri olan gün doğumunu izlemeye dururum.

Bugün yine damda yerimi almıştım ki alnıma bir damlanın düştüğünü hissettim. Rahmet habercileri her zamanki gibi yere erken varmış, ortalıkta kuruması için dışarıya bırakılan sebze kurutmalığı veya salçası olan köylüyü uyarmaya gelmişti. Birazdan sonbahar yağmurları başlayacaktı. Köylüyü harekete geçiren bu durumun benim için iki anlamı vardı. Birincisi yuvak yapmak, ikincisi yaylaya çıkmamak. İkinci haber benim için oldukça sevindiriciydi. Bugün yaylaya çıkmayacak ve üniversite sınavıma çalışabilecek ve hayalim olan öğretmen olma yolunda bir adım daha atabilecektim.

Yağmur hafif hafif yağmaya başlayınca yuvakı elime aldım. Anadolu’nun farklı yerlerinde darlık, yuvgu ve loğ olarak da adlandırılan yuvak, köy hayatının sessiz tanıklarından biri olmuştur. Ağır, bazalttan yapılmış, koca bir silindirdir.(2) Sapa bağlı uzun demir bir kolu vardır, bu kol sayesinde ileri geri hareket ettirilerek çatıdaki toprağı düzleştirir, sıkıştırır. Yuvakla çalışmak, her ne kadar zahmetli olsa da köylüler için bir gelenektir. İlkbaharda, karların erimesiyle çatının yenilenmesi ve sıkıştırılması gerekirken, sonbaharda yaklaşan kış mevsiminin ağır kar yükünü taşımaya hazırlık yapılır.

Hamur ele yapışmasın diye serpilen un misali damın toprağı yuvaka yapışmasın diye biraz saman serpip, yuvakı köy damında götürüp getirmeye başladım. O döndükçe taşa sürtünen demir sap gıcırdamaya koyuldu. Diğer köylüler de ellerinde yuvaklarını almasıyla köyden gıcır gıcır sesler yükselmeye başladı. Bu da yuvakların kendine göre bir zikri sanırım.

Çözeceğim sınav sorularını düşünerek hızlanan yağmurla birlikte hızlandım. Yuvak ağır olduğu için köşelere gelince düşmesin diye bir adım geride durup onu durdurmak gerekir ve ben de bu sebeple köşelere çok yanaşmıyordum. Zira zayıf olduğum için yuvakla birlikte aşağıya düşebilirdim. 

Damda yuvalanması gereken az bir kısım kalmıştı ki yuvak her nasılsa elimden kaydı ve aşağıya düştü. Neyse ki son anda sapını bırakmıştım. Babam buna çok sinirlenecekti çünkü yuvak hemen evin yanındaki hayvan barınağının çatısına düşmüştü. Kış öncesi böyle bir tamir babamı çok kızdıracaktı. Ayrıca o yuvakı oradan kaldırmak için belki de on kişiye ihtiyaç vardı. Bu sefer merdivenin güvensizliğini düşünmüyordum. İlk defa bu kadar hızlı iniyordum bu merdiveni. Bazen dert üstüne dert gelir, önceki dertleri unutturur ya, işte bu da öyle bir andı.

Köy müezzini Salih efendi Kur’an-ı Kerim’de bu durumun bahsedildiğini, Uhud Savaşı’nda dert üstüne dert çeken sahabilerin anlatıldığını söylemişti. Ayette, ..”Allah size(bir öncekini unutturacak) gam üstüne gam verdi ki,(dünya adına) artık elinizden çıkıp gidene de, başınıza gelenlere de üzülmeyesiniz”..(3) yazıyormuş. 

Musibetler kuşağında kulunu böyle bir nimetle rahatlatan Rabbim, sen ne büyüksün! diyen Salih efendiyi şimdi daha iyi anlıyordum.

Hasar büyüktü. Evin yuvalanmayan yerinden su damlalarının aktığını ve soru bankası kitaplarımın üstüne damladığını gördüm. Sırılsıklam olmuşlardı. Geçen sene babamın bin bir zahmet çekerek aldığı kitaplarım kullanılamaz haldeydi. Çaresizliği iliklerime kadar hissettim. Başımın üzerinden süzülen yağmur damlalarına gözyaşlarım eşlik etti. O sene üniversiteye gidemeyecek olmanın verdiği hüzün sardı bedenimi. 

Artık bu köyden çıkmalıydım. Hayallerime doğru koşmak için olan enerjimi yuvak yaparak tüketmek istemiyordum.

Yağmur giderek hızlanmıştı. Babamın çarıklarının yağmur suyuna çarpma seslerini duydum. Sanki yüzüme inen birer tokat gibiydi. Bana bir fiske bile vurmazdı fakat onca çekilen emeği düşündükçe yüreğim parçalanıyordu.

Yüzü biraz asıktı. Belli ki dışarıda olan yuvağı görmüştü. Kapıdan girip beni kitaplarımın başında ağlamaklı halde görünce dışarı çıktı. Köyün gençlerine haber etmiş olacak ki evin etrafında birkaç kişinin sesini duydum. Biraz sonra evin köşesindeki su sızıntısı da durmuştu. Belli ki yuvak tekrar dama kavuşmuş ve görevini yerine getirmişti.

Merdivenin gıcırdamasından babamın geldiğini hissettim. Bir yandan ıslanan ve bozulmuş kitapları yakmak için sobanın yanına dizerken bir yandan da kullanabilir var mı diye sayfalarını karıştırıyordum.

Evin tahta kapısını kaldırarak açan babam içeriye girdi ve ıslanan çoraplarını çıkarıp sobanın yanına astı. Ben üzgün bir vaziyette iki büklüm olmuşken “Otur yanıma oğlum” dedi ve şunları söyledi:

“Bak oğulcuğum, sen Yakub peygamberin Yusufu ona ne kadar kıymetliyse sen de benim için öyle kıymetlisin. Bilirim yılların bu köyün yaylalarında geçti. Yuvak yapmaktan nasırlaşmış ellerinle kalem tutmaya çalıştığını bende görürüm. Üniversite hayalin burnunda tüter. Sen okuyacaksın topluma, vatana ve millete hayırlı bir öğretmen olacaksın. Ben yarın kasabaya gider sana yeni kitaplarını alırım. Bir ineğimiz var, bize bazen süt verir. Onu satar seni yine okuturum. Bu umutsuz halini bırak, kalk bir abdest al. Allah’ın rahmetinden ümidini kesme.” 

Yeniden damlamaya baslayan sızıntıya baktı ve ekledi: “Yuvak döndükçe umut vardır. “Bu söz kalbime işlemiş, beni çok derinden etkilemişti. 

Birazdan yağan yağmura eşlik eden bir yuvak sesi duydum. Babamın elinde yuvak bu sefer bir ayrı dönüyordu…

Dipnotlar

https://www.karamandan.com/foto/19112970/bozyaka-koyu-basyayla-ilcesinin-essiz-bir-koyu

Bakara Suresi 153.ayet Ali Ünal Meali

Buhari, Cihad, 132; Müsned, 3/333; Darimi, Adab, 43