Ufuklar sisli, yıldızlar süzgün, ay buğulu,
Ölgün bakıyor muhteşem kehkeşan öteden.
Gözlerim birkaç asırlık hicranla dopdolu,
Kulaklarımda hasret nağmeleri her telden.
Her gece bin bir duyguyla etrafı süzerken,
Ümit-inkisar arası ve hep yapayalnız;
Ne çığlıklar duyarım böyle yalnız gezerken,
Çevre alaca karanlık, dört bir yan ıpıssız…
Yağar gönlümün enginliklerine hep hüzün,
İçerim bazen gözyaşlarımı sessiz sessiz;
Peltekleşir hislerim, dili tutulur sözün,
Sesler dinlerim rûhumdan güftesiz, bestesiz.
Bir de kalbimin ritmi inkisarla vurunca,
Salarım kendimi en uzun ağlamalara.
Ve ne hafakanlar yaşarım gece boyunca,
Dökerken içimi kapkaranlık kuytulara.
Söyleyin güneş ne zaman doğacak acaba!
Gece sürüp gidemez şafak söktükten sonra!
Bir deyin, yağmur ne zaman yağacak acaba!
Kar-buz böyle kalamaz cemre düştükten sonra!
Kaynak: Sızıntı, Şubat 1998, Cilt: 20, Sayı: 229.