Ashâb-ı Kirâm Haziran 2024 Rana Özçelik

Kadisiye Kahramanı: Sa’d ibn Ebû Vakkas

Allah Resûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) anne tarafından akrabası olup dedesi, Resûlullah’ın annesi Amine’nin amcasıdır. Gençliğinin baharında, henüz 17 yaşında iken İslam’la şereflenmiştir. Kutlu davanın ilklerinin sayfasına göz attığımızda onun adını, Allah yolunda ilk oku atan ve kendisine ilk ok atılan ve Cennet’le müjdelenen 10 kişiden biri olarak görürüz.

Resûl-ü Ekrem’in, Uhud Muharebesi’nde, “Anam babam sana feda olsun at okunu!” dediği kişidir.[1] Allah Resûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem), “Allah’ım, onun atışını isabetli; duasını makbul kıl.”[2] duasına mazhar olmuş, mızrağı ve duasının hedefe isabet etmesi ile tanınmış, İslam komutanlarının önde gelen isimleri arasında yer alarak, “Fârisü’l İslam” lakabı ile anılmıştır.[3]

Resûlullah bir gün ashabı ile otururken “Şimdi buraya Cennet ehlinden biri gelecek.” demiş ve ashabın meraklı bakışları arasında Sa’d ibn Ebû Vakkas (radıyallâhu anh) çıkagelmiştir.

Birgün Abdullah ibn Amr ibn el-Âs (radıyallâhu anh), ona gelerek Allah’a yakınlaşmaya vesile olacak ibadet ve amelin ne olduğunu sorar. Hazreti Sa’d şu cevabı verir: “Topluca Allah’a ibadet etmek, Müslümanlardan hiç kimseye öfkelenmemek, kin duymamak ve su-i zanda bulunmamaktır.”[4]

Onun cennetle müjdelenecek kadar güçlü bir imana sahip olmasına bir örnek:

Sa’d’ın annesi, onun Müslümanlıktan vazgeçmesi için pek çok kez konuşmuş, ancak bir sonuca ulaşamamıştı. Son olarak etkili olacağı zannı ile açlık grevine başlamış, Sa’d İslam’dan dönmezse ölünceye kadar yemek yemeyeceğini ve kavmi arasında Sa’d’ın ‘anne katili’ olarak anılacağını söylemişti. Ancak mesele iman meselesiydi. Şöyle cevap verdi: “Vallahi de ey anneciğim, ben dinimi terk edecek değilim!”[5]

Sa’d dininden dönmedi, ama annesi onun imanı karşısında açlık grevinden vazgeçmek zorunda kaldı. Sa’d’ın tavrını destekleyen âyet gecikmemiş ve Müslüman olmayan anne babaya karşı nasıl davranılacağı İlahî beyanla belirlenmişti. “Eğer onlar seni, şerik olduğuna dair hiçbir bilgin olmadığı şeyleri, Bana ortak saymaya zorlarlarsa sakın onlara itaat etme! Ama o durumda da kendileriyle iyi geçin, makul bir tarzda onlara sahip çık…” (Lokman, 31/15).

Hazreti Ömer (radıyallâhu anh) döneminde aktif görevler üstlenen Sa’d, Irak cephesinin başkumandanlığını yürüterek Kadisiye Muharebesi’nde, zamanın süper gücü, silah ve teçhizat bakımından İslam ordusundan daha üstün olan Sasanileri, Allah’ın izni ve inayeti ile ağır bir mağlubiyete uğratıp Sasanilerin başkenti Medaini de fethederek Sasani İmparatorluğu’ndan gelecek tehlikelerin ortadan kalkmasına vesile oldu.

Ordusunu fetaneti ve cesareti ile yönetirken kendisi hakkında Allah Resûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) yaptığı övgüler onu kibre sürüklemiyor, müminlerin emiri Hazreti Ömer’e savaşın gidişatı hakkında bilgiler veren mektuplar yazıyor, İslam ordusunu Medine’deki Müslümanların duası ile desteklenmesini istiyordu. Irak valisi olarak görev yaptığı sırada Kufe şehrini kuran Hazreti Sa’d, Irak’ta İslam’ın temellerinin atılmasına da hizmet etti.

Hicretin 54. senesinde, 80 yaşında iken aşere i mübeşşere ve muhacirlerden en son vefat eden kişi olarak ruhunun ufkuna yürüdü. Vefatının yaklaştığı dakikalarda, yanında bulunanlara odada bulunan bir sandığı işaret etti. Sandık açıldığında sandığın içinden eski, parçalanmış bir gömlek çıktı. O gömleğin kendisine kefen yapılmasını istedi. “Bu gömlekle Bedir’de müşriklere karşı savaştım ve bugün için sakladım.” dedi.[6]

[1] M. Fethullah Gülen, İnsanlığın İftihar Tablosu: Sonsuz Nur (Cilt 2), İstanbul: Nil Yayınları, 2007, s. 371.

[2] M. Halid, 60 Seçkin Sahabe Hayatı, İstanbul: Beka Yayınları, 2003.

[3] islamansiklopedisi.org.tr/sad-b-ebu-vakkas

[4] Halid, a.g.e.

[5] www.peygamberyolu.com/sad-ibn-i-ebi-vakkasin-huzura-kosusu/

[6] I. Hatiboğlu, İslam Ansiklopedisi.