Hediyeleşmek, sosyal hayatın huzur ve mutluluğu için çok önemli unsurlardan biridir. Hediyeleşmek, gıybet ve suizan gibi kötülüklerin önünü keserken insanlar arasındaki muhabbeti de artırır. Hediye, takdim edilen kişinin değer verilmiş olduğu anlamına gelir.
Efendimiz de (sallallâhu aleyhi ve sellem), “Hediyeleşiniz ki birbirinize olan muhabbetiniz ziyadeleşsin”[1] buyurarak hediyeleşmeyi tavsiye etmiştir.
Güzel bir armağan için, dikkat edilmesi gereken bazı şeyler vardır. Mesela, hediyenin kendisi kadar hediye paketi de önemlidir. Alacağımız hediyenin doğru olması için, ilgili kişinin yakından tanınması gerekir. Hediyenin onun bir ihtiyacını gidermesi, kişiye uygun ve cazibedar olması da önemlidir. Mesela, okumayı sevmeyen birine kitap armağan etmek uygun olmaz.
Hediye kutusu hem korunaklı ve sağlam hem de hediyenin büyüklüğüne uygun seçilmelidir. Hediyeye göre kutu; ahşap, karton veya plastik olabilir. Hediyenin kırılabilir, sıvı ya da gıda olmasına göre özel muhafazalı kutular düşünülmelidir. Hediyenin kutu içinde sağa sola çarpmaması için pamuk, saman veya kâğıt gibi dolgu maddeleri kullanılmalıdır. Armağanın sarıldığı kâğıdın ve konulduğu poşetin renk ve deseni de yine kişiye uygun seçilmelidir. Son olarak, muhatabımızın seveceği bir koku da sıkılarak hediye hazır hâle getirilir.
Peki, “Bütün bu bahsedilen detaylara uygun olarak her gün hediyeler almaktayız.” desem inanır mısınız? Evet, bu harikulade hediyeler, çokluğundan dolayı sıradanlaşmış ve her gün her birimize bir şekilde ulaştığından, gaflete dalanlar için alelade hâle gelmiştir.
Mesela, onlarca meyveden biri olan narı düşünecek olursak: Hem içi hem de kabuğuyla harika paketlenmiş bir hediye değil midir? Rengiyle, kokusuyla ve tadıyla hemen herkesin memnun kaldığı bir hediye…
Güzel renk ve hoş kokusuyla bizi cezbeden narın kabuğu ne kırılacak kadar sert ne de meyveyi koruyamayacak kadar yumuşaktır. Güzel bir hediye kutusu hükmünde olan kabuğunun başında, bir de hediye kurdelesi gibi bir tacı vardır. Peki, bu çok fonksiyonlu kabuğun antibakteriyel ve antiviral özelliklerinden dolayı meyveyi bakteri, mantar ve virüslerden koruduğunu biliyor muydunuz? Kabuğunun kaynatılarak içilmesi gibi faydaları da bahse değerdir. Kabuğun altı, beyaz renkte, kauçuk gibi yumuşak bir maddeyle sıvanmıştır. Aynı yapı, meyveyi diklemesine genellikle altı parçaya böler. Bu beyaz elastik kısım, darbeler sırasında meyveyi korur. İçeri doğru ilerlediğimizde bu altı bölümdeki nar taneciklerinin harika bir şekilde sıralandığını görmekteyiz. Her bir nar tanesi yine özel bir zarla sarmalanmış ve o beyaz yapıya bağlanmıştır.
“Neden bu kadar korunaklı bir yapı var?” sorusu aklımıza gelebilir. Nar, C vitamini deposudur. C vitamini havadaki oksijenle buluştuğunda bozulmaya (özelliğini yitirmeye) başlar ve belli bir süre sonra neredeyse hiç faydası kalmaz. İşte her bir nar tanesinin zarı patlamadıkça, içindeki C vitamini havayla temas etmez ve özelliğini korur.
Nar sadece bir misaldir. Her bir hediyenin paketi de kendine özgüdür. Çok farklı özelliklerde kabuklar vardır. Badem, ceviz ve Antep fıstığının kabukları çok sert, kivi ve şeftalinin tüylü, erik ve elmanın ince, karpuz ve kavunun ise kalındır.
Başka bir armağan olarak cevizi düşünecek olursak: En dışta cevizi radyasyon, sıcaklık ve yağış gibi hava şartlarından ve bakteri ve mantar gibi zararlı unsurlardan koruyan yeşil ve yumuşak kabuk vardır. Sert, kahverengi kabuk, cevizi fizikî darbelerden korurken iç tarafa hava girmesini önler. Böylece özel bir zarla kaplanmış olan ceviz meyvesinin omega-3 ve omega-6 gibi sağlığımız için çok faydalı yağlarının havayla temas ederek okside olmasını ve tadının acılaşmasını önler. Sert kabuğunun içindeki meyvesi ise, ince odunumsu özel bir malzeme kullanılarak sabitlenmiş ve paketlenmiştir.
Nar ve ceviz, sayısız harika hediyelerden sadece ikisidir. Günümüzde yaklaşık 500 bin tür bitkiden bahsedilmektedir. Elbette, hepsini yemiyoruz. Bize sunulan hediyelerin hepsinin yenilmediği gibi… Bütün meyveler, sebzeler hatta tavuk vasıtasıyla sunulan yumurtadan arılara ürettirilen bala kadar her şey kendine özgü, korunaklı bir armağan paketi içinde var edilmektedir. Onlara giydirilen bu latif kıyafetlerle hediyeler, göz zevkimize uygun olarak sunulmaktadır. Peki, Rabbimizin bu harikulade armağanları için bizim de bir nevi hediye hükmünde olan şükrümüz nasıl olmalıdır?
Mesela namazlarımız, Rabbimize sunulan bir hediye ise, tâdil-i erkâna, yani namazın bütün rükûnlarına, şartlarına ihtimam göstererek teşekkür edebilir, tesbihatımızla da şık bir kurdele yapıp Sahibine gönderebiliriz.
Dipnot
[1] Muvattâ, Hüsnü’l-Hulk, 16; Buhârî, El-Edebü’l-Müfret, no: 594; Münâvî, III, 271.