Finlandiya’nın tarihine göz atınca, nüfusça hiçbir zaman fazla olmayan bu milletin, tarih sahnesine çıkışının hem olaysız hem de daha az göz önünde cereyan ettiğini görüyoruz. Finlandiyalılar, tarihte zaman zaman İsveç ya da Rusya’nın hâkimiyeti altında kaldıklarından pek de dikkat çekmiyorlardı. Sürekli olarak bu iki güçlü kültüre sahip devletin yönetimde söz sahibi olmaları, millet olarak Fin halkında derin bir ümitsizlik meydana getirmişti. Bununla birlikte 20. asırda ayakta kalabilmek için ağır bedeller ödemiş bir millet olduklarını da biliyoruz. Hem I. hem de II. Dünya Savaşından etkilenmiş, ancak borçlarını tek başına ödeyip güçlü ekonomisini bir kez daha ispat etmiş Finlandiyalıların, günümüzde de Avrupa standartlarının dahi üstüne çıktığını pek çok sahadaki veriler göstermektedir.
Bataklıklardan, ormanlık arazilerden ve taşlıklardan oluşan ve çok da büyük olmayan bu ülkenin, ağaç kabuklarıyla karışık çavdar ekmeğiyle beslenen ve yatacak düzgün bir evi dahi olmayan köylüleriyle birlikte nasıl olup da büyük bir dönüşümü gerçekleştirdiğini anlamak için, Johan Vilhelm Snellman gibi isimlerin katkıları incelenmeyi hak ediyor.
Snellman, 1806 yılında İsveç’te dünyaya geldiğinde, ailesi Stockholm’de yaşıyordu. Ancak Finlandiya, 1809’da Rusya’ya ilhak edilmeyi onaylayınca, ailesi ile Finlandiya’ya geri döner ve 1881’de Danskarby’de vefat ettiği tarihe kadar, Finlandiya’nın kaderinde çok önemli bir rol oynar.
Finlandiya’nın tarihini yeniden yazan Snellman, dönemin büyük bir ilim adamı, filozofu ve siyasetçisiydi. Ancak bunlardan daha fazla öne çıktığı vasfı, hiç şüphesiz Fin kültürünün temelini oluşturan bir halk öğretmeni olmasıydı ve esas hikâyesi de buydu. Snellman’dan etkilenenlerin sayısı, onun fedakâr bir eğitimci olması ve fevkalade motivasyonu sayesinde çoğalmıştır. Azimli ve eğitilecekler için istekli oluşu, etrafını çıra etkisiyle yakıp tutuşturmuştur. Snellman’ın kısa sürede, genel olarak yozlaşmış bir toplumun dönüşümüne öncülük ederek milletini bugünkü seviyeye çıkarmasının sebeplerini, uyguladığı belli metotlarda aramak gerek.
O,öncelikleiyi bir hatipti. Halkın fakir ve aciz oluşunun temel sebebinin cehalet olduğunu iyi biliyordu. Bu maksatla bilgi birikimini aktarabileceği ortamları kendisi oluşturuyor ve ülke sathına yayılan konferanslarıyla halkı eğitmeye çabalıyordu. Bu konferanslarda bazen tek olur, bazen de tecrübesine güvendiği bilim insanlarını yanına alırdı. Konferanslarında işlediği millî ruhun kazanılması ve ataletten kurtulma yolları gibi konular, başta gençler olma üzere köylüler, işçiler ve fakir kimseler üzerinde hayli tesirli oluyordu. Yaz kış demeden yaptığı seyahatlerle ülkeyi baştan sona dolaşıyor, mektup halkaları oluşturarak halkın eğitiminde ilerlenebilecek her metodu kullanıyordu.
Hayatın her alanında söyleyecek bir sözü olan millî düşünür Snellman’ın o dönem için uyguladığı bu metotlar aracılığıyla topluma ulaşacağı kanallara sahip olduğu söylenebilirdi. Ancak o, toplumunun daha hızlı bir dönüşüme ihtiyacı olduğunu düşünüyordu ve bu sebeple öncelikli olarak ilgilendiği kitleler vardı. Hiç şüphe yok ki bunların başında öğretmenler, askerler ve devlet çalışanları geliyordu. Ayrıca toplumun temeli olan aile yapısını da ihmal etmeden ailelere uygun konferanslar düzenliyordu. O dönemler toplumun büyük çoğunluğu olan köylüleri de unutmuyor, halka yönelik sağlık, edebiyat, ekonomi ve ahlâk konularında sohbetler düzenliyorlardı. Bu adanmış topluluk eliyle köylerde bile birer Halk Üniversitesi kurulmaya başlanmıştı.
Farklı alanlarda faaliyetler düzenleyen Snellman, yakın arkadaşlarıyla edebiyat ve çeşitli felsefî konuları tartışabilmek için Cumartesi Cemiyeti adıyla bir grup kurmuştu. Bu vesileyle Fin kültürünün bazı tanınmış destekleyicileri ve gelecekte bu kültür mirasının geliştiricileri olacak birçok öğrenciyle yakın temas halindeydi. Üyelerin evlerinde bir araya gelerek Cumartesi Cemiyetinin çalışmalarını eşiyle birlikte yakından takip ediyordu.
Bütün bu uğraşların neticesinde, halkına hizmet veren dürüst ve idealist memurlar, öğretmenler ve aydınlar eliyle toplum baş döndüren bir hızda ilerleme kaydetmiştir. Snellman’ın grubu 19. asra kadar Fin dilinde dinî eserler dışında hiçbir eser yayımlanmayan ülkelerinde, Finlandiya halk destanı ve Finlandiya edebiyatının en önemli eseri olan Kalevala’yı neşrederek atılım yapmıştır. Millî marş olarak kabul edilen şiir de topluluğun bir üyesi olan Johan Ludvig Runeberg’e aittir. Köylerden sadece yerel değil global ürünler de pazarlayacak tüccarlar ve esnaflar yetişmeye başlamış, okulsuz ve kütüphanesiz köy kalmamıştır.
Finlandiyalıların ülkelerini adlandırdıkları “Suomi” yani “bataklık arazi”, Fin milletinin üstün gayretleri sayesinde âdeta bir cennet olmuştur. Himmeti milleti olanlar el ele verince fedakâr ruhlu pek çok insan da cesaret kazanarak öne çıkmış ve çok daha hızlı bir şekilde mesafe kat etmişlerdir. Bu yükseliş; cehalet, sefalet, bunalım ve kaos topraklarında bile bir gün atılım yapılabileceği ümidini canlı tutarken yeniden hayata tutunma gayreti taşıyan nice ağzı dualı, sinesi yaralı kimseler için de mühim bir örnek teşkil etmektedir.
Kaynaklar
Grigory Petrov, Beyaz Zambaklar Ülkesinde, İstanbul, Koridor Yayıncılık, 2007.
Juha Himanka, The University as a Community of Selves. Johan Wilhelm Snellman’s “On University Study”, Higher Education 2012, 517–528.
Matti Klinge, “Snellman, Johan Vilhelm”, Finlandiya Ulusal Biyografisi. finland.fi/life-society/j-v-snellman-without-him-where-would-finland-be/