Ilık ılık esen rüzgârla kovalamaca oynayan yaprakları izlerken bize kışın ulaklığını yapan, son durağın “sonbahar” olduğunu haber ediyor. Seviyor, sevmiyor diye bir bir yapraklarını düşüren ağaçlar, kışın beyazından önce her yeri kendi rengine boyuyor. İçine attığı dertlerini döküyor zannımca. Ağaçlar bile bu kadar dertliyken kuşlara ne demeli? Mecnun gibi diyar diyar geziyorlar âdeta. İp gibi dizilip uçmayı da nasıl öğrendiniz? Çok fazla bavul hazırlayıp da yükünüzü artırmayın, nasıl olsa kışı dönünce köşede ilkbahar.
Kapı komşumuz gibi bize yakın olduğu günlerin ardından sanki güneş, istirahate çekilip tatil yapmak için hazırlık yapıyor gibidir. Öyle ki bizler de dolap raflarına kaldırılmış battaniyeleri yavaş yavaş indirmeye başlarız. İşte tam da bu güneşli günlerin üstüne bir perde çekip elimizde ıhlamur ve kuşburnu çaylarıyla dolaşırken buluveririz kendimizi. Penceremizi kaplayan kasvet dolu bulutlar, gözdağı verir gibi elimizi kolumuzu bağlar. En çok da bu mevsim, korkuyla bahçelerimizi dolduruverir. Belki de bize yaşlılığı, arta kalan saatleri hatırlatır. Sıcak mı soğuk mu olduğuna karar veremediğimiz için kıyafet seçmekte zorlandığımı bu havaları pişmanlıklarımıza denk tutarız. Belki de bu yüzden şemsiyelerimizi bu günlerde yanımızdan ayırmayız. Pişmanlık kırıntıları dahi bırakmamak için var gücümüzle siper edip korunuruz.
Yaz meyvelerinin o gökkuşağımsı renklerinden sonra, şimdilerde pazar ve manav tezgahlarının renkleri, ekranı donmuş gibi kalan film karesini anımsatıyor. Belki de kahverengiyi turuncuya bağlayan hüzünlü ve kederli sonbaharın, güneşten kalan son renkleriyle hayata tutunmaya çalışması da ümidimizi artırıyor.
Ayrıca sonbahara nereden baktığımız da önemlidir. Muhammed İkbal’in, “Senin bahar şeklinde gördüğün bir mevsim, başkalarının nazarında sonbahar olabilir.” İfadesi, aklıma Ekvator ve çevresindeki memleketleri getiriyor. Buralarda sonbahar, zahirde kapılarının önünden bile geçmezken batında ömrünün son demleri, bir tül inceliğindedir. Tıpkı Rimbaud’un söylediği gibi, “Sonbahar, kendini göstere göstere mi gelir yoksa aniden kapıda mı belirir de bizler, yazın rehavetine kapıldığımızdan göremeyiz, bilinmez! Lakin o mutlaka gelir.”
Herkesin ömründe sonbahar, duygu eşiklerini ayrı renge boyamış. Kimini çıkmaz sokaklara sokmuş kimini de caddelere ayırmıştır. Peki ya senin sonbaharının rengi nedir?