Seraları bilirsiniz; üzerleri genellikle cam ya da beyaz naylonla kaplı, içindeki ısının belli bir derecede tutularak çeşitli bitkilerin yetiştirildiği alanlardır.
Aslında bizim de bir çeşit serada yaşadığımızı biliyor muydunuz? İlahî kanunlara riayet eden, yer çekiminin vesilesiyle dünyamıza tutunan çeşitli gazlar, sera etkisi yapan harika bir atmosferin meydana gelmesinde istihdam edilir. Başka gezegenlerde olmayan bu gazlar, tam da canlıların ihtiyacı ölçüsünde hassas miktarlarda ayarlanmıştır.
Sera Etkisi
Öyle bir sistem kurulmuş ki Güneş’ten yerküreye gelen ışınların bir kısmı uzaya geri yansırken diğer bir kısmı ise yaşayabileceğimiz bir sıcaklık oluşması için tutulmaktadır. İşte bu ısıyı tutma görevi, sera gazları adı verilen; su buharı (H2O), karbondioksit (CO2), metan (CH4), azot oksit (N2O), ozon (O3) ve kloroflorokarbon gazlarına verilmiştir.[1]
Atmosferde bulunan su buharının ısı tutma özelliği fazladır, fakat miktarı çok nadir değişir ve ısı artışına katkısı yok denecek kadar azdır. Küresel ısınmada %50 paya sahip olan karbondioksit salınımının yaklaşık %85’i fosil yakıtlarından (petrol, kömür ve doğal gaz) kaynaklanmaktadır. Geriye kalan kısım ise özellikle büyük baş hayvanlar olmak üzere canlıların solunumu ve organik maddelerin parçalanmasıyla oluşmaktadır.[2]
Sanayi İnkılabının başlamasından sonra havadaki karbondioksit miktarı, 600 milyar tondan 750 milyar tona ulaşmıştır. Karbondioksit yoğunluğunun iki katına çıkması hâlinde küresel sıcaklığın üç derece artacağı hesaplanmaktadır. Global ısınmadaki etki payı %13 kadar olan metan gazı; organik atıkların oksijensiz ortamda ayrışması sonucunda meydana gelmektedir. Sanayi üretimi olan kloroflorokarbon gazlarının ısınmaya etkisi ise %22’dir.[3]
Karbon Ayak İzi
Atmosfere yaymaya sebep olduğumuz karbon miktarına işaret eden “karbon ayak izi”, ekolojik dengeye ne ölçüde zarar verdiğimizin bir göstergesidir. Bu gazlardan karbondioksit, başrol oynadığı için bu isimle anılır. Karbon ayak izi hesaplanırken günlük hayatımızda satın aldığımız ürünlerin üretiminde, ısıtma ve soğutmaya harcadığımız enerjinin elde edilmesinde ya da kullandığımız ulaşım araçlarından etrafa yayılan karbon miktarı gibi birçok değişken ele alınır.
Mesela duş almak ortalama 600 gram, hamburger yemek 2400 gram, asansör kullanmak yaklaşık 15 gram, uçak yolculuğu yapmak (Berlin-Londra arası) 250 kg karbondioksit salınımı demektir ve bunların toplamı karbon ayak izimizi meydana getirir.
Küresel Isınma
Son zamanlarda sıkça duyulan küresel ısınma konusu tam da bu mesele ile alâkalıdır. Özellikle kutuplardaki milyonlarca ton buzulun erimesi, deniz seviyesinin yükselmesi, mevsimlerin değişmesi, kuraklığın artması, şiddetli kasırga, sel ve yangınların meydana gelmesi gibi problemlere sebep olan küresel ısınma, canlıları tehdit etmekte ve ekolojik dengeyi bozmaktadır.
Adından da anlaşılacağı gibi bir ısınma söz konusudur ve karbondioksit suçlanmaktadır, çünkü insanoğlunun önlemini almadan daha ucuz ve daha konforlu yaşamak için ürettiği şeyler genelde karbondioksit salınımı yapmaktadır. Karbondioksit miktarının artması da tutması gereken ısıdan daha fazlasını hapsetmeye ve küresel ısınmaya sebep olmaktadır.
19. yüzyılın ortalarından günümüze kadar hava sıcaklığı 0,3–0,6 derece artmıştır. Araştırmalara göre, gelecek 40 yıl boyunca, her 10 yılda yaklaşık 0,1 derecelik küresel ısınmanın olacağı tahmin edilmektedir.[4]
Harika Denge
Aslında bahsettiğimiz karbondioksit miktarı havadaki diğer gazların oranına göre çok küçüktür. Atmosferin %78,8’i azot, %20,95’i oksijen, %0,93’ü argon, %0,0416’sı karbondioksit ve diğer gazlardan oluşmaktadır. Yani bütün bu problemler %0,0416’lık bir orana sahip gazın miktarındaki değişikliklerden kaynaklanmaktadır. Mesela 2007 yılında havadaki karbondioksit yüzdesi 0,0382 iken bugün 0,0416’dır. Atmosferdeki gazların miktarı o kadar hassas ayarlanmıştır ki karbondioksitteki %0,0034’lük bir artış büyük problemlere yol açmaktadır.[5]
Neler Yapılabilir?
Yürüyerek veya bisiklet kullanarak gidilebilecek yerlere motorlu taşıtlarla gitmemek, araç kullanmamız gerekiyorsa toplu ulaşımı tercih etmek, özel araca ihtiyacımız varsa mümkün olduğu kadar küçük hacimli motoru olan araçları kullanmak, evlerdeki atıkları azaltmak, mümkün mertebe plastik kullanmamak, gerekmedikçe eşyaları yenilememek, kurutma makinesi yerine asarak kurutmak, bulaşık ve çamaşır makinesini enerji ve su israfına yol açacak şekilde çalıştırmamak, dengeli et tüketmek, enerji tasarruflu makineler ve ampulleri tercih etmek, güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kullanmak, şahsî olarak yapılabilecekler listesidir.
Bahsedilen bu çözümlerin çoğunu israf etmeme başlığı altında toplayabiliriz. İsraf dolaylı olarak karbondioksit salınımı artırmaktadır. Mesela bir tişört bize ulaşana kadar; pamuk tohumlarının ekilmesi, pamuğun sulanması, gübrelenmesi ve toplanması, işlenip ip ve daha sonra kumaş hâline getirilmesi, boyanması, boyanın üretilmesi, dikilmesi, paketlenmesi, paketinin üretilmesi ve nakliyesi için araçlar ve enerji kullanılmaktadır. Bir tişörtün gerektiği gibi kullanılmaması, karbon ayak izimizin parçaları olan bütün bu aşamalardaki enerji ve malzemenin israfı demektir.
Haydi, o zaman şu misafir olduğumuz dünyada karbon değil iyilik ayak izimizi artıralım!
Dipnotlar
[1] en.wikipedia.org/wiki/Atmosphere_of_Earth
[2] acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/75263
[3] Genellikle spreylerdeki püskürtücü gazlar, soğutucu aletlerde kullanılan gazlar, bilgisayar temizleyiciler.
[4] izmir.imo.org.tr/resimler/ekutuphane/pdf/16154_50_07.pdf