Toplum hayatımız için bize verilen en faydalı yeteneklerden biri “empati”dir. Çevremizle iletişim kurarak gelişen bu yeteneğimiz yardımıyla, filmler ve kitaplar sayesinde, hiç yaşamadığımız durumları yaşamış, hiç görmediğimiz yerlere gitmiş gibi hissedebiliriz. Bu his hem insanlara zor durumlarında yardım etme duygusunu ortaya çıkarır hem de olmamış tehlikelere karşı önlem almamızı tetikler. Kişideki empati yapabilme oranı farklı unsurlara bağlıdır. Seyrettiğimiz bir film, kendi dilimizde ve bakış açımıza uygun olursa, daha iyi bağlantı kurabilir, daha kolay empati yapabiliriz. Dublajın kalitesi de filme olan ilgimizi etkiler.
1930’lu yıllarda başlamış bir dublaj sanatı tarihine sahip olan Almanya’da ilk yapılan dublajlar, olumlu bir tepkiyle karşılaşmamıştır. Ancak zamanla yabancı filmleri kendi dilinde izlemeye alışan halk arasında popüler bir hâle gelmiştir. Günümüzde en fazla dublaj yapan dört ülke Hindistan, Türkiye, İspanya ve Almanya’dır.[1] Almancada dublaj yapmanın en zor yanı, İngilizceden Almancaya tercüme edilen bir cümlenin %15–35 oranında uzamasıdır. İspanyolca gibi dillerde de yaşanan bu sorun, tercüman ve editörlerin orijinal senaryoyu dudak hareketlerine uyması için kısaltması veya değiştirmesi demektir.
Filmin dublajla orijinalliğini kaybetmesinin diğer bir sebebi ise, orijinal filmde dil veya aksan değişse de dublajın hep Almanca kalmasıdır. Yine de tarihin hassas dönemlerinde bazı ifadeleri sansürleme maksadıyla kullanılan dublaj sanatına, Almanya’da çok önem verilmekte ve her yıl dublaj ödül törenleri düzenlenmektedir. Özellikle meşhur oyuncuların sesleriyle özdeşleşmiş ve ülkede onlar kadar ünlenmiş ses sanatçıları, aynı oyuncunun bütün sinematografisini seslendirerek onların Almancadaki sesi olmuşlardır. Mesela Gerrit Schmidt-Foss, Leonardo DiCaprio’nun devamlı sesi olarak Titanik’ten Zindan Adası’na her filmine yıllardır ses vermektedir. Aynı durum birçok ülkede de geçerlidir. Sinema dünyasının en büyük dublaj stüdyolarına sahip olan Japonya’da, Koichi Yamadera, Eddie Murphy, Tom Hanks ve Will Smith’ten, Brad Pitt, Denzel Washington ve Jim Carrey’ye kadar birçok ünlünün Japoncadaki sesidir. Türkiye’de ise Rocky, Al Pacino, Robert De Niro ve hatta Fred Çakmaktaş denince akla gelen sesin sahibi Sezai Aydın’dır.
Hollywood’un yabancı piyasalara gittikçe önem veren stüdyolarında, birden fazla dil bilen oyuncuların o dillere seslerini vermeleri, diğer ülkelerde de oyuncuyla karakteri eşleştirmeye yardım etmektedir.[2] Hollywood’daki yabancı oyunculardan Jean Reno’nun Da Vinci Şifresi’nde Fransızca dublaja katkı sağlaması gibi, ülkelerine orijinal seslerini taşımaktadırlar. İspanyolcada Viggo Mortensen, Almancada Sandra Bullock, Fransızcada Helena Carter gibi birçok isim de yabancı dil yeteneklerini sergilemektedir.
Dublaj sadece yabancı filmlerde yapılmıyor. Bazen oyuncunun sesinin, film için uygun olmaması, ses kalitesi ve aksanı gibi farklı sebeplerle, prodüksiyon sonrası hatalı diksiyon, istenmeyen çevre sesleri gibi unsurlar düzeltilirken oyuncunun sesi de dublaj ile değiştirilebiliyor. Bu yöntemin en çok kullanıldığı ülkelerden birisi ise Çin.
Şehirler arası aksanların altyazı gerektirecek kadar farklı olduğu Çin’de dublaj; film ve dizilere standart bir dil kazandırmak için kullanılıyor. Çin’de en çok konuşulan dil olan Mandarin eğitimi almış profesyonel dublaj sanatçıları, çekimler sonrası seslendirmeleri tamamlıyor. Film ve dizilerin çoğunda dublaj kullanılmasının; çekimlerdeki ses kalitesinin düşük olması, yeterli olmayan oyunculuk ve sansürlemede kolaylık gibi sebepleri oluyor. Özellikle revaçta olan tarihî dizilerde genellikle aynı setlerde çok sayıda dizi çekildiği için, sesler kullanılamayacak kadar karışık ve gürültülü bir arka plana sahip oluyor. Ayrıca bir karakterin sesi, eski Çince aksanı ve konuşma stili, yapımı tamamlayan önemli unsurlar olarak görülüyor.[3] Ciddi bir karakterin oyuncusunun, ince ve çocuksu bir sese sahip olup dizide kalın ve olgun bir sesle konuşması sizi ilk başta şaşırtabilir, ama Çin’de dublaj sanatçıları ve direktörleri, oyuncular kadar ilgi görüyor.
Yetişkin veya çocuklar için hazırlanan ve “anime” adı verilen animasyonlar sayesinde Japonya’da dublaj sanatı, 130 kadar anime seslendirme okulunun açılmasını sağlayacak kadar önemli ve yaygındır.[4] Özel eğitim almış Japon ses sanatçıları; cinsiyet, yaş veya tarz fark etmeksizin birçok karakteri seslendirebiliyorlar. Özellikle erkek çocuklarını seslendirmekte üstün yetenekli kadın sanatçılar hayranlık görmekte. Birçok farklı animeyi seslendiren uzmanların sesini farklı prodüksiyonlarda tanımak, dünya çapındaki izleyiciler için neredeyse bir oyun hâline gelmiş durumda.
Dublaj sektöründe öne çıkan ülkeler ve kültürler olduğu gibi, dublajı garip karşılayan ülkeler de bulunmakta. 1980’lerde Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla önceden yasak olan yabancı prodüksiyonlar, Birleşmiş Milletler stili de denilen “voice-over” (dış ses) tarzı kullanılarak düşük kalitede dublajlarla bu ülkelerde yayıldı. Tek kişi tarafından yapılan, yanlış tercümeler ve uyuşmayan dudak hareketleri içeren bu seslendirmeler, arka planda duyulabilen orijinal seslerin üzerine kaydedilerek elde ediliyordu. Modern Rusya’da bu teknik ileri seviyede hâlâ mevcut, ama artık birden fazla seslendirme sanatçısı kullanılıyor.[5]
Hangi ülkelerde dublaj sektörünün daha büyük olduğu, ekonomik imkân, coğrafî konum ve ülkedeki milliyetçi düşünce tarzı gibi farklı unsurlara bağlı olsa da genel görüş, ana dilde seyredilen bir filmin sinema deneyimini geliştirdiği yönünde.[6]
Birçok ülkede ve kültürde farklı önem ve yere sahip dublaj sektörü, çok geniş bir dünya. Filme olan empatimizi ve ilgimizi oldukça etkileyen bir konu olduğu için stüdyoların büyük önem verdiği bir konu olsa da kamera arkası halka yansıtılmayabiliyor. Sesi kullanma ve değiştirme hususunda özel yetenekler bahşedilmiş olan dublaj sanatçılarını pek tanımıyoruz. Aslında seslendirme sanatçılığı da ciddi bir rol yapma yeteneği ve emek gerektiriyor.
Dipnotlar
[1] “Judging the Best Hollywood Films – in German”
[2] “Inside the Weird World of International Dubbing”
[3] “Q&A With Voice Artist on Why Dubbing Will Never Die”
[4] Terumitsu Otsu ve Mary Kennard, “The art of voice acting”, The Daily Yomiuri, 27 Nisan 2002, s. 11.
[5] “The use of dubbing, voice-over And subtitles all around the world”
[6] “Subtitling vs Dubbing: List of preferred method per country”