Kilo sorunu üzerine açıklamalarda bulunan diyetisyen Ayşe Keskin, “Günümüzde insanlar, Rabbimizin besinlerde sunduğu şifa vesilelerini dengeli bir şekilde kullanmadıkları için kilo ve sağlık problemleri ortaya çıkıyor. Bizler insanları sağlıklı ve bilinçli beslenmeye yönlendirerek onların hem kilolarından hem de hastalıklarından kurtulmalarına vesile oluyoruz.” dedi.
İnsanların hayatlarına dokunarak onlara fayda sağlamanın, mesleğini severek yapmasında etkili olduğunu dile getiren Keskin, Genç Çağlayan’ın sorularını cevaplandırdı.
Diyetisyen deyince akla ilk gelen kilo vermek oluyor. Diyetisyenler tam olarak ne iş yapar?
İfade ettiğiniz gibi, diyetisyenlere genellikle zayıflama doktoru gözüyle bakılıyor. Ancak ne kadar popüler olsa da zayıflatmak bizim işimizin küçük bir parçası. Diyetisyenler, toplu yemek hizmeti veren kurumlarda; menü planlama ve hijyen sağlama işleriyle ilgilenir. Hastanelerde; kilo alma, kilo verme, sağlıklı beslenme, bazı hastalıklarda beslenme tedavisi, vegan, vejetaryen ve sporculardan oluşan özel grupların sağlıklı beslenmesini sağlama gibi birçok görevi yerine getirir. Yoğun bakım ünitesinde tedavi gören bir hastanın beslenmesini de düzenler. Diyetisyenler, tedavi edici sağlık basamaklarından ziyade önleyici sağlık basamağında yer alırlar.
Böyle önemli bir mesleği seçmeye nasıl karar verdiniz?
Üniversite tercihleri sırasında çok sevdiğim dershane müdürüm odasına çağırıp göbeğini göstererek, “Bunu görüyor musun, bak şimdi sana bir meslek söyleyeceğim ve hayatın boyunca bana dua edeceksin. Önce beni, sonra herkesi zayıflatacaksın. Gelecekte herkes senin hastan olacak.” diyerek beni ikna etmişti. O zaman bilinen bir meslek değildi ve kararım insanlara pek mantıklı gelmemişti. Fakat ben araştırdıkça aslında tam kendime göre bir meslek seçtiğimi fark ettim.
Dershane müdürünüzün de belirttiği gibi, birçok insanın kilosu ile problemi var. Sizce bu problemlerin kaynağı nedir?
Her konuda olduğu gibi beslenmede de denge önemlidir. Rabbimiz bizim için sayısız nimet yaratmış ve hepsini ayrı ayrı şifa vesilesi kılmıştır. Sağlıklı beslenme, bize sunulan bu leziz nimetleri, dengeli porsiyonlarda ve çeşitlendirerek tüketmektir. Bu denge sağlanamadığı zaman kilo problemleri ortaya çıkmaya başlar. Unutmayalım ki bir besin bize zarar veriyorsa zaten dinimizce yasaklanmıştır.
Kilo problemlerinin diğer sebeplerini de kısaca belirtmek istiyorum.
– Uzun süre aç kalmak. Sabah geç saatte kahvaltı yapıp sonrasında hiçbir şey yemeyip akşam öğününde çok acıkıp çok fazla yemek yemek.
– Hareketsizlik. (Haftada en az 150 dakika fiziksel aktivite yapılmalıdır).
– Yetersiz su tüketimi. (Kilo başına 30–35 ml su tüketilmelidir).
– Yanlış zayıflama yöntemleri yüzünden hızlı kilo alıp vermeler ki bu hem sağlığımızı bozabiliyor hem de vücudu yo-yo etkisine[1] sokarak daha fazla kilo problemine sebep oluyor. Aç kalarak ya da tek besinle diyet yaparak zayıflayamazsınız, zayıflasanız da bu hâli koruyamazsınız.
– Duygusal açlık. Yani mutluluk, üzüntü, stres ve endişe gibi duygusal yoğunluğun yaşandığı dönemlerde, özellikle yüksek kalorili yemek yeme eğilimi yaşamanız ve sonrasında duyulan pişmanlık.
Siz bir diyetisyen olarak nelere dikkat ediyorsunuz? Eminim herkes diyetisyenlerin mutfağını merak ediyordur.
Çok ayrıntılı hesaplar yaparak beslenmiyorum. Ancak genel geçer kurallara her zaman uymaya çalışıyorum. Bir gün fazla yediysem veya karbonhidrat fazla aldıysam, ertesi gün daha az kalorili beslenmeye çalışırım.
Bizler bu hususa pek dikkat emiyoruz sanırım. Dengeden uzaklaşıp sorunlara yaklaşıyoruz. Genellikle hangi sebepler bizleri kilo vermeye yöneltiyor? İlgi çekici sebeplerle size gelen danışanlarınız oldu mu?
Genelde beden algısıyla ilgili olarak kilo vermek istiyorlar. Kilolu oldukları için toplum tarafından beğenilmediklerini düşünüyorlar. Sağlık problemleri yaşadıkları için de gelenler oluyor. Bir danışanımın gelme sebebi ise çok ilginçti. Hanımefendi 50 yaşındaydı, ancak çok genç gösteriyordu. Oldukça da zayıftı. Metabolizma yaşını ölçtüğümüzde 32 çıkmıştı. Kendisine bunu izah ettiğimde, “Evet, genç görünüyorum. Metabolik yaşım da küçük çıktı, ama acaba kemik yaşımı nasıl küçük çıkartabilirim? Eğer onu da küçük çıkarabilirsem vücudumun genç olduğunu ispatlayabilirim ve nüfus cüzdanımdaki yaşım küçük olur.” demişti. Böyle enteresan talep ve durumlarla karşılaşabiliyoruz.
Size herkesin merak ettiği bir başka soruyu da sormak istiyorum: Kilo vermek mi zor, almak mı?
Bence kilo almak daha zor. Çünkü genelde kilo alamamanın temelinde metabolik hastalıklar ya da travmatik iştahsızlıklar yatıyor. Böyle durumlarda kişinin hem beslenme tedavisi hem de ihtiyaca göre psikolojik tedavi ya da metabolik hastalığına göre tıbbî tedavi görmesi gerekiyor. Normal şartlarda bir kişi ayda dört veya beş kilogram zayıflayabilir. Kilo almak isteyen bir kişi için maksimum hedefimiz, iki veya iki buçuk kilogramdır. Daha fazlası, kişilerde farklı sağlık sorunlarına sebep olabilir.
Sosyal medyadan ve basından duyduğumuz bir hastalık türü hakkında da bilgi almak istiyoruz sizden. “Manken hastalığı” olarak da bilinen ve gençler arasında yaygın olan “anoreksiya nervoza” hastalığı hakkında bilgi verebilir misiniz? Hiç böyle bir hastanız oldu mu?
Bu hastalık, algılamadaki eksiklikten kaynaklanan bir yeme bozukluğudur. Özellikle 15–25 yaş arasında görülmektedir. Bu durumdaki kişi ne kadar zayıf olsa da aynada kendini obez biri gibi algılar ve yemek yemeyerek daha da zayıflamaya çalışır. VKİ (Vücut Kitle İndeksi) değeri genelde 17 kg/m2’den küçüktür. Bu kişilerde iştah kaybı yoktur. Algı bozukluğu vardır ve kesinlikle diyetisyen, psikolog, hatta doktor iş birliğiyle kademeli bir tedavi uygulanmalıdır. Bu kişiler genellikle kendi durumunu kabul etmez ve tedaviyi reddederler. Yemek yememek için sürekli bahane üretirler. Küçücük bir nohudu tabağına alıp parçalara bölüp saatlerce başında bekleyebilirler.
Meslek hayatımın ilk yıllarında böyle bir danışanım oldu. Erkek bir danışanımdı. 1,85 boyunda ve 45 kiloydu. Odaya girdiğinde onun sağlık sorununu ilk bakışta anlayabiliyorduk. Kendisini ölçüm için vücut analiz cihazına aldığımızda cihaz ölçmemişti. Çünkü vücudundaki yağ oranı sıfırdı. Yüzünde, ellerinde, kollarında hep yaralar vardı. Bu yaraların geçmediğini söylüyordu. Beni şaşırtan şey ise, “Ben aslında zayıf olduğumu düşünmüyorum. Buraya da kilo almak için gelmedim. Ama tuvalete çıkamıyorum. Bu sorunumun çözülmesi için geldim.” demesiydi. Öncelikle korkutmamaya dikkat ettik hastamızı. Psikoloğa gitmesi için de ikna etmem gerekiyordu. Kendisiyle dört seans görüşebildik. Sonrasında yemek yemeye başladığını fark edince devam etmedi. Psikoloğa gitmeyi de reddetti. Ciddi bir hastalık. Bu yüzden tedavisi de çok önemlidir.
Mesleğinizi severek yapmanıza vesile olan şeyler nelerdir?
İnsanların istedikleri kiloya ulaşmasını sağlayarak hayatlarına dokunabiliyorsunuz. Danışanlarınızın mutlu olduğunu görünce siz de mutlu oluyorsunuz. Kişilerin sahip oldukları kronik hastalıklardan, ilaç kullanımına ve ameliyata gerek kalmadan, beslenme tedavisiyle kurtulmalarına vesile olabiliyorsunuz. Bu sebepler mesleğimi severek yapmamda etkili oluyor. Ancak her meslekte olduğu gibi, bizim meslekte de yaşadığımız bazı olumsuzluklar var. Beslenmeye ve zayıflamaya dair çok fazla bilgi kirliliği var. Bu da insanları ikna etmeyi zorlaştırıyor. Sosyal medyada diyetisyenlik eğitimi almadan bu işe soyunan sahte diyetisyenler ve bunlara itimat eden çok kişi var. Bunlarla mücadele etmeniz gerekiyor. Sizin yaptığınızı kolayca yıkabiliyorlar. İnsanlar yıllardır biriktirdikleri kiloları bir iki ayda vermenin hayalini kurarak kapınızı çalabiliyor.Gerçekçi olmak lazım, ayda maksimum dört ile altı kg vermek sağlıklıdır.
İnsanların hayatlarına dokunma ve iyileştirme tutkusuyla işini yapan bir diyetisyen olarak meslek seçecek gençlere neler söylemek istersiniz?
Mesleğimi kesinlikle öneriyorum. Çünkü pandemi döneminde her şeyin başının sağlık olduğu yeniden fark edilmiştir. Diyetisyenlik de koruyucu sağlık hizmetlerinin temelinde bulunur. Bu mesleği seçmeyi düşünen genç arkadaşlarıma tavsiyem şu şekilde: Sabırlı ve güler yüzlü olmalısınız. Bilimsel gelişmeleri sürekli takip etmelisiniz, çünkü bugün doğru dediğimiz yarın eksik ya da yanlış çıkabilir. Popülerlik adına mesleğinizin etik çerçevesinden ayrılmayınız. Önceliğiniz size başvuran kişilerin sağlığı olmalıdır; rakamlar sonra gelir. Kısa vadeli hedefler sizi ve danışanınızı daha kolay sonuca götürür.
Ek:
19–24 yaş arasındaki yetişkinler için VKİ ve vücut ağırlığı değerlerini gösteren tablo:
Yaş grubu | VKİ aralığı | Sınıflandırma |
19-24 | -20 | Zayıf |
19-24 | 20-24,9 | Normal |
19-24 | 25-29,9 | Hafif şişman |
19-24 | 30-34,9 | Şişman |
19-24 | 35-44,9 | Sağlık açısından dikkat edilmesi gereken bir oranda şişman |
19-24 | 45-49,9 | Aşırı şişman |
19-24 | +49,9 | Morbid (ölümcül) şişman |
https://tr.wikipedia.org/wiki/V%C3%BCcut_kitle_indeksi
Dipnot
[1] Yo-yo etkisi: Diyet yapan kişi başlangıçta kilo verir, ancak bunu uzun vadeli sürdürmez ve tekrar kilo almaya başlar. Sonra aldığı kiloları yeniden vermeye çalışır. en.wikipedia.org/wiki/Yo-yo_effect