Ekim 2021 Genel Kültür Hikmet Arar

Ne Harika Bir Hayat!

Canlı ve cansız yaratıklarla ilgili detayları öğrendikçe, aslında harikulade bir hayatın içinde yaşadığımızı, fakat bunun çok da farkında olmadığımızı görmekteyiz. Günlük hayatın meşguliyetleri yeterince tefekkür edebilmemizin önüne geçmektedir. Gözümüzün önünde gerçekleşen muhteşem gösterileri fark edemezken sihirbazlık şovlarına gideriz.

Ücret ödeyerek katıldığımız gösterilerdeki illüzyon oyunlarını büyük küçük hepimiz sever, merakla izleriz. Aslında bizler yapılanın bir göz aldatmacası olduğunu, gerçekte şapkadan çıkan tavşanın bir yerlerde gizlendiğini veya bir insan ikiye bölünüyormuş gibi gösterilmesinin bir illüzyon olduğunu biliriz. Fakat bunların el çabukluğuyla veya kamera oyunlarıyla yapılmasını ve bize öyle oluyormuş gibi gösterilmesini şaşkınlıkla alkışlarız.

Aslında hâdiselerin zahirî ve batınî yönü vardır, yani olayların bir görünen tarafı, bir de gözle görülmeyen boyutu vardır.

Mesela yumurtayı tavuk, balı arı ve portakalı ağaç “yapıyor” gibi görülür. Fakat ne tavuk bu işin eğitimini almıştır ne de yetişkin arılar yavruları alıp çiçek çiçek dolaştırarak tanıştırır. Canlılara ilham edilen bu yetenekler, dünyaya gelirken kendilerine ihsan edilmiştir.

Portakal ağaçları görünüşte havadan karbondioksit, güneşten ışık, topraktan da su ve mineralleri alarak meyve verir. Fakat meyvedeki C vitamini gibi birçok faydalı madde ne havada ne suda ne de toprakta vardır. Ayrıca ağaç, portakalın renginin gözümüze, tadının dilimize ve kokusunun burnumuza hoş gelebileceğini, uygun olup olmadığına karar veremez.

Peki, yüz binlerce hayvan ve bitki arasından verdiğimiz sadece birkaç misal bile bir illüzyonistin aslında olmayan bir hâdiseyi bize oluyormuş gibi göstermesinden daha hayret verici değil midir?

Bir tavuğun muhteşem bir sanat ve işçilik gerektiren yumurtayı koruyan ve uzun süre taze kalmasını sağlayan kabuğuyla birlikte bizlere sunması zahir iken batında, tavuğu ve yumurtayı zerreleriyle birlikte, bir arada yaratan Rabbimizin sonsuz ve mükemmel ilmi, kudreti, iradesi ve keremi vardır. Kabuğunun yapısındaki kalsiyum karbonat, magnezyum karbonat ve kalsiyum fosfat gibi kimyevî maddelerin bir araya getirilerek kabuğun inşa edilmesi, fevkalade bir hâdise değil midir?

Bir arının bir gram bal için yaklaşık yedi bin çiçeği dolaşması, topladığı polenlerin vücudunda birtakım işlemlere tâbi tutulması, bu şekilde bal üretiminde çalıştırılması, yani diğer bütün canlılar gibi yaratılışta istihdam edilmesi, hazırlanan balları peteklere doldurması, ballar dökülmesin diye her bir gümecin ağzının eğimli inşa edilmesinde görev alması, muhteşem bir olay değil midir?

Bir tırtılın kendi etrafına koza örecek şekilde ilhama mazhar olması, belli bir süre sonra göz alıcı bir kelebek olarak tekrar doğması, yani rengarenk kanatları olan başka bir canlı hâlinde yaratılması, Yüce Beyanda buyurulduğu gibi, hikmetli ve olağanüstü bir hâdise değil midir?

O Allah ki; Yaratan’dır (yokken var eden), şekil verendir, güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanlar O’nu tespih eder. O; Azîz’dir ve hikmet sahibidir.” (Haşr, 59/24).

Bahsettiğimiz hâdiseler her an, çok fazla sayıda ve birçok yerde gerçekleştiği için gafletle nazar edildiğinde sıradanmış gibi gözükür. Neticede canlılar, bu olağanüstü işleri ancak Yaratıcının izni ve ilhamıyla, hâl dilleriyle “Bismillah” diyerek, yani O’nun adına, O’nun gücüne dayanarak gerçekleştirir.

Her şey, Cenâb-ı Hakk’ın nâmına hareket eder ki zerrecikler gibi tohumlar, çekirdekler başlarında koca ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar. Demek her bir ağaç ‘Bismillâh’ der; hazine-i rahmet meyvelerinden ellerini dolduruyor, bizlere tablacılık ediyor.[1]

Dipnot

[1] Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 5.