Aralık 2022 Bilim Hikmet Arar

Harika Koku Alma Mekanizması

O gün ağrı kesiciyle idare edip eve kendimi zor atmıştım. Halsizlik, kas ağrısı, ateş ve iştahsızlık şikayetlerim vardı. Kanepeye uzanmak istedim, fakat bir ıslaklık vardı. Ya bir şey dökülmüştü ya da bu, kedimiz Pati’nin ara sıra işlediği bir suçtu. Kokladım ve Pati’nin suçsuz olduğunu düşündüm.

O günden sonra iki hafta neredeyse hiç evden çıkamadım. COVID testim negatif olmasına rağmen doktorların genel görüşü, hasta olduğum yönündeydi. Bu arada Pati’nin suçsuzluğu konusunda şüphelerim arttı, çünkü hiçbir şeyin kokusunu alamıyordum. Meyve yiyordum, ama bütün meyveler aynı gibiydi, kokusuz ve tatsız. Yemeklerin, çayın neredeyse hiç lezzeti yoktu.

Günlük hayatta sağlıklı iken farkına varamadığımız koku alabilme nimetinin değerini daha çok anladım ve koku alma mekanizmasının nasıl çalıştığı hakkında bir araştırma yaptım. COVID-19, koku alma hissini nasıl durduruyor? Burnumuz, kokuları ayırt etmemize nasıl hizmet ediyor? Bazı kokular hoşumuza giderken bazıları neden nâhoş olabiliyor?

Koku Alma Sistemi

Laboratuvarda deney yapmaktan tutun mutfakta yemek pişirmeye kadar neredeyse hayatımızın her alanında çok gerekli bir duyudur koku alma. Bazen bir yanma olayının habercisi bazen de içimizi ferahlatan bir çiçek kokusudur. Saymayla bitiremeyeceğimiz kadar çok yerde, iradesiz olarak da kullandığımız koku duyusu; duyma, görme ve tat alma hissi gibi vazgeçemeyeceğimiz, hayatî nimetlerdendir. İki burun deliği olması da kokunun ne taraftan geldiğini anlamamız için önemlidir. Bedenimiz gibi ruhumuz da zevk alır güzel kokulardan.

Kokular, kompleks kimyasal yapıları olan gaz moleküllerinden yaratılır. Mesela bitkilerin kokusu, gaz halinde salgıladıkları “uçucu yağlar” adı verilen maddelerle belirlenir. Koku molekülleri, aldığımız havayla, difüzyon yoluyla burnumuza kadar taşınır.

Sistem şu şekilde çalışır: Burnun arka kısmına ulaşan koku molekülleri nemli bir dokuyla karşılaşır. Bu doku, koku algılayan hücrelerden meydana gelir. Bahsedilen hücrelerin her birinin ucundaki reseptörler (püsküle benzeyen uzantılar) dalgalanarak koku moleküllerini yakalar. Bu duyargaların diğer ucu ise hücrenin içine yapışıktır.

Koku molekülü yakalandığında seri bir sinyal, hücre içinde dolaşarak beynin alt tarafındaki koklama merkezine gerekli mesajı ulaştırır. Bütün bu işlemler bir saniyeden çok daha kısa bir zamanda gerçekleşir. Daha sonra sinyaller buradan çıkarak beynin duygu ve motivasyon bölümüne (limbik sistem) gider. Bu sinyal sonucunda kokunun neye ait olduğu, güzel mi yoksa çirkin mi olduğu anlaşılır. Eğer tanıdık bir koku ile karşılaşılırsa o kokunun kaynağıyla ilgili hafıza bilgileri yeniden canlanır. Mesela limon kokusu aldığımızda aklımıza bir limonata gelebilir ya da baharat kokuları aldığımızda iştah açıcı yemekleri düşünmeye başlayabiliriz.[1] Bütün bu maddî sistem ve süreçlerin ardında asıl algı, ruhumuzda gerçekleşir.

Araştırmalara göre, beynimiz ilginç bir şekilde kokulara farklı sürede tepki vermektedir.[2] Bozulmuş gıda kokusu ya da zehirli maddelerin kokularını, güzel kokulara göre yaklaşık 300 milisaniye daha kısa sürede algılayıp gerekli tepkide bulunmaktayız. Bu da Rabbimizin merhamet ve hikmetine işaret eden bir hususiyettir. Cenab-ı Hak, bizlere tehlikeli durumlar karşısında daha hızlı davranmamızı sağlayan harikulade bir özellik ihsan etmiştir.

Koku ve Reseptörler Nasıl Eşleşiyor?

Koku alma sistemimizin yaklaşık 1 trilyon koku çeşidini ayırt edebileceği tespit edilmiştir. Biz bu kokuları takriben 10 milyon reseptörle algılarız.

Konu üzerinde çalışan bilim insanlarından Linda Buck şu açıklamayı yapmaktadır: “Bir koku farklı reseptörleri uyarmaktadır ve bu mekanizmanın bir alfabesi vardır. Koku alma bölgesinde her kokunun karşılığı olan bir reseptör yoktur, bunun yerine farklı koku molekülleri, belirli reseptörleri harekete geçirir.” Yani her bir reseptör bir mozaiğin parçasıdır ve koku, tüm parçaların yerleştirilmesiyle yaratılmaktadır.

Profesör J. Leffingwell ise reseptörlerin belirli kombinasyonlarda birleşerek beyinde koku algısının yaratılmasına vesile olmalarını; harflerin kelimeleri, notaların müzik eserlerini veya ikili kodun bilgisayar programlarını meydana getirmelerine benzetmektedir.[3]

Koku alma ile ilgili son zamanlarda yapılan bir buluş, vücudumuzdaki işleyişin ne kadar harikulade olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Çalışmaya göre, akciğerlerimizde de koku reseptörleri vardır, ancak bu alıcılar, algıladıkları kokuyu beyne göndermemekte, bunun yerine öksürme mekanizmasını harekete geçiren sinyaller göndererek ciğerlerimize hava ile gelen zararlı maddelerin vücudumuzdan hemen uzaklaştırılmasını sağlamaktadır.[4]

COVID-19 sebebiyle koku hissinin geçici olarak kaybolduğu bilinmektedir, zira virüs, burnumuzun derinliklerindeki sinir hücrelerine yapışarak sensörlerin koku moleküllerini yakalamasını önlemektedir. Verilere göre hastaların yüzde 70’inde, iki hafta içinde koku alma duyusu geri gelmektedir.[5]

Neticede günlük hayatta hiç farkında olmadığımız harika nimetlere sahibiz; onların değerini ancak bu nimetleri kaybedince anlamaktayız.

Dipnotlar

[1] ucsdnews.ucsd.edu/feature/scientists-sniff-out-how-the-nose-knows

[2] “Koklamanın Gücü”, Popular Science Türkiye Dergisi, Aralık 2021.

[3] www.nih.gov/news-events/nih-research-matters/humans-can-identify-more-1-trillion-smells

[4] www.voanews.com/a/your-lungs-can-smell/1822865.html

[5] www.youtube.com/watch?v=M_uXKS8Fb8k, Prof.Dr. Murat Aksoy