Okumak, hiç tanımadığımız farklı âlemlerin kapısını bize açan bir anahtardır. Okuyarak kendi dünyamızın dışına çıkarız, yazarın ve kitabın âlemine çekiliriz. Kendimize ve dünyaya başka bir gözden bakma fırsatı elde ederiz. Geri döndüğümüzde ise kendimizi, bakış açımızı ve dünyayı yorumlayışımızı değişmiş olarak buluruz.
Değerlerimize bağlı kalabilmenin ve her alanda başarılı olabilmenin yolu, bilgi, kültür ve irfan sahibi olmamıza bağlıdır. Kur’ân âyetlerinin aydınlığında yol alan Bediüzzaman, insanın aslî görevinin, ilim tahsil ederek, sözlü, hâli ve fiili dualar yaparak kemale ermek olduğunu söyler.[1]
Kişi kendi başına yaptığı okumalarda büyük kazançlar sağlar. Bununla birlikte, birkaç kişiyle birlikte, aynı konunun farklı kaynaklardan okunması ve müzakere edilmesi, ayrı bir derinlik kazandırır. Zira müzakere, âdet olduğu üzere bir kitap okuma olmadığı gibi, birinin okuyup diğerlerinin uyuklaması da değildir. Tam aksine on insanın kafa kafaya verip bir konu etrafında fikir üretmesi, anladığını ortaya koyması ve hakikî bilgiye ulaşmasıdır.[2]
Her kitabın insanlar üzerindeki etkisi farklı olur. Müzakereli okumanın verimli olmasında, ele alınan kitabın gruba uygun olması, katılımcıların aldığı eğitim ve okuma teknikleri de önemlidir.
Tek bir okuma tekniğini takip etmek zorunda değiliz. Önemli olan, herkesin müzakereden istifade etmesi, yeni şeyler öğrenmenin hazzına varması ve okumayı muteber bir iş hâline getirebilmesidir. Bu sebeple zaman zaman okuma formatını değiştirmek ve yeni metotlar geliştirmek de önemlidir.
Okuma, günümüzde psikolojik terapi maksadıyla da kullanılmaktadır. İnsan; ruhunu, aklını ve kalbini besleyen kitaplar okuyarak iç dünyasını zenginleştirebilir. Okunan kitap sayesinde içindeki duygu ve düşünceleri keşfeder. Müzakereli okumalarda duygu ve düşüncelerini kelimelere dökerek, iç dünyasını başkalarına açar.
Bibliyoterapi nedir?
Edebiyatın tedavi maksadıyla kullanılması “bibliyoterapi” olarak adlandırılır. Bibliyoterapi; depresyon ve panik bozukluk gibi rahatsızlıklarda etkili olan bir terapi tekniğidir. Bu teknik, kişinin psikolojik iyi hâlini sürdürmek maksadıyla da kullanılır ve sorunlu alanlarının tespit edilmesi ve bu sorunlara uygun, iyileşmeye vesile olabilecek metinlerin seçilmesi ile başlar. Kitabın, kişinin algı seviyesine uygun olması önemlidir, aksi takdirde okuma şevki görülmeyebilir.
Seçilen kitabı okuyarak kendisinde uyandırdığı duygu ve düşünceleri not alan okuyucu, bunları psikologla paylaşır. Bu okumada öncelikle metindeki karakteri tanımaya çalışır ve kendi sorunlarına benzer sorunları tespit eder. Dışarıdan kendine bakma imkânı kazanan okuyucu, hangi durum karşısında ne hissettiğini, sahip olduğu imkânları ve sorunları çözme yeteneğini keşfeder.
Edebiyatın bu özelliğini keşfeden bazı organizasyonlar, dünyanın birçok ülkesinde faaliyet yürütmektedir. Bu organizasyonlar, toplumun mutluluk ve psikolojik sağlık seviyesini yüksek tutmak için çalışmalar yapmaktadır.[3]
Müşterek Okuma
Hayatta zorlandığımız zamanlarda, yaşadığımız bazı problemleri çözmekte edebiyat yardımcı olabilir mi?
Özellikle bazı psikolojik rahatsızlıklarda, insan okuyarak kendi kendine iyileşip daha iyi bir hayat yaşayabilir mi?
Hayatın zor şartlarında edebiyatın iyi bir arkadaş olabileceğini ve psikoloji üzerindeki tesirinin keşfeden Jane Davis, “müşterek okuma” tekniğini geliştirmiştir.
Müşterek okuma, bir grup insanın bir araya gelerek kısa bir hikâyeyi veya romandan bir bölümü yüksek sesle okuması şeklinde gerçekleşir. Katılımcılar metnin kendilerinde uyandırdığı duygu, düşünce, çağrışım ve hatıralar hakkında konuşurlar.
Davis, bu tekniği 2008 yılında Liverpool’da başlattı. Daha sonra bu teknik, Birleşik Krallık’ın büyük bölümünde, Danimarka, Hollanda, Almanya, Belçika, Kanada, İsveç ve Norveç’te de uygulanmaya başlandı.[4]
Müşterek okuma bir bibliyoterapi türüdür ve bir rehber eşliğinde yürütülür, ancak burada tedavi maksadı yoktur ve önemli olan edebî metinleri paylaşmaktır. Okuma grubuna rehberlik yapan kişiler öncelikle bir kurs alırlar. Bu tür okuma şeklinin dayandığı yöntem, araştırma ve değerler hakkında bilgilendirilen rehberler, sesli okuma alıştırmaları yaparlar. Bunun yanı sıra metnin nasıl seçildiği, okumaya nasıl hazırlık yapıldığı, sorularla nasıl çalışıldığı ve her bireyle nasıl tanışmak gerektiği hakkında bilgi edinirler.
Özellikle bir rehber eşliğinde toplu okumanın, insan psikolojisine ne kadar iyi geldiği konusunda İngiltere ve Danimarka’da yapılan çalışmalarda, okuma grubuna katılan kronik ağrısı olan hastaların hayat kalitesinin arttığı görülmüştür.
Danimarkalı edebiyat araştırmacısı Mette Steenberg’e göre ise, müşterek okuma, geleneksel psikolojik tedavinin yerini almaz, ancak destekleyebilir. Bununla birlikte kültür ve sağlık birlikte çalışır ve insanların anlamlı çalışmalar yapan topluluklarda buluşabilmelerine imkan sağlar.[5]
Okumak, bilgi dünyamızı zenginleştirmesinin yanı sıra psikolojik sağlığımız üzerinde de çok olumlu etkilere sahiptir. Özellikle müzakereli okumanın iyileşmeye vesile olduğunu keşfeden toplulukların dünyada giderek artması, bunun bir delili niteliğindedir.
Dipnotlar
[1] Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 336.
[2] Bkz. M. Fethullah Gülen, “Sistemli Kitap Okuma”, http://www.herkul.org/kirik-testi/sistemli-kitap-okuma/
[3] Ece Bekaroğlu, “Kitapların Psikoterapide Bir Aracı Olarak Kullanımı: Vaka Örneği ile Bibliyoterapi Uygulaması”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 7, Sayı: 94, Temmuz 2019, s. 250–258.
[4] http://www.thereader.org.uk
[5] Mette Steenberg, “Læseforeningen – Shared Reading i Danmark”, http://www.bibliotekeneshus.no/laeseforeningen-shared-reading-i-danmark/