Bilim Hikmet Arar Mayıs 2024

Kaktüsler

Tanışalım mı? Ben kaktüs, kısaca “kak” diyebilirsiniz. Adım Yunanca “dikenli bitki” mânâsına gelmektedir. Beni filmlerden bilirsiniz. Hani şu çöllerin yalnız, iri gövdeli ve dikenli bitkisi.

5000’den fazla türümüz vardır. En büyüklerimizin boyu 15 metreye ulaşırken masaları süsleyen minik, sevimli ve çiçek açan türlerimiz de vardır. Susuzluğa karşı dayanaklıyızdır; genellikle çöllerde ve sıcak iklimi olan yerlerde yaşarız. Köklerimiz çok uzun ve kalındır, dikenlerimiz ise yapraklarımızdır.

Yardımlaşma

Dikenlerime bakıp da benden korkmayın. Onlar hem beni korur hem de bana sığınan kuş gibi bazı hayvanların korunmasını sağlar. Kaktüsü seven dikenine katlanır. Bu arada hayvanlarla aram iyidir. Çölde yaşayan bazı iguana ve tavşan gibi hayvanlar susayınca beni bulur. Yarasa gibi bazı hayvanlar çiçeklerimle ve meyvemle beslenir. Bu arada yarasalar polenlerimi başka kaktüslere taşıyarak neslimin devam etmesinde rol oynar. Tozlaşma adı verilen bu hâdisede rüzgârla birlikte onlar da görevlendirilmiştir.

Su İhtiyacı

Rabbimiz bizi susuzluğa dayanıklı olarak yaratır. Su kaybı fazla olmasın diye yapraklarımız diken şeklinde takdir edilmiştir. Dikenlerimiz yapraklar gibi terleme yapmadığı için su kaybımız çok az olur.

Çölde çok nadir yağmur yağar. Bu yüzden su ihtiyacımızı çiy damlalarından, havadaki nemden ve topraktan sağlarız. Sisli havalarda bazen üzerimizde çiy taneleri oluşur. Dikenlerimizin kökündeki gözenekleri açarak suyu içeri alırız. Ayrıca topraktaki suyu alabilmek için köklerimiz çok uzun olacak şekilde yaratılır. 18 metreye kadar uzayabilen köklerimiz, çok geniş bir alandan su ihtiyacını karşılayabilir.

Kaktüs Meyvesi

Çoğu insan bilmez, fakat bazı iri türlerimizin “Hint inciri” ya da “dikenli incir” de denilen meyvesi vardır. Yumurta büyüklüğünde olan meyveler tatsızdır, fakat C vitamini yönünden zengin olduğundan, vücut direncini artırır, güç ve zindelik verir. Dikenli ve kabuklu olan meyveler sarı ve pembe renklidir. Başka vitaminler de içeren meyvemizin; sindirim sistemini rahatlattığı, bağırsak alışkanlığını düzenlediği ve kabızlık sorununu giderdiği de söylenmektedir. Diken ve kabuklarımızı soymadan yemeyin sakın!

Beslenme

Şimdi de size çok ilginç bir özelliğimizden bahsedeceğim.

Bildiğiniz gibi bitkilere verilen beslenme hususiyeti şu şekildedir: Havadaki karbondioksit, topraktaki su ve güneş ışığı vesilesiyle gerekli olan enerjinin üretilmesinde istihdam edilirler (fotosentez). Bu süreçte gözenekler açılır ve yaprakların içindeki suyun bir kısmı buharlaşıp havaya geçer. Bitki de kökleriyle yeniden topraktan su alır. Fakat biz gündüzleri, sıcağın en fazla olduğu vakitlerde gözeneklerimizi bu şekilde açarsak su kaybından ölürüz. Bu yüzden fotosentez için ihtiyacımız olan gazı geceleri hava soğukken alıp depolarız. Gündüzleri de güneş ışığının vesilesiyle rızkımızı Rabbimiz bize ihsan eder, canlılığımızı sürdürürüz. Bu arada sizin için hayatî önem taşıyan oksijen gazını da havaya bırakırız.

Her canlıya ihtiyacı olan hususiyeti veren Rabbimiz bize de bu özelliği bahşeder.

Sabır ve İktisat

Birkaç ay yağmur yağmasa, insanlar susuz kalacaklarını düşünerek paniğe kapılır. Barajlarda su seviyesi azaldığı, derelerde sular çekildiği zaman suyun değerini hatırlar, iktisat etmeye başlarlar. Oysa bir hadis-i şerif şu şekildedir: “Abdullah b. Amr anlatıyor: ‘Bir gün Sa’d (b. Ebû Vakkâs) abdest alırken Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) onun yanına uğramıştı. Bu ne israf?buyurdu. Sa’d, ‘Abdestte de mi israf olur?’ diye sorunca, Resûlullah, ‘Evet, akan bir nehirde(n) bile (abdest alıyor) olsan (israf olur).’ diye cevap verdi.’”[1]

Bazı özelliklerimiz, insanlara örnek olması için bizlere ihsan edilir. Mesela bazen çölde aylarca bir damla yağmur yağmaz. Sabrederiz ve Rabbimizin bize bahşettiği bir hususiyetle depoladığımız suları iktisatlı bir şekilde kullanırız. Sisli zamanlarda, geceleri üzerimizde biriken küçük bir çiy tanesini bile israf etmez, içeri alırız. Dikenlerimizin köklerindeki gözeneklerin yerleri buna uygun şekilde yaratılır.

Son olarak, bizlerle alakalı bir şehir efsanesi dolaşıyor. Radyasyona karşı faydalıymışız! Öyle bir hususiyetimiz olsaydı söylerdim, değil mi?

[1] İbn Mâce, Tahâret, 48.